
Sigara İçmek Artık Muhalif Bir Politik Bir Tutumdur!
Beni tanıyan bütün dostlarım ne kadar sıkı bir sigara tiryakisi olduğumu bilirler. O yüzden daha ilk andan itibaren “sağlık bahanesi” ile kişisel özgürlük alanımı yok eden bu yasaya karşı en sert tepkiyi veren yazarların başında herhalde ben gelirim. Aynı nedenle “Burada sigara içilmez, cezası bilmem kaç lira” levhalarını gördüğümde sanki Nazi bayrakları görmüş gibi oluyorum. Onları yırtmak, parçalamak geliyor içimden. (Muhtemelen bir gün yapacağım bunu!) Hele geçen gün şiddetli grip iken oturduğum kahvehanenin dışında titreyerek sigaramı tellendirmek zorunda kalmak ve adeta “toplum düşmanı” bir zararlı, bir “cüzamlı” gibi kendimi hissetmek beni iyice çileden çıkarttı. Zaten çoktandır bu hissiyattayım! Bunun üzerine bir de Sayın Başbakanın “Güncelleme” açıklaması gelmez mi? (Neyin “güncellemesi” kardeşim? Bilgisayar programı mı güncelliyorsun? Düpedüz “zam” işte!) Sayın Erdoğan partisinin Kızılcahamam Kampı’nda ÖTV’lerle ilgili konuşurken "Kardeşim sigara içmezsin olur biter. Alkolü biraz daha az tüketirsin olur biter. Ne olacak. Kalkıp da Porshe kullanacağına, 2000 motorun üstünde kullanacağına Fiat, Volkswagen kullan yeter. İşi sıkı tutmazsak biz de Yunanistan'ın durumuna mı düşelim?" demesi iyice sinirlerimi zıplattı. Nasıl bir halet-i ruhiye içine girdiğimi varın siz tahmin edin artık… Ancak ben bu olayı sadece bir “zam” ya da “ekonomik” bir mesele olarak görmüyorum. (Konuya halen bu ”sığ” ve “kısır” perspektiften bakan ve karşı çıkışını bununla sınırlayan muhalefetinde kulakları çınlasın. Halen jetonları düşmedi daha!) Öncelikle burada bir takım yaşam biçimleri, tercihleri hedefleniyor ve “doğrudan” değil “dolaylı” yollardan (Burada ekonomik baskı biçimini alıyor sadece) denetim altına alınmaya çalışılıyor. Bahanesi ise toplumun “ekonomik iyiliği” ya da “sağlığı” oluyor! Peki asıl sorun ne o halde? Bence “asıl sorun” çok açık!.. Ki, zaten o yüzden basit bir ekonomik veya idari bir tasarruf değildir. Bence bu doğrudan “siyasi” bir tasarruf olup toplumu kışkırtılmış sağlık vehimleri operasyonu eliyle yönlendirme, biçimlendirme çabasıdır. Diğer bir deyişle, sanılanın aksine burada bir ekonomik ihtiyaç ya da “zorunluluk” değil “politik”, “ideolojik” ve hatta “psikolojik” bir arayış vardır. “Güncelleme” ekonominin değil olaya politik bakışın bir yansımasıdır. Aynı zamanda “psikolojik”tir çünkü; bütün kitle psikolojisinden biraz anlayanlar bilirler ki, insanların küçük gündelik alışkanlıklarını, keyiflerini, zevklerini denetlediniz mi artık onların her şeylerini denetlersiniz. Toplum buna ses çıkarmazsa üzerine her şeyi bindirebilirsiniz! Burada toplumun bir kesimi sigara ya da içki içtiği için daha baştan “cezalı” kabul ediliyor. Peşinen “dışlanmacı” ve “ayrımcı” bir tavır geliştiriliyor. Ona göre bedel ve konum biçiliyor. Burada “Sigara içmezsin olur biter kardeşim” tonlamasında bile bir aşağılama, bir “ihtiyaçtan saymama” edası var. Öyle ki altını kazıdığınızda adeta “Madem sigara içiyorlar o halde her şey bunlara mubah” yüklemesi ve niyeti var… O yüzden ben olaya “temel hak ve özgürlükler” açısından bakıyorum ve esas tavrın ne “ekonomik” ne de “sağlık kaygıları” olmadığını düşünüyorum. Toplumdaki 17 milyon sigara tiryakisinden biri olarak “sigara içme özgürlüğü”mün zaten elimden alındığını ve şimdi bunun –dolaylı yollardan- daha da daraltılmaya çalışıldığını düşünüyorum. O yüzden söz konusu yasa ve beraberinde getirilen uygulamalar bana göre en berbat faşizmden, diktatörlükten, toplama kampı sisteminden daha vahim. Aynı nedenle daha baştan beri yasanın en şiddetli muhaliflerinden biriyim. Özellikle vapurlarda açıkta sigara içemeyişimden ve kahvehanelerde gazetemi açıp, kitabımı çayım ve sigaram eşliğinde rahatça okuyamadığımdan beri bu öfkem katlanarak büyüyor. Bu yasak yüzünden adeta eve hapsolmuş durumdayım çünkü. Yanı sıra biz sigara içen insanlara adeta “toplum karşıtı”, “ikinci sınıf insan” muamelesi yapıldığını gördüğümde ise cinler iyice tepeme fırlıyor. Birde televizyonlarda, bilboardlarda “dumansız hava sahası” ilanlarına rastladıkça resmen sinir krizleri geçiriyorum! Hele de günümüzün artık “sağlık manyaklığı”na ya da “sağlık fetişizmi”ne varan (Ruhları ölen insanlar en çok bedensel sağlıklarını düşünür!) yeni kitle psikolojisi içinde “modern totaliterizm” uç vermeye başladı. İnsanları, dolayısıyla kitleleri denetlemenin bir yolu olarak “sağlık” korkuları ajite edilerek uzun süredir yeni tip bir sürüleştirme kampanyası başlatıldı. Ancak bu kampanyanın asıl sloganı artık işe yaramayan “sigara içersen ölürsün” değil, onun yerine “sigara içen seni öldürüyor” şeklinde formüle edilmeye başlandı. Böylelikle yeni tip bir kültürel ırkçılık-ayrımcılık özendirilerek, sigara içenler “öteki”leştirilerek tütün bağımlıları adeta “a-sosyal hedefler” haline getirildiler. Bir “Stimatizasyon” (Damgalama) furyası başlatıldı. Bu tek taraflı, ayrımcı, dayatmacı, keyfi, milli ihtiyaçlara göre düzenlenmemiş (Ya da AB ihtiyaç ve emirlerine göre düzenlenmiş diyebiliriz!), toplumu sağlık öcüsüyle kandıran, tarihi reddeden (400 küsur yıldır bu toplum sigara içmektedir), üzerinden vergi alınan yasal bir maddeye adeta “yasadışı” muamelesi çeken, insanları ikiyüzlülüğe ve muhbirliğe teşvik eden (Yasa da bu da var!) ve özünde toplumu psikolojik olarak yönetmeye-sürüleştirmeye endeksli yasaya temelden karşıyım. Her iki kesimin hak ve özgürlüklerini eşit olarak gözeten yeni bir düzenlemeden yanayım. Unutmayın; bu “sağlık” bahanesi ve onun ayrımcı dayatmaları sürdükçe sigaraya daha çok “güncelleme” yapılacak. Özü gereği “politik” olan bu uygulamaya karşı, hangi biçim alırsa alsın tüm dayatmalara karşı artık sigara içmenin başlı başına “muhalif” bir simge haline geldiğini düşünüyorum. O halde tavır özünde politikse benim tavrımda “politik”tir o zaman! Ve bu amaçla ilk eylemimi koyuyorum; Siz göremiyorsunuz ama işte sigaramı yaaaak-tımmmm!…