Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

AB ile nereye kadar?

Türkiye’nin 54 yıllık AB macerası tarihçesini burada tekrar etmek gereksiz.

Ancak üzerinde durulması gereken bir takım noktalar var ki bunların sürekli akıllarda kalması gerek.

Örneğin AKP Hükümeti’nin 2002 yılı Kasım ayında yüzde 34 gibi bir oyla seçilmesinin hemen haftasında konunun ilgilisi milletvekillerini Brüksel ve öbür AB ülkeleri başkentlerine yollaması.

Hükümet olmasının ilk yıllarında AB’ye tam üyelik sözlerini hiç durmadan telaffuz etmesi! Daha da öte 2004 Aralık ayında zamanın Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Ankara Kızılay Meydanı’nda yapılan kutlamalarda “Hamdolsun tarihi aldık” demesinden sonra gündüz gözüyle havai fişekler patlatılması akıllardan çıkabilir mi?

Bu kutlamaların ardından AB’yle Türkiye arasında düzenli olarak sivil toplum kuruluşları toplantıları düzenlendi.

İlişkiler rayına oturmuş görünüyordu.

Ama çıraklıktan kalfalığa, oradan da ustalık dönemine geçtikten sonra ne olduysa oldu Ankara AB’yle kanlı bıçaklı düşman haline geliverdi.

Sürekli “Eyyy AB” azarlarının muhatabı oluverdi.

Bugün AB, en yetkili ağızlarından Türkiye’yle müzakerelerin askıya alınabileceği sözleri duyuluyor.

Ankara bu sözleri ciddiye almasa da ortada ciddi büyüklükte bir ekonomik pasta var.

Türkiye’nin bir numaralı ticaret ortağı hala AB…

Ancak ilişkilerin bu kadar gergin olduğu bugünlerde bu ortaklık daha ne kadar sürdürülebilir, soruları sıklıkla sorulmaya başlandı.

Öte yandan demin sözünü ettiğim TürkiyeAB sivil toplum toplantıları da sanki bıçakla kesiliverdi.

Ne hükümet ne AB Bakanlığı ne de bizdeki sivil toplum kuruluşları bu tür toplantılara ilgi gösterir oldu.

Bütün bunlar olurken geçenlerde e-postama bir mesaj düştü.

İmza; Laura Batalla Adam. Unvanı; Avrupa Parlamentosu Türkiye Forumu Genel Sekreteri.

Allah Allah deyip mesajı okumaya başladım.

Şöyle:

“AB’yle Türkiye arasındaki ilişkiler kritik bir kavşağa gelmiş bulunuyor. Yapıcı iliş- kileri sağlamlaştırmak ve devam ettirmek amacıyla farklı siyasi gruplardan bazı milletvekilleri bir araya gelerek Avrupa Parlamentosu Türkiye Forumu’nu (EP-Turkey Forum) kurdular. EPP (Avrupa Halk Partisi) üyesi Artis Pabriks ile S&D (İlerici Sosyalistler ve Demokratlar İttifakı) üyesi İsmail Ertuğ EP-Turkey Forum’un eş başkanları. Greens/EFA (Yeşiller/Avrupa Hür İttifakı) üyesi Rebecca Harms, ALDE (Avrupa Liberal ve Demokratlar İttifakı) üyesi Alexander Lambsdorff, S&D üyesi Javi Lopez, S&D üyesi Kati Piri, ALDE üyesi Marietje Schaake ve Greens/EFA üyesi Jordi Sole eş başkan yardımcılarıdır. EP-Turkey Forum 2010 yılında Türkiye’nin Dostları grubunun başarılı çalışmaları göz önüne alınarak kuruldu. Amacı Türkiye-AB ilişkileri konusunda yapıcı bakış açısıyla müzakereler yürütmek ve iki taraf arasında bir köprü oluşturmaktır. Biz Türkiye ve AB yetkilileri arasında yüksek dü- zeyli görüşmelerin yapılabilmesini sağlayacak bir platformuz. Bu görüşmelere iki tarafın yetkilileri, siyasi karar vericileri, uzmanlar ve sivil toplum aktörlerinin katılmasını amaçlıyoruz. Geçmiş yedi yıl içinde grubumuz Türkiye-AB ilişkileri müzakerelerinin tam merkezinde başarılı işler yaptı. Bu girizgâhtan sonra kapıları- mızı işbirliğine açmak istediğimizi söylemek isteriz. Her zaman bizimle temas kurmanızı isteriz. Brüksel’e geldiğinizde proje ya da fikirlerinizi paylaşmak isterseniz lütfen bizi arayın. Medya mensubuysanız mülakat, sorularınıza yanıtlar ya da diğer gazetecilik faaliyetleri talepleriniz için bizimle temas kurun.”

Bu mesajı okuduktan sonra bir kaç sondaj yaptım.

Ancak anlayabildiğim kadarıyla ne hükumet kanadında ne de sivil toplum kuruluşlarında bu çağırı karşılık buluyor.

Bu da çok üzücü! 54 yıllık ciddi uğraşların bir kalemde çöpe atılması acı verici.

Aklıselim sahibi insanlarımızın oturup bu çağırıyı değerlendirmeleri ve kapıyı sonsuza kadar kapatmamaları gerektiğini düşünüyorum.

Diyebilirsiniz ki hem Türkiye hem de AB bu 54 yıllık yolculukta hep “mış” gibi yaptı.

AB Türkiye’yi tam üyeliğe kabul ediyormuş izlenimi verdi.

Türkiye de AB tam üyeliğini istiyormuş gibi davrandı.

Ama galiba artık “mış”lı davranışların sonu geldi.

Herkes elindeki kartları açık oynamalı.

İdare-i maslahattan vaz geçmeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar