ABD'de 1 dolar hala 1 dolar!

Bu başlığı cahil bir gazetecinin “Dolar yükseliyorsa bize ne ABD düşünsün” zırvalaması üzerine atmadım. Zaten sosyal medyada yazdıklarıyla ciddiye alınmaması gerektiğini onlarca kez kanıtlamış birine, bu kadar anlam yüklemek gereksiz… Ancak sorun şu ki, bu ‘gazeteci’ arkadaş yalnız değil, onun gibi düşünenlerin sayısı oldukça fazla. Birkaç gün önce bir ulusal kanalın haberlerinde doların yükselişiyle ilgili sokak röportajlarını izledim. Biri “Bana ne, doları olan düşünsün” yanıtını verdi. Evet doları olan düşünüyor, kurlar yükseldikçe elini ovuşturuyor. Çünkü oturduğu yerden parasına para katıyor. Esas düşünmesi gereken “Bana ne doları olan düşünsün” diyen. Yani ülkenin yüzde 95’i, asgari ücretle, yoksulluk sınırında yaşayan milyonlar…

Doların yükselmesi demek yediğin ekmeğe, sebzeye zam demek. Otobüse, minibüse zam demek. Kişisel bütçenin zarar görmesi demek. Bu durumun ülke ekonomisine vereceği zarar çok daha büyük… 
Halkımız neden böyle düşünüyor? Derin nedenleri var, öncelikle kimse okumuyor, dolayısıyla da düşünmüyor. Zaten bu ülkede üniversite mezunu beyaz yakalılar bile “Ekonomi haberlerini okumuyorum, çok sıkıcı” havasında. Oysa ekonomi hayatın, politikanın temeli. Hayatını ilgilendiren bir konu sana sıkıcı geliyorsa, kim ne derse inanırsın!

 

Türkiye, Meksika’dan sonra ikinci sırada


İşte siyasiler de bunu çok iyi kullanıyor. Dolar rekor kırarken hükümetin tüm üyeleri gazetelere, TV’lere çıkıp “Önlemlerimizi aldık, dolar sadece bizde değil, tüm dünyada yükseliyor” dediğinde sorgusuz sualsiz inanılıyor. Doğru dolar birkaç haftadır tüm dünyada yükseliyor ama neden en çok Türkiye’de yükseliyor?
Doların yükselişinin en önemli nedeni kuşkusuz Trump’ın ‘sürpriz’ yaparak ABD Başkanı seçilmesi oldu. Trump’ın ekonomiyi genişletici seçim vaatleri, Fed’in faiz artırımı konusundaki net açıklamaları doları yükseltti. İşte bu süreçte yani son bir ayda dolar tüm dünyada İngiliz sterlini dışında tüm para birimlerine karşı değer kazanmaya başladı. Dolara karşı en büyük düşüş Meksika Pezosu’nda yaşandı, değer kaybı yüzde 11’e ulaştı. Meksika’nın böyle tepki vermesi normal, çünkü Trump seçim döneminde Meksika’yı hedef alan çok sayıda açıklama yaptı. Hatta Meksika-ABD sınırına duvar öreceğini bile söyledi. 
Değer kaybında ikinci sırada biz yer alıyoruz, yüzde 9.14 ile. Peki biz neden bu kadar etkilendik, neden kimse bu soruyu sormuyor? Neden siyasetçiler buna yanıt vermiyor?
Doların son aylarda en hızlı yükseldiği dönemlere bakın… Hepsi başkanlık tartışmalarının zirve yaptığı dönemler, Türkiye’nin AB ile ilgili sert açıklamaları ve Suriye konusundaki gelişmeler… Öte yandan düşen kredi notlarıyla birlikte artan risk primi de Türkiye’yi “en kırılgan ülkeler” arasına sokuyor. Bu arada 15 Temmuz’dan bu yana döviz hesaplarında 17 milyar doların üzerinde bir düşüş var. Yani para sistemden çıkıyor ya yurtdışına gidiyor ya da yastık altına… Görünen o ki bu kaçış sürecek çünkü ABD’de başlayacak olan yeni yatırım dalgası, faiz artırımı özellikle gelişmekte olan ülkelerde bulunan milyarlarca doları ABD’ye çekebilir. Bu da Türkiye için hem yatırım hem de cari açık için finansman sorunu demek. Artan doların dış borcu gittikçe artan Türk şirketlerini nasıl etkileyeceğini siz düşünün. Umarım bu durum üretime ve istihdama yansımaz. Çünkü, hem işsizlik rekor kırıyor hem de ekonomik büyüme yavaşlıyor. 
Ekonomiyi okumak, anlamak zaman kaybı değil, dünyayı, hayatı daha net görmeye yardımcı olur. En azından “Cumhurbaşkanı Anayasa kitapçığı fırlattı, ülkede ekonomik kriz çıktı” safsatalarına kanmayız! 

Önceki ve Sonraki Yazılar