Barış çağrıları

Türkiye bir erken seçime doğru gidiyor.

AKP ülkeyi seçime taşıyacak ve 7 Haziran sonuçlarını değiştirecek kontrollü bir gerilim siyaseti izliyor.

'Yeniden tek başımıza iktidara gelir, kendi rejimimizi anayasal güvencelere bağlar ve Erdoğan’ı da başkan yaparsak, gerilimi yeniden düşürür ve işimize bakarız' diye hesaplıyorlar. Fena halde yanıldıklarını acı şekilde görecekler.

Ancak umurlarında değil.

Kendi gerici programlarını yaşama geçirmek için ülkeyi ateşe atacak kadar gözlerini karartmış görünüyorlar.

Erdoğan-AKP kliğinin bu kaos planı denetimden çıkarsa –ki çıkması kaçınılmazdır- sürecin nasıl sonuçlanacağını kestirmek çok zor.

Çünkü toplumsal fay hatlarında biriken gerilim öyle yükseldi ki, bütün ülkeyi tutuşturmak için neredeyse bir kıvılcım yetecek.

Toplumu bir arada tutan bütün ortak zeminler imha ediliyor, ülke çözülüyor.

Toplum, kendisini oluşturan unsurlarına doğru ayrışarak derin bir parçalanma sürecinin içinden geçiyor.

Dramatik bir şekilde göreceğiz ki, etnik ve dinsel kimlikler üzerinden yapılan siyasetin maliyeti çok yüksek olacak.

İşte bu nedenle ülkenin ilerici, demokratik, cumhuriyetçi ve sol kesimlerinden yükselen barış çağırılarının anlamı çok büyüktür.

Ülkedeki tek umut ışığıdır.

Ancak soyut bir barış çağrısının da pek bir anlamının kalmadığını unutmamak gerekiyor.

Yapılması gereken iş, 7 Haziran seçim sonuçlarını elinde tuttuğu devlet gücüyle değiştirmek isteyen Erdoğan-AKP kliğine karşı geniş cephe ve kararlı bir mücadele ekseni kurmaktır.

Türkiye gericiliğinin tarihsel hedefi olan dinci faşizan rejimin kuruluşunu tamamlamaya çalışan bu ekip, yasadışı şekilde işgal ettikleri iktidardan indirilmelidir.

Bu toprakların tarihsel birikimi bunu yapacak güce sahiptir.

Önceki ve Sonraki Yazılar