Acil onarım hükümeti

Herkesİn kafasında aynı soru: “Şimdi ne olacak?”
Gelin, bir an, siyasetin rasyonel bir etkinlik alanı olduğunu varsayıp “Ne olması gerekiyorsa o!” yanıtını verelim.
Ne mi olması gerekiyor? Çok basit: Türkiye’de demokrasinin acilen onarımdan geçmesi gerekiyor!
Acilen diyorum ve acil ihtiyaçlardan söz ediyorum. Yoksa, orta vadeli ve uzun vadeli diyeceğimiz onarımlar da var elbette.
Madem ki, yeniden seçim olasılığı var, o halde en acil ihtiyaç seçimle ilgili onarımları yapmaktır. Türkiye’nin bir daha bu kadar adaletsiz ve usülsüz seçim yaşamamasını güvence altına almak için neler yapılması gerekiyorsa onları…

***

2015 genel seçim kampanyası 1946’dan bu yana yapılmış en adaletsiz, hakkaniyetsiz ve kanunsuz seçim kampanyası oldu. Devletin tüm olanakları iktidar partisi tarafından pervasızca kullanıldı, Anayasa uyarınca tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı, iktidar partisi kampanyasının ana lokomotifi olarak gece gündüz çalıştı; TRT ve AA gibi kamusal iletişim araçları propaganda bürosu gibi kullanıldılar; RTÜK iktidar yanlısı kanalları kayırdı; siyasi baskı yapılarak işdamlarından bağışlar toplandı, havuz medyasına aktarıldı vb. vb.
Anayasal tarafsızlık ilkesini ihlal ederek yapılan tüm bu usulsüzlüklerin iktidar partisine en az 5 puan getirdiğini düşünmek insafsızlık mı olur?
Türkiye demokrasi olarak kalacak ve gene seçim yapacaksa, bir daha asla böyle bir kampanya yaşanmamalı; yaşanmaması için gereken her türlü onarım yapılmalı!
Bunların ne olduğunu muhalefet partileri ezberden biliyorlardır: TRT, AA, RTÜK ve YSK gibi kamu kurumlarının gerçekten özerk hale getirilmeleri; seçim ve sayım güvenliğindeki noksanların giderilmesi türünden şeyler…
Tabii, Cumhurbaşkanı’nın bu sefer yaptığını bir daha yapmasına engel olunması da gerekiyor. AKP dışındaki partiler bu konuda anlaşırlarsa, bu mutabakat AKP ile yapılacak görüşmelere bir öncül olarak getirilirse ve Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’ya aykırı tutumunu sürdürmesi halinde topluca seçimden çekilecekleri ilan edilirse bir sonraki seçim daha demokratik olabilir.
Bir sonraki seçime yüzde 10 barajından kurtulmuş olarak gitmek de sistemin normalleşmesine büyük katkıda bulunacaktır. Bırakınız herkes kendi partisine oy versin!

***

Bu kampanya sırasında Anayasa’yı pervasızca çiğneyen kamu görevlilerinin görevden alınarak cezalandırılması da, koalisyon görüşmelerinin ön koşullarından biri olabilir. Hukuku ayaklar altına almanın bir bedeli olmalı. Olmalı ki, bir daha kimse yapmaya cüret etmesin!
Böyle acil bir onarımın nasıl yapılacağını belirlemek, kampanya boyunca mağdur olmuş siyasal partilerin görevidir. Türkiye siyaseti Gezi sırasında “ad hoc” yani “bir amaca yönelik” işbirliği yapmasını öğrendi. Acil onarım konusu böyle bir meseledir.
İdeolojik değil pragmatiktir.
Ama ahlakidir de. Çünkü hak yenmesini engellemeye yöneliktir.
Bir sonraki seçimi güvence altına alacak acil düzeltmeler yapıldıktan sonra, sıra orta ve uzun dönemdeki onarımlara gelecektir.
Bunlardan birisi, kuşkusuz, Cumhurbaşkanı’nın siyasal yapı içindeki yeridir. Bu seçimde iki şeyi net ve açık olarak gördük (ki zaten kamuoyu araştırmaları söylüyordu): Türkiye seçmeni Başkanlık sistemini istemiyor; tercihini parlamenter sistemden yana yapıyor. Cumhurbaşkanı’nın halkoyu ile seçilmesi sistemin mantığına ve yapısına uymuyor, karmaşa yaratıyor.
Demek ki, seçmen ve mantık Cumhurbaşkanı’nın seçimini yeniden parlamentoya bırakılmasını istiyor. Bu seçimde yaşadığımız curcunayı önlemenin en iyi yolu budur. Demokratik seçimleri, Recep Tayyip Erdoğan gibi kural tanımaz politikacılardan korumanın yolu da…

Önceki ve Sonraki Yazılar