Adil olmak

Albert Einstin’in “Dünya, kötülük yapanlar yüzünden değil, sayıları daha çok olduğu halde, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.”demişti.
Bir süredir bu  söze takılıp kaldım.

Dünya gerçekten de tehlikeli bir yer:

Baksanıza savaşlardan, çatışmalardan kurtaramıyor bir türlü kendisini.
Kör şiddet, iletişimden hoşlanmayanların gözdesi olarak duruyor halkların koynunda.
İnsanlık güzel olan pek çok şeye hala hasret.
Korkutucu bir kolaylıkla ve çoğunluk olmanın verdiği güç duygusuyla hareket ediliyor şu an.
Kontrol edilemeyen tepkiler yönetenlerce  “halkın haklı tepkisi” olarak takdim edilip kör şiddetin sırtı sıvazlanıyor.
İnsanların kolayca sürüye katılması, kendisini linç çetelerinin içinde bulması bilinç milinç gerektirmiyor çünkü.
Görülen görmeye, var olan insanın insan olmasına yetmiyor.
Yaşananlar bir tür duygu tutulması, bilinç tutulması…
Pop milliyetçilik, pop dincilik ve bunlara bağlı olarak şiddet pornografisi  hayatımızı alt üst ediyor.
Çünkü bunların egemen  olduğu durumlarda daha söz başlamadan konuşma bitiyor.
Öfkesi ve saldırganlığı serbest bırakılan toplulukları kontrol edenler, en başta düşünceyi yasak ederler.
Bunu geniş kalabalıklar önünde söylerlerken, herkesin konuşmasından ve düşünmesinden yanaymışçasına bir tutum gösterirler.
Oysa  tasarladıkları herkesi susturmak...
Yakında yeni anayasayla da göreceğiz kudretlilerin bu tutumunu.
Topluma aşırı dozda yüklenen milliyetçilikle pozisyonlarını korumaya çalışan kudretli ve egemen çevreler, işlerin giderek sarpa sardığını ve durumun kontrol edilemez boyuta geldiğini ne yazık ki henüz göremiyorlar.
Normale nasıl dönüleceğini kestirmek şimdilik zor.
Genel insanlık durumumuzun yükselmesi, küresel insanlığın ortak değerlerinin yaratılması ve bilince çıkması bakımından durum hiç de kolay gözükmüyor.
Ülkenin solcuları bile milliyetçilik çizgisine takılmış gözüküyor.
Solcu gözüken bazı çevrelerin AKP’ ile aynı ipte yarışmaları sadece insanın kanını donduruyor.
Manzaranın içler acısı halini ortaya koyuyor.
Demokratikleşme hiç durmadan kesintiye uğratılıyor.
Özellikle hükümetin barış karşıtı tutumu ve bunun kontrol ettikleri insanlara da empoze etmeleri gelişmiş insanlığın tüm gözelerini kapamaya yönelik bir tutum olarak canımızı yakmaya devam ediyor.
Bana kalırsa ortaya konulan uygulamalarla, iktidarının güvencesini şiddetin devamında gören hükümet Kürtler dağlara sürmek istiyor.
Barış işine gelmiyor.
Hükümet, barış ortamının aralanmasıyla foyalarının ortaya çıkacağının farkında.
Topluma reva görülen yalnızca yoksulluk, çatışma ve şiddet.
Öte yandan devleti kimin yönettiği konusu bile kafa karıştırıcı.
İçte muhalif olabilecek herkese karşı, sorunun kaynağının sistemden, devletin bizatihi kendisinden kaynaklandığını ileri süren herkese karşı, egemenlerin susturucuları hiç durmuyor.

İnsani olan şu:


Birisiyle aranızda anlaşmazlık çıksa ve dövüşmek zorunda kalsanız, adil dövüşmelisiniz.
Ülkemizde hiçbir şey adil değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar