Süleyman Karan

Süleyman Karan

ABD maşası Sünni Blok kendine ayar çekerken...

Renkli devrimler’ ve Barack Obama yönetiminin ‘soft power’ stratejisi Libya’da ABD Konsolosluğu’na saldırı ve Suriye’de en rezil terör örgütleriyle işbiriliğiyle çökerken, şimdi ABD fabrika ayarlarına dönüyor ve George W. Bush döneminin Pentagon eksenli kaba güç stratejisi, dünyaya yeni bir düzen vermek için hazırlıklarına başlıyor. Bunun anlamı; kestaneleri ateşten alırken, maşaları değiştirmek, tabii ki ABD doğrudan elini ateşe sokmak gibi bir tercih yapmayacak ve kuklalarını yeniden dizayn edecek.

Yandaş basındaki vizyonsuz, birikimsiz, ‘mini emperyal’ hayaller kurup hallenen dandik kanaat önderlerinin, Donald Trump’ın gelişini zil takıp oynayarak kutlamalarından bu yana çok kısa bir süre geçti ve her zamanki gibi, tüm tahminlerinde bir kez daha yanıldılar. Bir zamanlar, ‘Obama’nın askeri’ olup Ortadoğu’nun yeniden şekilenmesinin ‘eşbaşkanı’ olduğunu ele güne ilan edenler, önce BOP, sonra GOP denen saçmalık Suriye’de batağa saplanınca, bu kez ‘mini emperyaller’ hayallerden uyandı ama artık her şey için çok geçti! Bugün itibarıyla, Ortadoğu’da bir tam bir yarım müttefiği olan, yalnız ve başarısız bir ülke pozisyonunda Türkiye, AKP sayesinde... Hatta şimdi, bir zamanlar ABD’nin boyu küçük, parası bol ve gözü kara gözdesi Katar ile yaşanan sorunda bile, arabulucu bile olamayacak kadar yalıtlanmış ve o kadar da küçümsenen bir ülke konumunda... Baksanıza, bir kabile emirliği, kendi sınırlarını korumaktan bile aciz Kuveyt, arabulucu atanıyor, Körfez krizini çözmek için!..

Arap Baharı’nın ayakçısıydı!

Şimdi gelelim, bu boyu küçük, İngilizler’in bir kabile reisine kurdurduğu, Basra Körfezi’nde stratejik konuma sahip Katar’ın başına gelenlere... Hani hâlâ, Suriye’de kafa kesen, toplu katliam yapan, çocukları öldüren, kadınları satan iğrenç teröristlerle bir yandan da İhvan’ın en büyük iki destekçisinden biri olan şu mendebur emirliğe... Barack Obama’nın sof power stratejisinin ayakçısı Katar, Arap Baharı’nda boyundan büyük işler ‘başardı’... Elinden gelebilecek bu kadardı, o İhvan denen ve ABD’de saksıda yetişen ruh hastası think-tank’çilerin (bunun bizdeki karşılığı Ortadoğu’daki üç-beş kankalarından bilgi alıp bunu gerçek sanan ‘akıl yoksunu’ düşünce kuruluşları), Arap dünyasına hakim olacağını düşündüğü siyasal akım, ne o kadar güçlü çıktı ne de demokrasiyle bir alakası vardı. Tek özelliği tıpkı geçmişte olduğu gibi, vatanını düşünmeyen, güçlünün maşası olmaya amade bir emperyalist uşağı olmasıydı ki, emperyalistler bu uşağın yeterli beceriye sahip olmadığını Mısır ve Tunus deneyimlerinde anladı... Türkiye’de bu ideolojiden ilham alan ama sınıflandırılamayacak denli amorf AKP ise emperyalistler için başka bir mesele olarak duruyor. Pragmatik olması, her türlü ayak oyununa yatkınlığı ve ülkenin askeri ve ekonomik gücü sebebiyle, hâlâ tümüyle vaz geçilemeyecek bir aktör!

Başarısız kukla, bir de emre uymazsa!

Katar ise hem gücü, hem cürmü hem de pek çok alternatifi olması sebebiyle, emirleri yerine getirmesi gereken bir kukla, emirleri yerine getirmezse kolayca şamar oğlanına dönüştürülebilir ya da o ülkede bir darbe yapılabilir. Tıpkı 2013’te yapılan saray darbesi gibi, oğul babasının yerine geçirilmişti, bu kez de amca oğlunu geçirirler belki! Ve bunu ABD elini pisletmeden, Körfez’deki diğer uşaklarına kolaylıkla yaptırabilir.

Peki ne oluyor da Katar birden ‘kötü uşak’ oluveriyor? Aslında birden değil de yaklaşık bir buçuk yıldan bu yana, yani Suriye’de rezil olduktan sonra işler sarpa sarmaya başlamıştı. Tekfirci selefilerin esip üfürdüğü, İhvan’ın esamesinin okunmadığı bir ortamda, bu küçük emirlik terörün finansörü olmayı tercih edince, işler karıştı. Ama biliyoruz ki bu aşağılık teröristleri el altından İsrail ve ABD de destekliyor ve tabii ki bugün Katar’ı yalnızlaştırma emrini alan başta Suudi Arabistan ve tüm Sünni Blok... Yani bu ‘teröre destek verme’ hikâyesi sebebiyle Katar’ın yalıtıldığına kargalar bile güler!

Mesele bal gibi İran meselesi ve ABD’nin Ortadoğu politikasını yeniden şekillendirmesi... Donald Trump’ın Suudi Arabistan ve Mısır ziyaretlerinin ardından (her ikisi de Sünni Blok’un lider adayları, Türkiye iptal, yok, iyi ki de yok!) daha saldırgan bir İran politikası uygulamaya sokulmuş oldu. Bir yandan İran’ı içten karıştırmak için Belucistan’da ve pek ihttimal yok ama Kürt bölgesinde ayaklanma çıkartırken, öte yandan da gerekirse Hürmüz Boğazı’nı kapatarak İran’ı izole etmek planlar dahilinde... İşte burada da Katar’a düşen uç beyliğini oyanamak. Ama karşılarındaki güç İran, arkasında ise Rusya ve Çin var, yani Suriye’yi yutamayan bu dandik blokun İran’ı yutması hiç de kolay değil. Ve İran saldırıya uğradığı anda misliyle cevap verecek bir yeteneğe sahip, özetle Katar’ı yakar, Kuveyt’i de yutar. İşte bu iki küçük ve yapay ülkenin kabusu ve yan çizmesi de bundan...

Ankara bu kez doğru tavrı alır mı?

Gelelim Türkiye’ye... Türkiye mecburen Katar’ın yanında durmak zorunda, zira böyle ‘delice’ bir stratejide canı yanacak ülkelerin başında da biz geliyoruz. Direnebilir ve ilk kez doğru bir dış politika uygulayabilir mi AKP, göreceğiz. Yok eğer mezhepçi kliğin gazına gelip bir kez daha emperyalistlerin maşası olmayı tercih ederse, bugüne kadar her vaade kanıp atladığı gibi, işte o zaman hep birlikte cehenemin kapılarından geçeriz! İhvan ve benzeri siyasi İslamcı hareketlerin fı- tratında emperyalist kuyrukçuluğu var. Güce tapan bu ideoloji Hitler’in yükselişinde Nazi kuyrukçusuydu, bugün hâlâ öyle ya da böyle ABD’nin eline bakmaktan vaz geçecek kadar karakterli bir siyaset olamadı... Umarım bu kez bir ders çıkartabilirler!

Önceki ve Sonraki Yazılar