Arapçılık adına nasıl aldatıldık!

Asırlarca aldatıldık. Kur’an okumak adına Arap harflerinin telaffuzunu bize kutsal bir uğraş olarak dayattılar. Hem beynimizi hem gönlümüzü hem de imanımızı perişan ettiler.

Kur’an ‘tedebbür’ yani ne dediğini anlayarak okuyup okuduğu üzerinde düşünmek istiyor, Arapçı zebaniler ise ‘tedebbür’den hiç söz etmeden sadece ‘telaffuz’ dayatıyorlardı. Çünkü saltanatları, Kur’an’ın ne dediğinin anlaşılmamasına uyarlıdır. Onu tehlikeye atamazlar.

Bu imansız ve namert oyunu tarih içinde ilk darbeleyen ilim ve irfan öncüsü, İmamı Âzam oldu. Arapçılık onun yaptığından çok rahatsızdı. Onu ilmen ve fikren aşamadılar, teslim alamadılar. Sonunda zehirleyip öldürülür. Ama onun yaktığı ışık, Batı’da kilise kodamanlarının saltanatını yıktı. Luther’in devrim yaratan fikirlerinin ve icraatının öncüsü İmamı Âzam’dır.

İmamı Âzam’ın fikirlerini bir devletin omurgası, bir devrimin ruhu yapan önderse Mustafa Kemal Atatürk oldu. Bu gerçeği insanlığa ilk kez, ama çok özet olarak Pakistanlı düşünür Muhammed İkbal (ölm. 1938) açıkladı.

İmamı Âzam’ın muhteşem mesajıyla Atatürk icraatı arasındaki irtibatı, ayrıntılı biçimde orta-ya koyma görevi bize nasip oldu. ‘Arapçılığa Karşı Akılcılığın Öncüsü İmamı Âzam’ adlı eserimiz, yaptığımız o işin belgesi ve göstergesidir.

KUR’AN’IN EN NAMERT DÜŞMANI DİNCİLERDİR

Şimdi, maskeli müşrikler zihniyeti olan dinciliğin yaktığı milyonlardan birinin ibret dolu mektubunu okuyalım.

Semra Aydın yazıyor:

“Sağlık ve sihhatte olmanızı kâinatın sahibi ve yaratıcısı Allah’tan  niyaz ederim. Uzun zamandır adınızı çevremdeki kişilerden duyuyordum, ancak ne kitabınızı okudum ne de prog-ramlarınızı izleyebildim. Bundan 35 yıl önce Kur’an okumayı (orjinal ) öğrendim. Tabii ki okuduğumu anlamadan. Sonra bunun mantık dışı olduğunu düşünmeye başladım. Çünkü Kur’an, anlamak yaşamak, uygulanmak için gelen bir kitaptı. Tepelerde asılarak karşısında temenna edilecek ya da ölünün arkasında okunacak bir ölü kitabı değildi. Öyle olsaydı diri-lere değil, ölülere inerdi; o da kıyametten sonra olurdu. Sonra, tefsir okumaya karar verdim.  Yaklaşık 15-20 ilahiyatçının kitabını okudum, ancak bu çevirileri mantığımla değerlendirdiğim zaman mantığa oturtamadım. Kulaktan dolmalarsa bana tamamen yozlaştırılmış Yahudi geleneklerini anımsatıyordu. Artık hiçbir ilahiyatçının çevirisini okumayacağıma kendime söz verdim.”

“Yaklaşk 2 ay öncesinde, internette bir konuşmanıza rastladım; dinledim ve inanılmaz ölçüde mutlu oldum. Benim, bilgim olmadan sadece mantığıma dayanarak düşündüğüm ve eleştirdiğim ve hatta çevremde hep dile getirdiğim konuları siz Kur’an’ı hem felsefeyle hem mantıkla hem de bilimle birleştirip olması gerektiği gibi anlatıyorsunuz. Sizi geç tanıdığım için özür dilerim, benim büyük bir kaybımdır. Size teşekkür ederim, Allah razı olsun! Allah’tan  razı olanlardan olun! Allah’ın bizlere  en büyük ikramı olan bu evrende, evrenle bir bütün olarak insanın insanca yaşayabilmesi için gönderdiği yaşam anayasası kitabını bizlere anlattınız. Allah’ın selameti üzerinizde olsun!”

***

Önceki ve Sonraki Yazılar