İki başlı yönetim itirafı!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Somali dönüşünde “Başkanlık sistemine” ilişkin düşüncelerini açıklarken “Çok başlı yönetimden” şikayet ediyordu.
Gazetecilerin “Başkanlık sistemi istiyorsunuz. Bu konuda hükümetle bir uyum problemi var mı? Kulislere çeşitli iddialar yansıyor” anımsatması üzerine Erdoğan şu yanıtı veriyordu:
“Başkanlık sisteminin sağlayacağı en büyük avantaj, çok başlılığı ortadan kaldırması olacaktır. Karar süreçlerine etkisi çok olumlu olacaktır. Seri karar almak, çok daha çabuk netice almayı getirecektir diye düşünüyorum. Zira bizdeki mevcut sistemde karar süreci süratle işliyor dersek kendimizi aldatırız” yanıtını veriyordu.

Bu açık bir itiraftı aslında. Erdoğan, başkanlık sistemini taçlandırırken ister istemez mevcut durumun fotoğrafını da çekiyordu. Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesinin verdiği rahatsızlığa her gün yenileri ekleniyor, Erdoğan Davutoğlu Hükümeti’nin icraatından yeterli memnuniyeti duymuyordu.
Çok başlılıktan söz etmesinin, “Başkanlık sisteminin” altını kalınca çizmesinin altında yatan gerçek “tek adam yönetimi” anlayışının yansımasıydı. Saray hayatı Erdoğan’a yetmiyordu. Her şeye hakim olmak, talimatlar yağdırmak, yönetmek, icranın başında olmak istiyordu.

Beş ayın ardından mevcut sisteme tüm müdahalelerine rağmen karar süreçlerinin dışında kalmaktan son derece rahatsızdı. İki başlı yönetim anlayışından hiç de hoşnut olmamıştı. Biran önce seçimi yapıp Başkanlık sistemine geçmek isteğinin dışa vurumuydu bu sözler...
Erdoğan, verim ekonomisini devreye sokmaktan söz ederken bu noktada Türkiye’nin bazı zaafları olduğunu söylüyordu. Bu tezini de öyle gerekçelendiriyordu:
“Eğer burada bir başkanlık sistemi olmuş olsa, yatırımlar noktasında da altyapı, üstyapı, insana yönelik yatırımlarda da çok daha başarılı neticeler alırız diye inanıyorum.
Gelişmiş ülkelerin tamamına yakınında başkanlık sistemi var. Bu neyi gösteriyor? Demek ki buradan netice alınıyor. Buradan netice alındığına göre, biz niye hâlâ ayaklarımıza prangaları bağlayalım, gitmemek, koşmamak için buna devam edelim.”

“Şu anki sistem neden ayağımızda pranga?” sorusuna da Erdoğan “Hükümetle aramızda uyum problemi olup olmadığını sormuştunuz. Biz tabii ki koordineliyiz, hükümetle aramızda kolay kolay, Allah göstermesin herhangi bir şey olmaz. Ben kolaylaştırıcı olacağım, hükümet de bu noktada çalışmalarını rahatlıkla sürdürecek. Tabii dışarıdan dedikodu üretenler olacaktır. Bunları üretenler mevcut iktidarın başarılı olmasını isteyenler değil, istemeyenlerdir” yanıtını veriyordu.
Erdoğan ardından Başbakan ile aralarında başkanlık sistemine ilişkin görüş ayrılığı olmadığını ifade etme gereği duyuyor; Davutoğlu’na seçim kampanyasını Başkanlık sisteminin üzerine oturtması talimatını dolaylı olarak veriyordu:
“Öyle zannediyorum ki, Ahmet Bey’in de –ki yeni anayasada bile üzerinde durduğumuz konulardan biriydi– savunulacak en önemli tezlerinden bir tanesidir. Bu seçimlerin de üzerinde konuşulacak konularından biri olacaktır diye düşünüyorum.”

Büyük fotoğrafa birlikte bakalım... Saray ile Başbakanlık arasında yönetimsel sorunlar yaşandığı bir dedikodu mu?
Ocak ayının ikinci haftasında Erdoğan Saray’da AKP’li kadın vekiller, grup başkanvekilleri ve grup yöneticilerini ağırladı. O toplantılarda Hükümete yönelik şu eleştirileri sıraladı mı?
“Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık arasında, istişare ve danışma mekanizması yeterince işletilemiyor. Bir konu dışında bu mekanizma pek kullanılmadı. İstişare ve uyum olabilmesi için başkanlık sistemine ihtiyaç var.”
“Şeffaflık konusunda açıklanan pakette yer alan düzenlemelerin bir kısmını, 2010 yılında yayınladığımız Başbakanlık genelgesiyle zaten hayata geçirdik. Diğer konular gündeme getirilirken çok dikkatli olunmalı. Seçim öncesinde doğru gelmiyor.”
“Örneğin inşaat sektörü çok önemli. Ekonominin lokomotifi inşaat sektörüdür. Sert kararlar alırsanız, ekonomiyi olumsuz etkiler.”
“Mal bildiriminde de çok dikkatli olunmalı. Böyle giderse görev alacak il ve ilçe başkanı bulamazsınız. Bu konularda ekonomiyi dikkate alarak karar verilmeli.”
Bu haberlerin kaynağı bizzat Erdoğan’ın kendisi değil mi?

Bunlar Erdoğan’ın “çok başlı” diye tarif ettiği yönetim sorununa işaret eden örnekler. Erdoğan, Hükümetin icraatını beğenmiyor, açıkça ne yapmaları gerektiğine dair talimatlar yağdırıyor.
İki başlılık vurgusu da bu yüzden...
Davutoğlu’nun 19 Ocak’taki Bakanlar Kurulu’ndaki yüz ifadesi, Bülent Arınç’ın Saray’ın sık Bakanlar Kurulu toplamayacağına dair imaları, Davutoğlu’nun ısrarla “sorun olmadığını” söylemesi sizce normal mi?
Muhalefete de normal gelmiyordu bu durum. CHP Grubunda dün Kemal Kılıçdaroğlu,“Ülkeyi yönetemiyorsun Davutoğlu! Başbakanlık koltuğu boş, onu doldur diyorum ben sana” diyordu.
MHP Grubunda Bahçeli “AKP’nin tadı tuzu kaçmıştır. Davutoğlu saraydaki bakanlar kurulundan sonra iyice ayarı bozulmuştur. Erdoğan Davutoğlu’nun ruhunun şifreleriyle oynamıştır” diyerek sert çıkıyordu...
HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ da “Erdoğan, Başbakan’a sınıf başkanı muamelesi yapıyor” diye yükleniyordu.
Davutoğlu ise grupta koltuğa oturduğundan bu yana çok sayıda yaptığı “vefa” konuşmalarından birini daha yapıyor, Saray ile aralarını açmaya çalışanlar olduğunu ileri sürüyordu.
Kimdi o isim acaba?
Bu panik, bu “sorun yok “ içerikli savunma halleri ister istemez “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” sözünü akla getiriyordu kulislerde...

Seçilmiş Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki yetki kargaşasına bir yıl önce işaret eden Meclis Başkanı Cemil Çiçek ne demişti?
“Aynı rayda iki tren, biri Cumhurbaşkanı’nın, diğeri Başbakan'ın lokomotifi. İkisini de halk seçmiş olacak ve Cumhurbaşkanı daha çok oyla seçilecek. Yetki çatışması ve yetki kargaşası olacaktır”
Lokomotifler aynı rayda hızla ilerliyor ve bugün o yetki çatışması ile Türkiye yüz yüze... İki başlı yönetim anlayışı ile seçimlere gidiyoruz.
Saray ve hükümet arasındaki yönetim sorunu seçim düzleminde bir krize dönüşür mü bilinmez ancak kesin olan bu yetkiler Erdoğan’a yetmiyor.
Tek başına hem partisine hem hükümete hem tüm ülkeye hükmetmek istiyor.
O nedenle Erdoğan, Başkanlık koltuğuna oturana kadar “iki başlılıktan” kaynaklı sorunlar sona ermeyecek. Davutoğlu da koltuğunda rahat edemeyecek...

Önceki ve Sonraki Yazılar