13. Cuma ittifakı

Batı ile İslam dünyası arasında ilişkileri geliştirip
kutuplaşma ve aşırılıkları önleme
gayesiyle 2005 yılında İspanya ve Türkiye öncülüğünde
hayata geçirilen ‘Medeniyetler İttifakı
(Mİ)’ denilen girişim bir Birleşmiş Milletler
girişimidir.
İşbu proje, 140 küsur devlet ve 30’dan fazla
uluslararası kuruluş tarafından resmen halen
destekleniyor. Peki, ama bu kadar çok sayıda
ülkenin, bu kadar çok uluslararası kuruluşun
maddi manevi desteklediği Mİ girişimi kurulduğundan
bu yana dünyada neler oldu?
Aslında Mİ girişimi 11 Eylül 2001 sonrası
özellikle ABD yönetiminin tamamen ekonomik
maksatlı olarak ürettiği Batı ve İslam dünyası
gerginliğine karşı uydurulmuş bir projedir.
Bu proje, durup dururken İspanya ve Türkiye
başbakanlarının aklına dahiyane bir fikir olarak
gelmiş değildir. Kendilerinden bu görev istenmiştir.
Yoksa pek hayırsever iki Avrupa
başbakanı “Gel beraber bir medeniyet dükkanı
açalım” filan dememiştir.
2005 yılında ortaya atılan bu projeden
sonra gelişen en çarpıcı süreç hiç kuşkusuz
‘Arap Baharı’ olmuştur. ‘Arap Baharı’ başlangıçta
heyecan ile karşılanmış olsa bile zaman
içinde görüldü ki olan bitenin Prag baharıyla
bile ilgisi yokmuş. Her ne kadar Tunus sonradan
kendini kurtarsa da Arap Baharı denilen
sürecin ilgili coğrafyaya kan, işgal, darbe ve
kaos getirdiği söylenebilir. Üstelik iktidar değişikliği
yaşayan İslam coğrafyasında eskisinden
daha güçlü bir Batı karşıtlığının oluştuğunu
söylemek de mümkün.
Medeniyetler ittifak ettikten sonra çocukluğumdan
beri rütbesi Albay kalan Libya lideri
Muammer Kaddafi linç edildi. El Kaide ve türevleri
olan, çoğu yapay aşırı İslamcı organizasyonlar
her yerde istedikleri gibi kümelendiler.
Hatta devlet otoritelerinin yok edildiği bölgelerde
kentler ele geçirip en sonunda IŞİD gibi
terörist devlet bile kurdular.
İktidar değişimi bir türlü başarılamayan Suriye’de
2011’den bu yana tabiri caiz ise Batı
ile Doğu’nun korkunç ölçülerde bir “iç savaşı”
halen yaşanıyor. Yüzbinler öldü. Milyonlarca
insan mülteci konumuna düştü. Fiilen üçe bölünmüş
Irak, Talibanlaşan Pakistan, IŞİD’e evrilen
Afganistan, Suudilerin Yemen ve Fransa’nın
Mali işgali, Boko Haramla fiilen bölünen
Nijerya, son olarak Kürt nüfusumuzun
ağırlıkta olduğu illerde İsrail’in Gazze işgali
sahnelerini aratmayan Türkiye’den bahsetmiyorum
bile.
Başka neler oldu? Küresel ekonomik kriz
yüzünden İspanya iflasın eşiğine kadar geldi.
Diğer görevli ülke Türkiye’nin sabık Başbakanı
Davos’ta Gazze krizi yüzünden kısa bir süreliğine
‘Van Minüts’ kahramanı oldu. Çok sürmedi,
İsrail dokuz T.C. vatandaşını Mavi Marmara
baskınında öldürdü. Batı’nın en sıkı müttefikleri
olan İsrail ve Türkiye güya küstüler.
Mİ girişimi sonrasında İslam coğrafyalarında
yaşanan tuhaf süreçler sonunda Fransa ve
Almanya malı davarı götüren ülkeler oldular.
Şimdilik o bölgelerde ekonomik açıdan hayal
kırıklığına uğrayan ülkeler Türkiye ve biraz da
ABD oldu.
İspanya siyasal olarak 2013 yılında bu projenin
ortağı olan Türkiye’nin Haziran ayaklanmasında
kendi halkını nasıl kutuplaştırdığını,
kendi halkına nasıl aşırı şiddet uyguladığını, hele
hele Suriye’ye giden silah dolu MİT tırlarını
görünce, bir de ekonomik krize girince bu işten
resmen vaz geçti. Yeni İspanyol iktidarı zaten
2004 yılında Madrid terör eylemlerini yaşadığı
için ve daha fazlasını istemediği için, üstelik
gelecekte taşeron İslamcı terörün artacağını
öngörerek bu ittifakın anlamını yitirdiğini
söyledi ve projeden çekildi. Kısacası Medeniyetler
İttifakı resmen devam etse bile fiilen iflas
etti. En nihayet sadece Türkiye’nin sponsor
kaldığı bu ittifakın başarılı çalışmaları sayesinde
2015 yılında, Haçlı seferleri ve Osmanlı yüzyılları
dahil olmak üzere tarihte görülmemiş ölçüde
Batı ve İslam dünyası halklarının en azından
yüzde ellileri karşı karşıya geldi. Batı dünyasında
bu işin baş sorumlularından birinin bizzat
Türkiye olduğu artık açıkça dile getirilir oldu.
IŞİD’in resmen üstlenmediği Suruç ve Ankara
katliamı Türkiye’deki seçime yönelik yerel
bir taşeron terör operasyonuydu. Ortadoğu’nun
yeniden Paris’i olan Beyrut ve gerçek
Paris katliamları ise küresel ölçekte sipariş edilen
taşeron terör operasyonlarıdır.
Paris katliamının, medeniyetler ittifakı sonrasında
yaşanan sözde Arap baharlarından ve
iç savaşlardan ekonomik anlamda en karlı çıkan
Fransa ve Almanya’nın milli maç yaptığı sırada
gerçekleşmiş olması, hem de tam Hristiyan
dünyasının hurafesi olan 13. Cuma’ya
denk getirilmiş olması pek manidardır. New
York 9/11 eylemleri gibi itinayla tasarlanmıştır.
2005 yılında ne umutlarla (!) yola çıkan
medeniyetler ittifakı 2015 yılında maalesef en
çok Hollywood’un kullandığı bir 13. Cuma ittifakına
kadar düşürülmüştür. Bu şer ittifakı,
yerel ölçekte Reyhanlı, Suruç ve 101010K
Ankara katliamlarını da tasarlayan ittifakın ta kendisidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar