2019’da dünya küçülürken Türkiye nasıl büyüyecek?

Birkaç gündür art arda 2019 yılının ekonomik performansının nasıl olacağına dair çok çeşitli kurumlardan açıklamalar geliyor. Her ne kadar içerde “dolar düştü, enflasyon düştü, otomobil satışları artıyor” gibi günübirlik gelişmelere sevinip 2019’un daha iyi geçeceği yönündeki spekülasyonlara maruz kalıyorsak da gerçekler, o kadar da iyimser değil.
Dün Türkiye’nin iki büyük iş adamı örgütü, 2019 yılı ile ilgili açıklamalar yaptı. Her iki açıklama da içeride ekonomiye bile bakışın nasıl farklı olduğunu ortaya koyuyor.

Dün Ankara’da yapılan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında konuşan TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, 2019 yılında belirsizlik ve risklerin devam edeceğini belirterek “ABD Merkez Bankası’nın faizleri yavaşlatacak olsa da bırakmayacağını görüyoruz. Türkiye ekonomisinin bugünkü hale gelmesinde küresel güçlerin payı var ama önce iğneyi kendimize batırmalıyız. Kredi daralması maalesef devam ediyor. Nakit sıkışıklığı her sektörde hissediliyor. Şirketler ve tüketiciler bu kur ve faiz yükü altında eziliyor, KOBİ'lerin sorunları yükseliyor... Kredi daralması bitmeden krizin bitmeyeceğini kabul etmeliyiz. Geçici tedbirlerden ziyade, uzun vadeli, dengeyi gözeten politikaları tercih etmeliyiz” açıklamasını yaptı.

Bilecik’in sözünü ettiği “geçici tedbirler” bu ay enflasyonun düşük çıkmasını sağlayan vergilerde yapılan indirimler… Buna, yine hükümetin başlattığı enflasyonla mücadele kapsamında üreticilerin yaptığı indirimleri de eklemeliyiz. Bu indirimler nedeniyle kasım ve aralık enflasyonu diğer aylara göre daha düşük gelecek. (Tabii bu düşüş memur ve emekli zamlarını da düşürecek.) Ancak 2019 yılı itibarıyla fiyatların yeniden yükselişe geçmeyeceğinin garantisini kimse veremiyor.

İki açıklama demiştim. Diğeri de MÜSİAD Başkanı Abdurrahman Kaan’dan geldi. Kaan, Türkiye ekonomisinin dengeleme sürecine girdiğini, Türkiye’nin rakiplerinden pozitif ayrıştığını düşünüyor ve şöyle devam ediyor. “Yatırımlar için oldukça elverişli demografik yapısı, genç nüfusu ve yeni ekonomi için gereken faaliyetlere açılan alanlarıyla oldukça büyük bir pazar olan Türkiye’nin, içinden geçmekte olduğu dengelenme sürecine karşın, 2019 yılında da pozitif büyüme performansını sürdüreceğine inanıyoruz.”

Umarız rakamlar doğru değildir ve Kaan haklı çıkar...

Yabancılar çok daha karamsar

Evet, içeride durum bu...

Gelelim yurtdışından yapılan yorum ve analizlere...

The Econonomist Intelligence Unit son raporunda, 2017’de yüzde 5,2 olan dünya ticaretinin büyüme hızının bu yıl yüzde 4’e, 2019 yılında ise yüzde 3,4’e düşmesini bekliyor. Schroders baş ekonomisti Keith Wade ise Outlook 2019: Global Economy notunda, küresel ekonomik büyümenin 2018’de 3,3’ten 2019’da 2,9’a gerileyeceği öngörüsünü yapıyor.

IMF her ne kadar Fed’in faiz artırımında biraz daha yumuşak bir yaklaşım izleyeceğini düşünüyor olsa da özellikle küresel toplam borç yükünün artmasından kaygılı. Kurum, toplam borcun 247 trilyon dolarla, küresel hasılanın yüzde 318’ine ulaşmasını ciddi bir gösterge olarak değerlendiriyor. Kısaca sadece biz değil, dünya da borçla çarkı döndürüyor. Morgan Stanley’in baş Global Ekonomi Stratejisti Ruchir Sharma, şirket borçlarının son sekiz yılda üç kat artarak, 2008 krizi öncesindeki rekor düzeylere ulaştığına dikkat çekiyor.

Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı olan Almanya’da ise 2019 büyüme beklentileri pek de parlak değil. Aynı beklenti Avrupa kıtasının geneli için geçerli. Çin de büyüme oranlarında gerileme yaşayan bir ülke...

Kısaca ekonomik veriler ışığında yapılan tüm analizler, dünyanın 2019 yılında resesyona doğru gideceğini gösteriyor. Oysa bizimkiler 2019 için düşük enflasyon, düşük faiz, yüksek büyüme vaat ediyor.

Ekonomide moral çok önemlidir elbette, piyasalara, halka “Bizi kötü bir yıl bekliyor” diyerek moralleri bozmak anlamsız ama bir yandan umut aşılarken bir yandan da vergi indirmek, kampanya yapmak gibi birkaç ayı kurtaracak önlemler yerine yıllardır dillerden düşmeyen yapısal önlemler alınsa ya!

Önceki ve Sonraki Yazılar