ABD'deki katliam ve üst uygarlık değerleri

“Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz?” sorusunun yeniden geçerlik kazandığı günlerde yaşıyoruz.

7 Haziran seçimleriyle birlikte Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının Türkiye için biçmekte olduğu giysi projesi (onlara göre “gelinlik” bizim için “kefen”!) henüz tam iptal edilmediyse bile tehlikeye girdi. Açılan gedikten yararlanarak, planlanan dindar/kindar toplum modelinin yerine ne istediğimizi bir kez daha düşünmek ya da hatırlamak zorundayız.
Bu, güncelle yatıp kalkmak daha az keyifli olsa da daha önemlidir!

Bunu söylerken dar olarak “ekonomik sistem”i kast etmiyorum.. Toplumsal yaşama egemen olacak temel değerleri kastediyorum. İsterseniz buna “çağdaş uygarlığın üst değerleri” diyebiliriz.

***

Kullandığım sözcüklerin her birinin tartışmalı olduğunun farkındayım.

Özellikle “çağdaş uygarlık” kavramları yıllardır yükselen siyasal İslamcılığın ideologları tarafından acımasızca eleştirildi. Onu savunanların ne misyonerliği kaldı, ne Siyonistliği…

Yenilmişliğin ve ezilmişliğin verdiği hınçla, sabah akşam o uygarlığın iflasını müjdelediler. Son 15 yılın TRT arşivlerine ve siyasal İslamcı yayınlarına bir göz atınız!

“Medeniyetler diyaloğu” safsatası da bu sermaye üzerine inşa edildi. Sanki gerçekten bir alternatif uygarlık vardı ve ikisi eşit düzeyde birbirleriyle konuşacaklardı…

Bir başka safsata da, bu “çağdaş” uygarlığın Hristiyanlık, Batı kapitalizmi ve coğrafyası ile özdeş olduğu, onun ajanlığını yaptığıydı. Sanki “egemen” Batı kurumlarının üyesi ya da kölesi olmadan ve dininizi inkar etmeden bunlara dahil olmazdınız.

Onlara göre, yapılacak şey sizin kendinize ait olan yere dönmenizdi. O yer neresiydi? O uygarlık nasıl bir uygarlıktı?

***

Bütün bunların boş kandırmacalar olduğunu nihayet anlamaya başlıyoruz.

Şimdi, yeniden, her türlü kompleksi bir yana bırakıp, kafamızı komplo teorilerinden sıyırıp, çağdaş uygarlığın üst değerleri üzerinde düşünmeye başlayabiliriz. O zaman belki bu uygarlığın nasıl ortak ve eklektik bir çabanın ürünü olduğunu anlayabiliriz.

Çağdaş uygarlığın üst değerlerinden birisi, belki de birincisi, insan hayatına gösterilen saygıdır.

Bu konuda dünyaya nizamat veren Amerika Birleşik Devletleri’nin en azından bu açıdan çağdaş uygarlık düzeyinin gerisinde olduğu geçen hafta bir kez daha anlaşıldı.

South Carolina eyaletinin Charleston kentinde bir kilisede yapılan ırkçı katliamdan söz ediyorum. 21 yaşında bir beyaz genç, hem de ibadet sırasında, altısı kadın üçü erkek dokuz kişiyi sırf siyah derili oldukları için öldürdü.

Tepeden tırnağa silahlıydı çünkü Amerikan politikacıları “Amerikan değerleri”ni öne sürerek silah satışını kısıtlayacak yasalara karşı çıkmışlardı.

2012’de bir okulda öldürülen 20 çocuğa rağmen karşı çıkmışlardı. Ateşli silahlarla her gün onlarca insan öldürüldüğü halde karşı çıkmışlardı. Halkın yüzde 90’ı bu türden yasaları desteklediği halde karşı çıkmışlardı.

Belli ki para, insan canından daha kıymetliydi!

***

Amerikan silah lobisinin bir sözcüsü bu dehşet verici cinayetten sonra ne demiş biliyor musunuz?

“Eğer silah taşıma konusunda kısıtlama olmasaydı o kilisede öldürülenlerin de silahı olurdu, en azından bir kısmı kurtulurdu!”

ABD, idam cezası nedeniyle de çağdaş uygarlık düzeyinin üst değerlerinin gerisindedir. Ama, örneğin, kadın erkek eşitliği konusundaki üst değeri yakalamıştır.

Diyalog filan kandırmaca. Günümüzün küresel dünyasında karşılıklı dans eden uygarlıklar yok! İnsanlığın ortak savaşımı sonucu damıtılarak elde edilmiş, edilmekte olan üst insanlık değerleri var.

Kendimize layık gördüğümüz üst uygarlık değerleri konusunda hiç kompleks duymadan düşünebiliriz:
Silahlı topluma hayır, idama hayır, kadın-erkek eşitliğine evet, ifade özgürlüğüne evet, çocuk istismarına hayır, işkenceye hayır, doğanın yokedilmesine hayır…

Önceki ve Sonraki Yazılar