2023 sendromu

Seçimlerin kesin sonuçlarının ilanı beklenmeden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar sözcülerinden yeni Anayasa ve Başkanlık sistemine dair açıklamalar art ardına geldi. Saray dün Sözcü İbrahim Kalın aracılığı ile beklentisini resmileştirdi. Kalın, 1 Kasım dikkate alınarak Anayasa referandumunun denenebileceğini söyledi.  

7 Haziran öncesi kampanya sloganı “Seni Başkan yaptırmayacağız” olan HDP’nin Sözcüsü Ayhan Bilgen, önce yeni Anayasa çalışmaları kapsamında başkanlık dâhil tüm modellerin tartışılabileceğini belirterek, ilk çiçeği attı. Dün bu ifadesini düzeltmeye çalıştı ama HDP’de ‘çözüm sürecini alıp başkanlığı verme’ eğiliminin giderek güçlendiği gerçeğini ortadan kaldırmaya yetmedi.

Anlıyoruz ki yeni dönemin ana gündemini başkanlık arayışları oluşturacak. Erdoğan’ın 2023 yolunda büyük hayali olan sistem değişikliği yüzde 49 ile gelen özgüvenin ardından yeniden zorlanacak.

***

Ankara’da yanıtı aranan soru şu: Erdoğan, Başkanlığa ihtiyaç duymadan ülkeyi kendi anlayışı doğrultusunda 13 yıldır yönetiyor. Cumhurbaşkanı sıfatı ile geniş yetkileri var. Hükümet de bir dediğini iki etmiyor. Fiilen Başkan gibi. Neden sandıktan çıkıp çıkmayacağı garanti olmayan yeni bir yapıya ihtiyaç duyuyor?

İki önemli gerekçesi var. İlki, 13 yılda fiilen değiştirdiği sistemin Anayasal güvenceye kavuşturulması. Erdoğan, Ağustos ayında Rize’de o beklentisini şöyle tarif etmişti: “Türkiye'nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun Anayasal olarak kesinleştirilmesidir.”

İkincisi ise bir yılda yaşanan ve pek azı kamuoyuna yansıyan erk kavgalarında gizli. Erdoğan, kararlarının sorgulanmasından hoşlanmayan bir lider. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Davutoğlu ve yönetim anlayışı noktasında ciddi çatışmalar yaşandı. Erdoğan’ı son derece rahatsız eden bazılarını anımsayalım…

***

* Erdoğan, Aralık içinde Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek istediğini Davutoğlu’na bildirdi.  Davutoğlu erken buldu itiraz edecek oldu. Erdoğan sert tepki verdi.  Danışmanı Binali Yıldırım fiili durum yaratarak tarihi 5 Ocak diye açıkladı. Ortalık karıştı, Hükümet tepki gösterdi, kriz çıktı. Davutoğlu vesayet tablosundan rahatsız oldu. Erdoğan bastırdı ve 19 Şubat’ta Bakanlar Kurulu’na başkanlık yaptı.

* Erdoğan’ın kızgınlığını Davutoğlu’na randevu vermeyerek çıkarttığı ileri sürüldü. Bu da sıkıntılara yol açtı. Davutoğlu sık sık “Aramızı kimse açamaz” demeçleri vererek durumu kurtarmaya çalıştı. Erdoğan da Davutoğlu’nun grup toplantıları dâhil pek çok programı ile aynı saate denk getirdiği etkinlikler düzenleyerek “Patron benim” mesajı verdi.

* 19 Şubat’ta Bakanlar Kurulu öncesi 80 dakika görüştüler. Erdoğan’ın Davutoğlu’na sert çıktığı kulislere yayıldı. Davutoğlu’nun Bakanlar Kurulu’na son derece gergin bir yüzle gelmesi dikkat çekti. Sonradan Davutoğlu’nun Erdoğan’a yan yana oturmayı teklif ettiği ve tartışmanın bundan kaynaklandığı ileri sürüldü.

***

* Erdoğan, Çözüm Süreci’ni Hakan Fidan ile götürerek Başbakan Davutoğlu ve ekibini saf dışı bıraktı. Saray’a yakın Yalçın Akdoğan, Hükümet içinde süreci üstlenirken,  Davutoğlu ve Arınç devre dışına itildi. Oysa Erdoğan döneminde Beşir Atalay doğrudan süreçten sorumluydu.

* Bakanlıkların Erdoğan dönemindeki projelere mesafeli duruşu Saray ile hükümeti ters düşürdü. Hükümet’in tüm icraatını kontrol etme ihtiyacı duydu.  Saray’da kurulan adına ‘gölge kabine’ denilen yapılanma da kaygının eseri olarak ortaya çıktı. Erdoğan, sık sık Saray ile hükümet arasındaki istişare eksikliğinden de yakındı, Davutoğlu’nu eleştirdi.

* Davutoğlu, dört bakanın kendi istekleri ile yargılanmasını istedi. Erdoğan bastırdı ve parmak hesabı ile Meclis’te aklanmalarını sağladı.

* Davutoğlu Şeffaflık Paketi ve Mal Bildirimi Yasası’nı savundu. Erdoğan, buna da tepki koydu. Paket uyumaya bırakıldı. İnşaat sektörüne bakışta da anlaşmazlık çıktı.

* Bir gerginlik de Hakan Fidan’ın adaylığı noktasında patlak verdi. Davutoğlu ısrarla Fidan’ı adaylığa yönlendirdi. Fidan, MİT’ten istifa etti ve AKP’den milletvekili adaylığı başvurusunu gerçekleştirdi.  Erdoğan, sert tepki verdi. Müdahale ederek Fidan’ın adaylıktan çekilmesini sağladı, yeniden MİT’in başına atadı.

***

Saray-Davutoğlu ilişkilerinin dünde kalan ve kulise çok azı yansıyan bölümü bile ısrarlı Başkanlık arzusunun temel gerekçesine ışık tutuyor. Haksız da değil. Dün atama ile geldiği koltukta belli dirençler gösteren Davutoğlu yüzde 49’a imza attıktan sonra neler yapmaz! Davutoğlu’nun güçlenmesi, Gül, Arınç benzeri isimlerin seçim öncesi tutumları bile başlı başına Erdoğan’ın başkanlığı zorlamasını gerektirecek kaygılar barındırıyor.
Kuşku yok, Erdoğan tek başına ve olabildiğince denetimden uzak bir yönetim şekli arzuluyor. Bunu da Türk tipi başkanlık ile yapmayı istiyor. AKP’nin Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na “denge ve denetlemenin” olabildiğince törpülendiği bir başkanlık sistemi önerisi yaptığını da unutmamak gerekiyor.

Peki, bu mümkün mü?  Yüzde 49’da önemli payı olan Davutoğlu, buna ne diyecek? Davutoğlu’nun Başkanlığı gönülden arzulamadığı bir gerçek. Ayrıca Başbakanlığa veda etmesi anlamına da geliyor.

AKP içinde de Başkanlığa sıcak bakmadığı bilinen çok sayıda etkili isim de var.  O sisteme açıkça karşı olduğunu söyleyen, parlamenter rejimden yana tutam alan Gül ilk sırada geliyor.
Talebe AKP tabanı nasıl tepki verecek? Anketler o kesimde ciddi bir isteksizliğe işaret ediyor. Araştırmacı Adil Gür dün Cumhuriyet’te “Referandumdan Başkanlık çıkmaz” diyordu. AKP tabanın da benimsemediğini, temel gerekçesinin bölünme korkusundan kaynaklandığını vurguluyordu.

***

Erdoğan en geç 2019’da Başkan seçilip 2023’e yürümek niyetinde. Ancak talebi kendi partisi içinde bile ciddi sendromlara gebe. Tablo gösteriyor ki Saray’ın başkanlık ısrarı öncelikle AKP içinde sistem tartışmasını alevlendirecek. 7 Haziran sonrası Başkanlığı rafa kaldıran Davutoğlu yönetimi, yarından sonra yüzde 49’la Saray’da depreşen Başkanlık sisteminin partisinde yaratacağı çalkantı ile yüz yüze kalacak. Ya Saray’a boyun eğecek ya da bir büyük çatışmayı göze alarak parlamenter sistemi seçip, bağımsızlığını ilan edecek.
Anımsayalım. Erdoğan, 15 yıl önce yola çıktığında yanında beş değerli “dava” arkadaşı vardı. Onlardan hiçbiri bugün özellikle de başkanlık noktasında yanında değil. Erdoğan, 2023’e koşarken; AKP bu sendromu atlatmayı, Davutoğlu da koltuğunda tutunmayı başarabilecek mi?  Bekleyip görelim… 

Önceki ve Sonraki Yazılar