Adalet Kurultayı’ndan  CHP mutfağına...

Adalet Kurultayı’nın son gününde en çok sorulan soru şu oldu:

-Bundan sonra ne yapacağız?

Bu soruyu soranların pek çoğu sözün devamını şöyle getirdi:

-Yürüyeceğiz dediniz geldik yürüdük, Adalet Kurultayı yapacağız dediniz geldik katıldık. Bizden ne istiyorsanız yaptık. Bundan sonrasını da şimdi söyleyin.

Genel bir söylem olarak şu karşılığı verdik:

“Bu yürüyüşün ucu sandığa gidecek. Oraya giden yolu döşüyoruz. “

Bu yanıt zaten kafalarda olan yeni soruyu getiriyordu:

-Seçimde ne olacak?

Türkiye’de yurttaşların  seçim havasına seçimlere iki ay kala girdiği söylenir.

Bu saptama hala geçerli olabilir ama ülkedeki gelişmeleri aktif izleyen kesimlerde şimdiden “seçimde ne olacak” sorusu gündemin ilk sıradaki yerini almış. 

Ülkenin geleceğinden kaygı duyduğunu söyleyenlere biraz mizahla karışık şunu söyledik:

-Bu duyguda olmanıza sevindik...

Soran gözlerle bakınca devam ettik:

“En kötüsü hiç kaygı duymamanız... Ya kaygısız biri olsaydınız!

Sizin bu kaygınızı, enerjiye çevirip yapılması gerekenleri birlikte yapacağız...”

“Oy veriyoruz ya” diyenlere de yanıtımız şu oldu:

“4 yılda bir oy ver, sonra koy ver... Yok öyle... Seçimi seçim kampanyası döneminde değil, ondan çok önce kazanmalıyız...”

***

4 günlük kurultaydan ne çıktı?

Bu soru da hem Kocadere’deki kamp alanında hem de kamuoyunda sık soruluyor. 

Bizim yanıtımız şu:

Bu kurultay deyim yerindeyse büyük bir üretim alanıydı... Bir tarafta tonlarca sebze ürettik, bir tarafta hayvansal ürünler ürettik... Bütün bunlar CHP mutfağına gidecek... O mutfakta yemek pişirilecek. Nasıl ki, kilolarca çiğ et, sebze olduğu gibi yenmezse, burada üretilenler de hemen seçim için, halka hitap etmek için kullanılacak şekilde değil.

Şimdi asıl önemli olan iş, yani yemek yapma işi var. Nasıl ki, üretilen, mutfağa getirilen her şey yemek olmazsa, bu kurultayda ortaya atılan düşüncelerin tümünün kullanılması  da söz konusu değil.  Bazıları birleştirilecek yeni bakışlar oluşacak, bazıları üzerinde yeniden durulacak. Örneğin dün medya ile ilgili aynı anda 6 çalıştay, 1 panel vardı. Her birinde medyanın başka bir boyutu konuşuldu, yeni öneriler getirildi. Bunları ayrıca paylaşacağız.

Kurultay alanındaki ileriye kalacak etkinliklerden biri adalet heykeline ilişkin çalışma idi. CHP Genel Merkezi girişin hemen solundaki genişçe alanda adalet anıtı inşası için bir tasarım yapmış. Buna göre herkes adını metale yazdıracak, o metal tuğlaya yapıştırılacak, eli terazili adalet heykelinin etrafı bu tuğlalarla estetik gözetilerek örülecek.

İşte herkes bu anıttı bir tuğlasının olması için saatlerce kuyrukta bekledi.

Dün akşamüstü daha kurultay kapanmadan metale isim yazma işleminin durduğunu gördük. Nedenini sorduk; “sürekli tuğla, metal taşıdık, yetiştiremedik” dediler. 

4 görevlinin yüzünden yorgunluk akıyordu. Kuyruktakiler bazen sabırsızlanmış, aracı kalkacak olanlar ayrıcalık istemiş, kabul görmemiş. Mesailerini zorlayarak, günde 10-12 saat çalışarak 15 bin tuğlaya isim yazmışlar.

Bir an düşündüm; Türkiye’de insanlar fişlenme korkusu ile değil görüş belirtmek, görüş belirtenlerle olmaya korkarken, buraya gelen insanlar adalet heykeline tuğla olmaya çalışıyordu. Her tuğlanın üzerinde de isimleri yazılıydı. 

Bir anlamda kendileri kendilerini fişliyordu.

Adalet Kurultayı’nın anıtı katılımcılar tarafından tuğla tuğla örülüyordu.

Önceki ve Sonraki Yazılar