Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

AB ile pazarlıklar meyvesini vermeye başladı mı?

AB Komisyonu’nun 2018 yılı Türkiye raporu
bizim buralarda büyük şaşkınlık yarattı.
Gerçi, ekonomi, demokrasi, hukukun üstünlüğü konularında gizlenemez eksiklikler vurgulanmıyor değil.
Ancak esas önemli olan Türkiye’nin terörle mücadelede ne kadar haklı olduğu, o nedenle
OHAL’in kaldırılmadığının altı çiziliyor.
Hele de bir bölüm var ki şaşkınlıktan dudak uçuklatıyor.
Açayım: AB Komisyonu FETÖ’yü bir terör örgütü olarak tanımlıyor.
Şimdi bu ne demek?
1960’lı yılların sonunda AET’de stajyerlik yapmış gerek Türk gerek Belçikalı ve İngiliz arkadaşlara, şimdiye kadar AB Komisyonu’nun hiç böyle bir Türkiye raporu hazırlattığını biliyor musunuz, diye soruyorum.
Hepsi şaşkın, iİlk kez böyle bir rapor okuduklarını söylüyorlar.
Yıllardır Türkiye’nin AB’ye tam üyelik çabalarını sürekli yetersiz bulan, hep “Kopenhag Kriterleri’ne uymak zorundasınız” diye Ankara’ya işaret parmağı sallayıp yeni yeni kriterler ortaya atan AB bu kez son raporun tamamıyla Kopenhag Kriterleri esas alınarak hazırlandığına da gönderme yapmış, iyi mi?
Batı’yla son yıllarda Ankara’nın yaşadığı şiddetli gerginlik, özellikle de Suriye’deki Zeytin Dalı operasyonu yüzünden liderler arasındaki sözlü atışmalar ne oldu da birden unutuldu?
Başta Almanya, Hollanda olmak üzere FETÖ’nün irili ufaklı mensuplarına kucak açan AB ülkeleri ne oldu da bu tavırlarından vaz geçtiler?
Acaba vaz geçtiler mi?
Yoksa Ankara’nın ağzına AB Komisyonu marifetiyle bir parmak bal çalıp ardından tek tek ülkeler olarak “Biz oynamıyoruz, bu Komisyon’un işi” mi diyecekler?
Ya da bizim yöneticilerin sinir uçlarıyla oynayıp onları asap bozukluğuna, dolayısıyla maceracı girişimlere mi itmeye çalışıyorlar?
Açayım: Bir yanda AB Komisyonu, genişlemeden sorumlu Hahn’ın Ankara’yla müzakerelerin kesilmesi isteklerine kulak tıkayıp bu raporu hazırlarken öte yanda AB üyesi Yunanistan Ege’de sürekli maraza çıkarıyor.
Kaçak güreşmenin ötesinde işler yapıyor.
Örneğin bir kaç gün önce Didim’in karşısındaki kayalığa Yunan bayrağını dikiyor.
Bizim SAT komandoları bayrağı kaldırıyor.
Bu Yunanistan AKP’nin iktidara gelmesini fırsat bilerek Ege’de gri bölgeler olarak adlandırılan, bazısının Türkiye’ye ait olduğu belli 18 adacık ve kayalığı işgal etti.
AB’den neden ses yok?
Düpedüz işgalci konumundaki Yunanistan neden korumaya alınır?
Ya da en hafifinden yaptıkları görmezden gelinir?
Acaba, diyorum, AB Komisyonu, biz fazla ileri gittik, daha fazla tepe tasını attırmadan bizim için çok verimli bir pazar olan Türkiye’den nemalanmaya devam edelim, diye mi düşünüyor.
Çünkü raporda Türkiye’nin ekonomik büyüme potansiyelinin çok önemli olduğuna da vurgu yapılıyor.
Özetlemek gerekirse, bu rapor beni fena halde şaşırttı.
Şaşırtmakla kalmadı, ciddi kuşkular duymama da yol açtı.
Dilerim bu kuşkularımda yanılırım.
Huylu huyundan vaz geçer mi?
Göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar