S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

18 yıl önceki acılar yaşanmasın

Acıların yaşandığı, çığlıkların gökyüzüne ulaştığı gece.

Tarih 17 Ağustos 1999, saatler 03.02. On yedi bin ‘den fazla insanımızı yitirdiğimiz, Kırk bini aşkın binanın yıkıldığı, Yüz bini aşkın binanın hasar gördüğü deprem.

Deprem’i yaşayanların psikolojik etkisinden hala kurtulamadığı, Ekonomimize olan etkisinin hala tam olarak sarılamadığı, Marmara depreminin üzerinden 18 yıl geçti.

Ülkemiz deprem kuşağında Ve her yıl Ege denizine doğru birkaç santim kayıyor.

Anadolu yerleşkesinin üzerinde bulunduğu fay hatları aktif.

Her an başta Ege ve Marmara bölgemizde olmak üzere depremler yaşıyoruz.

Her an Anadolu’nun her yerinde deprem olacak şekilde hazır olmamız gerekiyor. Gerçekte öyle miyiz?

Depremlere hazırlıklı mıyız?

Yaşadığımız depremlerden gerekli dersleri aldık mı?

Depreme karşı önlemlerimiz hazır mı? Deprem sonrası neler yapmaları gerektiğini, nasıl davranacaklarını çocuklarımız biliyor mu?

Yeni yerleşim bölgelerindeki imar planlarında, Kentsel yenileme kapsamında yapılan düzenlemelerde, Depremlere karşı önlemleri düşünüyor muyuz?

Kent merkezlerinde ki yoğunluğu çeperlere, Yeni kent merkezlerine kaydırıyor muyuz?

Yaşadığımız bölgelerde ki parkları, yeşil alanları koruyup geliştiriyor muyuz?

Ormanlarımızı, su havzalarımızı koruyor muyuz?

Zemin sıvılaşması yüksek olan bölgelerde, yüksek yapılaşmaya izin vermiyor, Jeolojik etüt olmadan yapılaşmalara izin vermiyor muyuz?

Mevcuttaki deprem toplanma alanlarını korurken, Yeni meydanlar, yeni toplanma alanları oluşturuyor muyuz?

Bu sorulara Evet demeyi çok isterdim.

Ancak maalesef Hayır demenin üzüntüsünü yaşıyorum.

Birçok kentimizde rant getirisi yüksek olduğu için Özel imar uygulamaları ile yüksek yapılar yapılmakta.

Alt yapı, ulaşım, sorunlarının yanında, hava kirliliği de gün geçtikçe artmakta.

Kentlerimizi bizler yaşanmaz hale getirmekteyiz. Sonra; deprem vb afet durumları ile karşılaştığımızda da ölüme davetiye çıkartmaktayız.

Yalnız planlama, teknik özelliklerin iyileştirilmesi yeterli değil tabi ki.

Bu olumsuz gidişe dur demek için, Hukuki düzenlemelerin de yapılması gerekli.

Yoksa yapan yaptığı ile kalıyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Marmara depreminde çürük, yetkisiz binaları yapanlara ne oldu? Hatırlayanınız var mı?

Kocaeli, Gölcük, Yalova; Düzce’de deprem sonrası açılan davalara bakın, Birçoğu, ya zaman aşımına uğramış ya da ceza verilmemiş.

Açılan 1700’e yakın davadan beş – altı davada sanıklar ceza almış.

Verilen bu cezaların da birçoğu ertelenmiş.

Depremin ilk günlerindeki duyarlılığımız süreç içerisinde yitip gitmiş.

Bu gün 316 kişinin enkaz altında kalarak canlarını yitirdiği yıkılan Yüksel sitesini hatırlıyor musunuz?

İnşaatını yapan sorumlu müteahhidi Veli Göçer, Can Göçer ortakları Zafer Coşkun’u hatırlayanınız var mı?

Veli Göçer 18 yıl 9 ay ceza alırken oğlu ve ortağının hala yakalanamadığını biliyor musunuz?

Dün bunları yaşadık. Ya bu gün yaşadıklarımızdan ders aldık mı?

Şehirlerimizi depreme hazırlamalı, Televizyonlarda eğitici programlara sıklıkla yer vermeli, Kaçak yapılaşmaya göz yuman yöneticilerin yargı önünde hesap vermesini istemeli, Bugünü değil, çocuklarımız için yarınlarımızı düşünmeliyiz.

Anneler, babalar, nineler, dedeler, gözümüz gibi sakındığımız çocuklarımız için, Sizler bu düzenlemelerin yapılmasının, eğitimler düzenlenmesinin takipçisi olmalısınız.

Seçim zamanı oy isteyen yetkililerden sizlerde çocuklarınızın hayatı için, şehirlerinizde sağlam binalar, meydanlar, parklar, yeşil alanlar yapmalarını, ulaşım ve alt yapı sorunlarını çözmelerini isteyin.

Yapmıyorlarsa, onları bir daha seçmeyin!

Önceki ve Sonraki Yazılar