Milli otomobilin adı 'Karşı-Devrim' Olsun!

 Efendim, malumunuzdur; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen seneki TÜSİAD Genel Kurulu’nda “Bütün babalar burada, artık şu yerli otomobil  işini halledin” ve ardından da  “Bir babayiğit çıkar yerli otomobili yapar” sözleri üzerine “Yerli otomobil” tartışması başlamıştı. Anlaşılan 50 yıllık bir “Ukde” yeniden depreşmişti. Fakat neden “Montaj sanayi”nin “Baba”larından bekleniyordu bilemiyorum. Bunlar bugüne kadar her aksamıyla yerli bir otomobil yapmak isteselerdi zaten yaparlardı! Ancak iş ciddiye binmiş herhalde ki birçok firma bu işe soyunmaya başlamış. Öyle ki içlerinde özellikle biri daha önce prototip olarak ürettiği yerli otomobil Etox Zafer'in yeni versiyonuna ''Devrim'' adını verecekmiş. Otomobil dünyasından, firmalardan anlamam, kapasiteleri, azimleri nedir bilmem. Umarım başarırlar. Lakin bu durum bana mecburen 27 Mayıs 1960 ihtilâli sonrası Devlet Başkanı Cemal Gürsel’in talimatlarıyla üretilen “Devrim” otomobilinin öyküsünü hatırlattı. (Zaten firma da “Devrim”in isim hakkını üzerine almış galiba.) Başarıldığı halde “Hayal kırıklığı”na dönüşen “Devrim”in öyküsü bir anlamda “Traji-komik”tir. “Devrim Arabaları” filmi bu öyküyü çok güzel anlatmıştır. Türk mühendislerinin son derece kısıtlı imkânlarla gerçekleştirdikleri bu başarı adeta bir “İletişim kazası”na kurban gitmişti. 29 Ekim törenlerine son anda yetiştirilen yüzde yüz yerli ilk Türk otomobili “Devrim” içine yakıt konulması unutulduğu için 100 metre gidip stop etmişti. Buna kızan Devlet Başkanı Cemal Gürsel de “Garp kafasıyla araba yaptınız; ama şark kafasıyla benzin ikmal etmeyi unuttunuz” diyerek projeye desteğini çekmişti. Tabii bu durumu fırsat bilen yerli-yabancı belli lobiler girişimi başarısız göstermişler ve ilk “Milli otomobil” hayalimiz dumura uğramıştı. (Rahmetli “Cemal Aga” proje başarıldığı halde acaba neden pireye kızıp yorgan yaktı?) Kısaca bu işten “Montaj sanayi”ne endeksli ve yabancıların çıkarını gözeten “Komprador burjuvazi” kârlı çıkmıştı. Devrim otomobili aslında “Devrim  koşulları”nın bir ürünüydü. Bir “Siyasi dönem”in simgesiydi. Bağımsızlıkçı bir arayışın ürünüydü. 27 Mayıs belki birçok açıdan tartışılabilir. Fakat bu çaba sonu hazin de bitse başlı başına olumluydu. Dolayısıyla bugün farklı koşullardayız. Cumhuriyetle, 27 Mayıs’la “Hesaplaşmak” isteyen bir anlayış olduğu iddiaları var. Bir nazire olarak söylüyorum; yeni “Milli otomobil”imizin adını “Karşı-Devrim” mi koysak acaba?

Önceki ve Sonraki Yazılar