Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

Artık karar zamanı

Mayıs 2011'de Antakya'da ÖSO'yu kurduk.
Destek olsunlar diye Tunus ve Libya'dan yüzlerce ruh hastası taşıdık.
Haziran 2011'de Cisr Elşuğur'da ilk katliamı yaptırdık.
Yaptığımız hesaba göre Esed  üç ay içinde devrilecekti.
Biz de Suriye'ye özgürlük, demokrasi ve mutluluğu götürecektir.
Bu yalanı da herkese yutturduk.

Bunun için de Suudi Arabistan, Katar, Ürdün ve Körfez'in kral, emir ve şeyleri ile anlaştık.
Adamların çağ dışı, ilkel, geri kalmış, bağnaz ve Türkiye düşmanı olması çok önemli değildi.
Önemli olan  adamlar bizim gibi Sünni ve çok paraları vardı.
Hep beraber Obama ve Fettan Hillary'yi çok seviyorduk.

Hep birlikte Türkiye üzerinden Suriye'ye on binlerce ruh hastası, katil ve sapık soktuk ve onlara 'Gelin bizi şu Alevi Esed'ten kurtarın' dedik.
O zamanlar henüz Nusra, IŞİD ve benzeri örgütler yoktu.
Colani denilen bir adam Kaide'nin Suriye kolu olarak Nusra'yı kurdu.
Kaide'nin Irak temsilcisi Bağdadi, 'Olmaz Irak ve Suriye sorumlusu benim' dedi ve Irak Şam İslam Devletini' kurdu.

Başlangıçta ne güzel hep birlikte 'Kafir Esed'e karşı' savaşıyorduk. Ama Bağdadi denilen adam mızıkçılık yaparak tutturdu 'Halife olacağım' demeye.

'Yapma eyleme bu coğrafya iki halife kaldırmaz' dedik ama adam man kafa bir türlü ikna olmadı. Üstelik dostumuz Nusra, ÖSO ve diğer örgütlere saldırmaya başladı.
Çareyi 'IŞİD Esed'in adamı' demekte bulduk.

Nasıl olsa hiç kimse IŞİD saldırılarında her gün onlarca Esed askerinin hunharca öldüğünü bilmiyordu.
Bazıları bu yalanı yuttu.

Bu arada PYD'ye gidip 'Esed'e karşı savaşın size her konuda yardımcı olur destek veririz' dedik ama ikna edemedik. Edemeyince de aynı numara ile 'PYD Esed'in adamları' palavrasına sarıldık.

Baktık olmuyor PYD ve IŞİD'i birbirine kırdırdık.
Sonra da her ikisine karşı savaş ilan ettik.
Oysa farklı yol ve yöntemlerle de olsa her ikisi Esed'e karşı savaşıyor.
Biri Kürt varlığı, diğeri  İslam devleti için.
'Kürt devletine izin vermeyiz' dedik ama 'IŞİD'in İslam devletine karşı olduğumuzu söyleyemiyoruz.

Bir ara ABD ve Batı'yı PYD'yi desteklemekle suçladık sonra zorunlu olarak bu ülkelerle IŞİD'e karşı savaşacağımızı söyledik.
Bu işe en çok Esed ve PYD sevinecek ama çok çaresiz kaldık.
Hata yaptıkça bataklığın içine saplanıp durduk.

Neyse ki; ne desek seçmenlerimiz yutuyor.
Özetle yolun sonuna geldik.
Bataklıktan çıkmak için ya ülkeyi savaşa sürükleyeceğiz ya da hayallerimizden vaz geçip gerçekçi politika izleyeceğiz.

Ya Arap Baharı öncesine dönerek Esed'e yeniden Kardeş Esad diyeceğiz.
Ya da IŞİD, PYD, Esed, Irak, İran ve tüm bölge ile savaşacağız.
Hoca buna çok kızar ama gerekirse ondan da kurtuluruz.
Sonra da usulüne göre erken bir seçim.

Sonrası kolay. Beraber ıslandığımız insanlarla yola devam.
Sonra da Obama'dan gelecek telefonu beklemeye koyuluruz.
Ya Esad'a gidip birlikte çay içer Şam tatlısı yeriz ya da Esed'i yemenin planlarına devam ederiz.

Yandaş gazetecilerden de bir mehter takımı kurduk mu gel keyfim gel.
Önce Şam'a gidip Emevi Camii'de sabah namazını kılar oradan da Kahire'de Mehmet Ali Paşa Camii'de öğleyi.

Halife olur oradan önce Bağdat sonra da Tahran seferleri tamamlarız.
Acele edersek Yavuz Sulan Selim köprüsünün açılışına yetişiriz.
Tabi o zamana kadar köprüde çalışan Japon Mühendislerin tümü sinirden intihar etmezse!

Önceki ve Sonraki Yazılar