Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

Adım adım faşizm

Hitler’in Propaganda Bakanı Göbbels’i bilmeyen yok.
Hitler’i Hitler yapan adamdır.
Medyanın gücüne inanmış ve bu gücü en ideal ve güçlü bir şekilde kullanmıştı.
Almanlar’ı hipnotize etmiş Hitler’e tapar hale getirerek sürüye dönüştürmüştü.
AKP’de böyle bir adam yok ama parti lideri olarak Erdoğan medyanın gücünü biliyor.
AKP iktidar olur olmaz bir bahane ile Uzan Grubu’nun medyasına el konuldu ve AKP’lilere satıldı.
Medya kendi özgürlüğüne sahip çıkmadı.
Peşinden Sabah Grubu’na el konuldu ve grubun tüm gazete, dergi, radyo ve televizyonları AKP’lilere satıldı.
Yine ses yok.

Genel durum; “Bana dokunmayan yılan milyon yıl yaşasın”.
Doğuş Grubu’nun medyası hemen teslim oldu.
Doğan, Ciner ve Doğuş gruplarında çalışan onlarca meslektaşımızın programları iptal edildi ve köşeleri kapatıldı.
Sıra Çukurova Grubu’na geldi.
Televizyon, gazete, radyo ve dergilere el konuldu ve AKP’lilere satıldı.
Bireysel tepkilerin dışında genelinde herkes sessiz kalmayı tercih etti.
Sonra da şu ‘paralel’ işi patlak verdi.
Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan, “İnlerine gireceğiz” demişti.
Paralel’n son ‘ini’ medyası o da kontrol altına alındı.
RTÜK ve devletin  gücü ile muhalif medyayı korkutma, susturma ve sindirme operasyonlarını 13 yıldır sürdüren AKP, şimdi artık son hamlelere hazırlanıyor.
Herkes teslim oluncaya kadar ‘el koyma’ operasyonları devam edecek.
Gazetecileri hedef alan tehdit, korkutma, fiziki saldırı ve hukuki soruşturmalar işin eğlenceli tarafı.
Toplumun yüzde 40’ını hipnoz eden AKP, iktidarını sürdürebilmek için geri kalanları da yavaş yavaş tırtıklamanın peşinde.
Bunu da yalnız ve yalnız medya gücü ile yapabilir.
Göbbels bunu 70 yıl önce başarmıştı.

Şu rakamlara bakın:
Son 25 günde TRT Erdoğan’ı 29 ve AKP’yi 30 saat vermiş.
Buna karşın CHP 5, MHP 1 saat 10 dakika ve HDP 18 dikkat.
Peki TRT dahil 12 kanalın 25 günlük yayınında durum ne?
Erdoğan 138, AKP 238, CHP 36, MHP 21 ve HDP 6 saat.
Şimdi bu durumun ömür billah devam ettiğini düşünün.
Örneğin geri kalan zamanlarda saçma konulu din programları ile özellikle evde oturan kadınların beyinleri esir alınacak.
Evlendirme, yemek, giyim ve benzeri programlar, bu esareti pekiştirmeye yöneliktir.
Aptalca ve ucuz konuların ele alındığı diziler başka bir sorun.
Hepsinin bir tek amacı var: AKP’nin işini kolaylaştırmak.
Yani sorun yalnızca bir ifade ve basın özgürlüğü sorunu değil.
AKP insanların özgürce ve sağlıklı bir şekilde düşünüp yaşamasını istemiyor.
AKP insanlara “Bir tek benim söylediklerim doğru” diyor  ve itiraz edenleri susturmaya çalışıyor.
Suudi Arabistan Vahabi Selefi sisteminde ve IŞİD anlayışında olduğu gibi.
Bu işin şakası yok.

AKP’nin medyayı ele geçirme çabası boşuna değil.
Bu çabanın hedefi toplumu çağdışı, ilkel, bağnaz ve karanlık düşüncenin esiri haline getirmektir.
Böyle bir toplumu istediğiniz biçimde şekillendirir istediğiniz yerde kullanabilirsiniz.
Üstelik elinizde Göbbels kalitesinde olmasa da yüzlerce dönek, yalaka ve kişiliksiz tip varken.
Özetle sorun yalnızca bir medya özgürlüğü sorunu değildir.
Sorun toplumu köleleştirme sorunudur.
AKP üniversite ve okullarla boşuna uğraşmıyor.
1 Kasım’da AKP tek başına iktidar olursa ülke ve toplumda onlarca sıkıntı yaşanacaktır.
AKP bildiği yoldan asla geri adım atmayacak ve tüm toplumu esir alabilmek için her türlü muhalefeti sindirip susturacaktır.
Bakalım CHP, MHP, HDP ve diğer partiler o zaman ne yapabilecektir.
Tabii o zamana kadar onların sesini topluma ulaştırabilecek medya kalırsa.
Tabii o zamana kadar onların söylemini anlayacak insan kalırsa.
Çünkü o zaman AKP Türkiye’yi kanlı bir bataklığın içine itebilir.
AKP tüm coğrafyayı kan gölüne çevirebilir.
Din, mezhep ve milliyetçilik hamaseti ile.
Nasıl olsa elinde medya gibi güçlü bir silah ve şaşkına çevrilmiş bir toplum olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar