Aç kapıyı bezirgan başı

Cumhurİyet’te saray olmaz. Cumhuriyet, zorbaların ve asalakların işgal ettiği sarayları müze, okul vs. yaparak kamulaştırır, yani esas sahibine, halka iade eder. 
Peki, Cumhurbaşkanı’nın Aksaray’ı külliye haline getirme hayali ne oluyor? İş bitiriciliği ve ticari zekasıyla bilinen birinin bu teklifi acaba Saray’ı Osmanlı usulü halka arz etmek (piyasalaştırmak) olarak yorumlanabilir mi?
Olaya “ideolojik” değil, pratik yönden bakarsanız neden olmasın. 
Mesela Saray’ın uygun yerine AVM yapılamaz mı ya da Saray’ın işletmesi 49 yıllığına bir yandaş şirkete devredilemez mi? Çarşısız, AVM’siz külliye olur mu? Merkezinde camiinin olduğu han, hamam, kütüphane, imarethane vs. birimlerden oluşan ve külliye denen bu kompleksi çarşı finanse eder. Aslında oldukça rantabl ve birçoğunun aklının basmayacağı şeyler.

***

T-AKP’nin (Tayyip Erdoğan + AKP) başat özelliği nedir? Tek kelime ile açıklama durumunda olunsa bu soruya “bezirganlık” cevabı verilebilir. Nam-ı modern, “girişimcilik”.
Bezirganlık, aslında Sağ’ın genetik özelliği. Menderes, Demirel ve Özal başbakan olmaktan çok bezirgan sınıfının çıkarlarını korumak ve kollamaktan sorumlu baş-bezirgandılar.
T-AKP de selefleri gibi devlet olanakları ve kaynaklarını ele geçirmeye çalışan 'girişimci' adı verilen işadamı kılıklı bezirganların taşeron şirketi.  Atalarının yolunda onlara rahmet okutacak şekilde başarıyla ilerliyor.
Yağma ve talana dayalı bir zenginleşme modeli… Zahmetsiz ve sınırsız vurgun…
Bu model nasıl işler?
Millet dünyanın en pahalı benzini tüketirken, yandaş bezirgan ucuza benzin alır…
Devlet bankası düşük faizli kredi verir, ödenmesi de gerekmez. 
Hazine arazileri peşkeş çekilir.
Devlet hizmet ya da ürün alma garantisi verir.
Vergi vermeye de gerek yok. Devlet vergi borcunu siler.
İşçi taşeronlaştırılır, açlık sınırında ücrete çalıştırılır, ne iş güvencesi, ne gelecek güvencesi ne de can güvenliği vardır. İşçiler durmadan ölür ama devlet ölen işçiyi suçlu bulur, adalet arayan tekme tokat dövülür.
Dereler kurutulur, ormanlar yok edilir,
nükleer santral kurulur…
Halkın parası ve emeğiyle yapılmış fabrikalar, yollar, köprüler yok pahasına “babalar gibi” satılır.

***

Bezirgan; oportünist,pragmatik, liberaldir. Fırsatçı, ilkesiz, omurgasızın Frenkçesi.
Onun için her şey satılıktır ve her şey pazarlanabilir. Merd-i Kıpti gibi “ben ülkemi pazarlamakla mükellefim” ya da  “bizim işimiz Türkiye’yi pazarlamak, aktif pazarlama yapıyoruz…” demekten esef duymaz. Dış güçler tarafından lavaboya süpürülmektense, kullanışlı olmaya özen gösterir.
“Kazanılmış özgürlüklerin tümünün yerine tek bir özgürlüğü, vicdansız ticaret özgürlüğünü”  koyan bu anlayış ülkeyi bir işletme olarak görür ve ülkeyi şirket başkanı-sahibi gibi yönetmek
ister. 
Ona göre pratik bir yararı olmayan her şey boştur. Hiçbir hukuk, ahlak, yasa ile bağlı olmak istemez. Yasa, hukuk, hak, adalet, özgürlük
cahil, dar kafalı bezirganın gözünde “ideolojik” sözlerdir.
AKP’nin kurucularından Abdüllatif Şener’in “rant olmazsa bir metre yol yapmazlar” dediği bezirganın rant dışında kutsalı yoktur. Bu nedenle her şeyi pazara sürebilir. Dini ve kutsal değerleri de ranta tahvil eder.  Aslında dini de ideolojisi de yoktur. Böyle yaparak hem bundan
rant devşirir hem de vurgunculuğunu
gizlemeye çalışır.

Önceki ve Sonraki Yazılar