Çetin Osman Budak

Çetin Osman Budak

Adım adım

Sokrates idama giderken eşi Xanthippe’nin “Ama sen suçsuzsun, suçsuz yere idam ediliyorsun” seslenişine, “Suçlu olarak idam edilmemi mi yeğlerdin?” karşılığını vermiş.

Son yıllarda ’Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk’ gibi davalar nedeniyle ne çok insan; eş, anne, baba, kardeş sevdiklerinin ardından “Suç- suzsunuz” diye haykırdı.

Yüzlerce bilim insanı, gazeteci, asker, doktor, işçi, memur aylarca, yıllarca sevdiklerinden ve özgürlüklerinden mahrum kaldı.

Tıpkı İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu gibi. Berberoğlu bir suç nedeniyle değil, ‘Ben bunu onların yanına bırakmam’ sözü nedeniyle cezaevinde özgürlüğünden mahrumdur.

Hukuksuzluk pek çok insanımızın canını aldı.

Yarbay Ali Tatar’ın mektubunu okuyan ve yüreği cız etmeyenin ancak sureti insan olabilir.

Aslında tek başına Ali Tatar’ın yaşadıkları ve mektubu bile AKP döneminin hukuksuzluğunun, adaletsizliğinin özeti gibidir.

“…en küçük suçu ve günahı olmayan ben bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için…”

“Hukuksuzluk sürecine hukuk adına saygı gösterilemez…”

Ne yazık ki, o günlerin toz dumanı içerisinde Yarbay Ali Tatar’ın çığlığını bastırdılar.

Omuzlarımıza böylesine ağır bir vasiyet bırakarak ayrıldı aramızdan.

***

Adalet Yürüyüşü’ nün 7’nci günündeyiz.

Bu 7 gün boyunca birçok yurttaşımızla tanıştık, dost olduk, omuz omuza yürüdük.

Bu süreçte tanıştığım bir doktor arkadaş, çok hoşuna giden mesajı paylaştı. Bir Uzakdoğu atasözüymüş; “Bu işin en doğru zamanı yıllar önceydi ama ikinci doğru zaman şimdi.” Eminim, demokrasi ve adalet arayan herkesin içinde aynı düşünce oluşmuştur; “İşte bu.” Zaman o kadar doğru ki, her dediğinin emir kabul edilmesini bekleyen, ülkede adaleti lime lime etmiş AKP Genel Başkanı Erdoğan çok rahatsız olmuş.

Tehdit ediyor, “Adalet sokakta aranmaz” diyerek meşru bir hakkı yasaklamaya kalkıyor.

Dün ‘Anayasa’yı tanımam’ diyen bugün; “Anayasa” diyor, “138’inci madde” diyor. O kadar eğreti ki…

Kısa bir hafıza tazelemesiyle, kendisinin Anayasa’nın 138’inci maddesi başta olmak üzere birçok Anayasa hükmünü ihlal eden eylem ve açıklamalarına ilişkin uzun bir liste oluşturmak mümkün.

Liste bir yana barışçıl yöntemlerle anayasal haklarını kullanan yurttaşlara yönelttiği tehdit bile Türkiye’nin hukuk devleti olmaktan çıktığına işaret değil midir?

Hukuk devletinde bir İçişleri Bakanı hüküm kesinleşmeden; OHAL KHK’siyle atıldıkları işlerini geri isteyen Nuriye ve Semih’i terörist ilan edebilir mi?

Hukuk devletinde; açlık grevlerinin 76’ıncı gününde bedenleri erimiş haldeki insanlar “tutuklanmamaları halinde adaletin işleyişine zarar verecekleri” gerekçesiyle cezaevinde ölüme mahkûm edilir mi?

Soma’da 301 emekçi bir anda yitip gitti.

Geride kalanları adaleti bulabildi mi?

Ya yerde tekmelenen yurttaşımız…

***

Adalet Yürüyüşü 80 milyon için.

Diyojen’ in ‘Adam arıyorum’ dediği gibi biz de ADALET arıyoruz.

Her adım adalete, umuda, barışa ve kardeş- liğe doğru.

Biz yaklaştıkça, saltanatının sallandığını düşünen tedirgin oluyor.

Adımlar çoğaldıkça korkuyor, tehdit ediyor.

Adım adım geliyoruz.

Adım adım…

Önceki ve Sonraki Yazılar