Ahmet Hakan hala suyu arıyor!

Malüm medya şimdi de kafayı, Ahmet Hakan'a taktı. Yok efendim "Ahmet Hakan oruç tutmuyor"muş, yok, alkollü masalarda oturuyormuş, yok, kadınlarla arası çok iyiymiş, yok sosyeteymiş yok bilmem ne... Vesaire. vesaire...

İnsanın sabır taşı çatlar...
Ahmet Hakan dün, Hürriyet'teki köşesinde kaleme aldığı yazıda, tüm bu yakıştırmalara, hakaretlere cevap verdi. "Sen Allah mısın ey alçak!" başlıklı çok ağır bir yazı yazdı...

Bence doğru yapmadı... O sözünü ettiği "alçaklar"ı adam yerine koyup muhatap aldı. Ben olsam asla böyle bir yazı yazmazdım.

Ancak Ahmet Hakan, yazmak zorunda... Çünkü Ahmet Hakan'ın yetiştiği çevre,  geldiği kültür ve gelenekte, bugün onu yerden yere vurmaya çalışanlar da var. Dolayısıyla, o çevrede kimin kim olduğunu Ahmet Hakan bizlerden çok daha iyi bilir. Kendisine yönelik saldırılara karşı, savunma mekanizmasını nasıl çalıştırması gerektiğini de... Hangi argümanları, hangi enstrümanları tercih edeceğini de öyle...

Peki, bu tartışmada kim haklı, kim haksız?

***

Ahmet Hakan, Hürriyet'te yazı yazmaya başladığı günlerde, (2005 - 2006) kendisini SKYTÜRK'teki, (bugünkü 360 tv kanalı) "Ombudsman" programımda konuk etmiştim...
Amiyane tabiri ile sormuştum;
Kimsin sen? Sağcı mısın, solcu musun, futbolcumusun?
Anlattı...
Çok fazla ayrıntısına girmeden, dindar bir çevrede yetiştiğini söyledi. Ancak o yıllarda her türlü tepkiye karşı Cumhuriyet Gazetesi okuduğunu ve edebiyat dünyası ile içiçe olduğunun da altını çizdi.
Sorulara devam ettim...
Peki, kendini siyaseten, nasıl ifade ediyorsun? Sağ da mısın, solda mısın?
"Bilmiyorum, hala kendimi arıyorum!" dedi...
Ben de, "Suyu arayan adam gibi mi" diye devam ettim... "Evet" dedi...

***

5 yıl sonra, (2011) Ahmet Hakan'ı tekrar konuğum oldu, aynı kanal ve aynı programa... Zira, o yetiştiği "dindar" çevrelerin basın yayın organları o günlerde de kampanya açmıştı aleyhine...
Neyse...
Aradan 5 yıl geçmemiş gibi soruya devam ettim;
"Suyu buldun mu?"
"Hala arıyorum" dedi...

***

Öyle anlaşılıyor ki Ahmet Hakan, siyaseten henüz "iç huzura" kavuşamadı. Ve hala suyu bulabilmiş değil. Eğer aksi olsaydı, o yetiştiği çevrelerin saldırısına maruz kalmazdı.

Anladığım kadarıyla o "zat-ı muhteremler" Ahmet Hakan'dan umut kesmedi. Hala O'nu kazanabileceklerini sanıyorlar. Bunu da O'nu tahrik ederek başarma gayretindeler.

***

Ahmet Hakan'a bir önerim var... Onlara karşı onların silahını kullan, sevgili dostum! Cesaret et ve giy şu "melamet hırkası"nı... Ne şan, ne şöhret, ne ünvan... Ne gururun ne de kibirin esiri... Bir lokma bir hırka...  Ve Nesimi'nin söylediği gibi "Ar'u namus şişesini" taşa çal gitsin, kime ne?
Yapabilir misin? Melami olabilir misin?
İşte o zaman suyu bulduğuna inanacağım!

***

Herkesin Ramazan Bayramı'nı kutluyorum. Bayramın tüm insanlığa, sağlık, huzur ve barış getirmesini diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar