35 Yıllık yağma!

“24 Ocak Kararları” diye bilinen neo-liberal ekonomi programının ilan edilmesinin üzerinden 35 yıl geçti.


Bugünkü karanlığı ve yıkımı (elbette bunun siyasi sorumlularını) doğuran 12 Eylül 1980 darbesini 24 Ocak Kararları olmaksızın anlamak ve anlatmak hep eksik olacaktır.


Bu ekonomik istikrar! programı dönemin Demirel Hükümeti’nin Başbakan müsteşarı ve aynı zamanda DPT müsteşarı olan Turgut Özal tarafından hazırlandı. Daha doğrusu IMF’nin danışmanlığı ve dayatmasıyla hazırlandı.


İthal ikameci kalkınma modelinin terk edilerek ihracata dayalı bir ekonomik modele geçişi öneren bu program ile özetle kamu kurum ve mallarının satışı (özelleştirme), çalışanların haklarının gaspı, tarımsal sübvansiyonların kaldırılması, yerli ve yabancı sermayenin önünün açılması öngörülmüştü.


Ülkenin neo-liberal vahşi kapitalizme açılmasında 12 Eylül darbesinin rolünü Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren şöyle anlatıyordu: “Eğer 24 Ocak kararları denen kararların arkasından 12 Eylül dönemi gelmemiş olsaydı, o tedbirlerin fiyasko ile sonuçlanacağından hiç şüphem yoktu. Böyle sıkı bir askeri rejim sayesinde o tedbirler meyvesini vermiştir (Milliyet 7.1.1991).

Formül açıktı: Ekonomide neo-liberalizm siyasette Türk-İslam sentezi.



Mustafa Reşit Paşa, Özal, Erdoğan

24 Ocak ile 12 Eylül arasındaki ilişki, kimi açılardan 1838 İngiliz Serbest Ticaret Anlaşması ile 1839 Tanzimat Fermanı arasındaki ilişkiye benziyor. Dönemin Dışişleri Nazırı Mustafa Reşit Paşa İngiliz Hükümetine Türkiye’de nasıl davranacaklarını önerecek raporlar verecek kadar İngiliz yanlısıydı.

Paşa ölüm döşeğindeki padişaha “serbest ticaret yoluyla ülkenin kalkınacağını” söyleyerek ikna etmeye çalışıyordu. Devleti 1839’da bu anlayışa göre şekillendiren ekibin başında yine Mustafa Reşit Paşa olacaktı. Devir “Yenileşme” devriydi.


***

Özal, 24 Ocak kararları ilan edilmeden önce 8 Ocak 1980 günü Genelkurmay Başkanlığına gidip programı ayrıntılı biçimde sunmuş ve generallerin takdirlerini kazanmış, sonrasında darbeciler onu ekonomiden sorumlu müsteşar yapmışlardı.


Hatta IMF yetkililerinin yapılacak devalüasyonda doların 35 liradan 50 liraya çıkarılması önerisine karşı Özal 70 lira olmasını önererek bu yetkilileri şaşırtmıştı.

Dönemin gazetecileri ve aydınları “iş bilen” Özal’ı methetmeye doyamıyorlardı. Devir “çağ atlayan Türkiye” devriydi.

***

AKP hükümeti 12 Eylül’ün politik özüne dokunmadığı gibi 24 Ocak Kararları ile hayata geçirilen neo-liberal ekonomiden hiç ödün vermedi. Popülizm ve muhafazakarlık karışımı politikalarla darbenin ekonomi-politiğini derinleştirdi.


Bugün, çalışanlar örgütsüz ve güvencesiz. İşçi ölümleri artık katliamla ifade edilir noktada. Güya “ihracata dayalı” ekonomide ithalat ihracatın neredeyse iki katı. Türkiye artık, tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı bir ülke. Gelir adaletsizliği had sahada. En borçlu birkaç ülkeden biriyiz. Yolsuzluk, hırsızlık vakay-ı adiyeden.


Kısacası, 24 Ocak Kararları'nın piyasacı ruhu, 12 Eylül'le hesaplaştığını iddia eden AKP iktidarında doruk noktasına ulaştı. Devir “Yeni Türkiye” devri…

***

Mustafa Reşit Paşa’dan Turgut Özal’a oradan AKP hükümetine uzanan tarihi iyi anlamak gerek.


Bu açıdan bakılırsa, 1839 tarihinden bu yana uygulanan ekonomi politikalarında 1923-1950 ve 1960-1980 arasındaki dönemler gerçekten de birer parantez olabilirler. Ya da cehalet ve kötülüğün birleşmesiyle ortaya dökülen söylemle ifade edilirse Cumhuriyet, “yağma” filminin “reklam arası” olarak düşünülebilir.




Önceki ve Sonraki Yazılar