Felaket beklenenden erken geldi: 'Çin 1 numara oluyor'

 Kapitalist sistemde (aslında “kapitalizm” sözcüğü yerine Siyonizm sözcüğünün konulması gerektiği başka bir yazının konusu) dümenin başındaki sadece ve sadece “para” olduğuna göre buyurun buradan yakın: Çin birdenbire Türkiye’de en çok yabancı yatırım yapan ülke konumuna gelivermesi bir yana Çin bu yıl içinde “Dünyanın En Büyük Ekonomisi” oluyor.


İlkin Çin’in Türkiye’ye yatırım durumuna bakalım: Her şeyden önce Şi Cinping ile birlikte Çin yurtdışı yatırımlarını hızlandırdı. 2005 yılında 10 milyar olan dış yatırım geçen yıl 85 milyara çıktı. Bu yıl 100 milyar doları geçebilir.


Çin’in bu yurtdışı yatırımları elbette o ülkeleri Çin’i birbirine yaklaştırıyor. Ancak Çin bu yatırımlara sadece para kazanma olarak bakmıyor. AB-İngiltere merkezli sistem için yatırım hep sömürünün bir parçasıydı. Çin’in eğer bir ülkeye yatırımı varsa bunun maddi gereklilikten daha çok “stratejik” bir adım olduğuna vurgu yapalım. Bir önceki Başbakan Vın Ciebao, dünya ekonomik krizin eşiğindeyken AB’ye yaptığı gezide “lüks alışkanlıklarınızı bırakın, tutumlu yaşayın, azıcık az harcayın” demiş ve kendisinden dört gözle yatırım, borç, kredi vs. bekleyen AB’ye gıdım yatırım yapmış (o da Yunanistan’a gitmişti) hemen arkasından ise Afrika’nın küçük bir ülkesine milyarlarca dolar yatırım yaparak adeta AB ile alay etmişti. Ya da turizmi ele alalım. Çinli zengin turistin o ülkeyi ihya ettiğini bilen Çin, kendi vatandaşlarının her ülkeye gitmesine izin vermezdi. Çinliler ancak “Turizme açık ülkelere” gidebilirlerdi. Yani Çin her türlü gücünü çok akıllıca kullandı ve kullanıyor. Kısaca dememiz o ki Çin eğer bir ülkeye yatırım yapıyorsa boşuna değildir.


Eh, Türkiye’ye en çok yatırım yapan ülke konumuna ilk kez gelen yakın zamana kadar Türkiye’ye handiyse hiç yatırım yapamayan Çin, neden bunu şimdi yapıyor. İlkin şu: Alacak ya da almayacak ancak Türkiye’nin Çin’den füze alacak konuma gelmesini Çin ciddiye aldı. Ancak bana göre söylenecek tek ve kesin söz şu: Türkiye artık eskisi gibi yalnız olmayacak. Bunun etkisini hemen göremeyebiliriz ancak bu kesin böyle.


Peki, esas konuya gelelim: Ekonomi bilimi yetersiz mi? Bilimsel öngörüleri neden bu denli yanlış çıkıyor? Çin’in 2025’e kadar ABD’yi geçeceği söylenirken, -son açıklamaya göre 2017 yılında geçecekti ama- şimdiki açıklamaya göre bu yıl içinde geçmiş oluyor. Ekonomi biliminin yetersizliğini bir yana koyalım, eğer bu birincilik gerçekleşirse bu iyi bir haber mi?


ABD sistemini, hegemonyasını, dünya jandarmalığını hep kendi büyüklüğü üzerine kurmuştu. Ama son 15 yıl içerisinde tüm birincilikleri teker teker Çin’e kaptırdı. Tek birincilik, ekonomik büyüklüktü, ancak işte bu yıl içinde o birincilik de gidiyor.


Bu dünya vatandaşları için iyi bir haber değil ama diyalektik olarak aslında çok güzel bir haber. Artık saflara geçmenin zamanıdır. Farkında mısınız, Türkiye’nin son 10 ve biraz daha geriye gidersek son 35 yılda onca yıpranmışlıktan sonra kendine gelmesini ya da diğer deyişle genlerine yani yüzünü Doğu’ya döndüğünü görüyorsunuz değil mi? Belki yıllar önce doğru zaman değildi ve doğru zaman şimdi.


Çin’in öncülüğündeki dünya kısaca şöyle olacak: Kapitalizmden arınmış (Kapitalizm derken, Siyonist sistemin dünyaya dayatmasından bahsediyoruz), insanlığın çok daha eşitlikçi bir sistemle yönetildiği, insanın geleceğe umutla baktığı bir insanca yaşanan bir dünya sistemi.


Anımsayın, daha henüz birkaç ay önceki yazılarda bu kapitalist dünya ekonomisinin çökeceği ve Çin’in öncülüğünde yeni bir sistemin kurulabileceği ve bunu da yaşadığımız şu yıllar içinde görmenin sürpriz olmayacağını yazıyorduk. Ama bu denli erken mi gelecekti?


Artık bu yıldan sonra dünyanın gidişatı daha da farklılaşacak. SSCB’nin Ay'a ilk çıkan olmasını kendisine yediremeyen ABD “Ay'a ilk ben gittim” yalanıyla durumu idare etmişti. 1872’de Yahudi sermayesinden diğer Yahudi sermayesine (İngiltere’den ABD’ye) geçmiş olan “dünyanın en büyük ekonomisi” tahtını Çin’e bırakacak mı bırakmayacak mı? (Yeri gelmişken: Ülkemin eğitimsizleştirilmiş, sağlıksızlaştırılmış insanları Türkiye’deki Yahudi cemaatini akılsızca rahatsız etmeye başladı. Daha çok saçmalamadan, birileri bunlara acilen Siyonizm ile Yahudi olmanın aynı şey olmadığını anlatmalı.)


Son yıllarda başta Çin’in yaşadıkları, Ortadoğu ve Arap halklarının yaşadıkları ve son olarak Rusya’ya yaşatılanlar boşuna mıydı? Tüm yaşananlar bu birinciliği (yani gücü) Çin’e kaptırmamak içindi.


Çin’in 65 yıllık bir komünist yönetim biçimi ve onun da arkasında imparatorluklar geleneğine dayanan derin yönetim birikimi var.


Çin’in Türkiye’ye yaptığı yatırımın bu denli yüksek çıkması sıradan bir istatistik değil. Bunu bir de “Çin Dünyanın en büyük ekonomisi oluyor” bilgisiyle bağdaşık düşünün. “Çin yeni satranç oyununda ilk hamlesini Türkiye’den attı” desek! Hem biz Türkler böyle şeyleri sevmez miyiz?


Mansur Yavaş’a not: Sayın Yavaş, bunlar sizi bu sefer de Cumhurbaşkanlığı için aday gösterip tamamen bitirebilirlerdi. Şanslısınız. Sizin gibi değerlere ileride ihtiyacımız olacak. Ankara’yı dahi göz göre göre hediye edenlerden ne beklenir? Cumhurbaşkanlığı mı? Ne komik değil mi? Sanki bilgisayarda istenildiği gibi oynanan bu seçim sistemini bu sefer kendi ellerine geçirmiş gibi nasıl da çevreye umut saçıyorlar, nasıl da halkla yine dalga geçiyorlar değil mi?


Önceki ve Sonraki Yazılar