Süleyman Karan

Süleyman Karan

Akıldışılığın ittir kaktır iktidarına despotizm denir

Bir iktidarın gücü, öncelikle o ülkenin halkları üzerinde kurduğu ideolojik hegemonyayla, onun ardından da politik ve ekonomik icraatlarının ne denli benimsendiğiyle doğrudan bağlantılıdır. Bunu beceremeyen iktidarlar için, her strateji ve taktik art arda kumdan kaleler kurmaktan ibarettir. ‘Dış düşman’ ve ‘iç düşman’ demagojisiyle de bir süre idare edebilir. Yalandan anti-emperyalist de kesilebilir. Genel kabul görmüş kültürel değerleri sömürür. Diyelim ki bir beş- 10 yıl böyle idare edebilir... Bunun bir ötesi ise yurti- çinde ve yurtdışında geçici ya da sürekli çatışma siyasetidir. Ortam uygunsa, terör eylemleri varsa, bu da bir süreliğine halkın baskıları görmezden gelmesini sağlar. Hatta işkenceyi bile görmezden gelenlerin sayısı hiç de azımsanmayacak kadar çok olabilir. Tüm bu bahaneleri kullanarak, bir iktidar, kolluk gücü ve anayasaya aykırı olarak yargı baskısını artırabilir, halktan homurtular gelmeye başladığında ise bir anda bir güvensizlik ortamı ardından da bir nefret nesnesi bularak, biraz daha zaman kazanabilir.

Payandalarla dik durur gibi yapmak

Bu İhvan geleneğinden gelen ve her İhvan iktidarı gibi akıldışı, mezhep eksenli, beceriksiz, hamaset dı- şında bir derinliği olmayan bir iktidar, ancak kaba kuvvet ve tarihte gördüğümüz faşizan yönetimlerde olduğu gibi yasaları değil, iktidarın siyasetini referans alan bir yargı sistemiyle ayakta durmaya çalışıyor. Dış politikada yaşanan çöküş ve ardından küresel ekonomide para musluklarının kapanmasıyla birlikte, artık tek dayanağı çatışma siyasetiyle birlikte bir zamanlar taban tabana zıt olduğu ırkçı kliklerle işbirliğine sıkışı- yor. Yalandan anti-emperyalizm, yine yalandan mikro emperyal hayaller, devşirme pan-İslamizm (ki İslam dünyasından kaale alan yok) ve yancılardan apartma bir Avrasyacılık üzerinden son kozlarını oynuyor.

Çan eğrisinden çukura doğru

Tüm baskılar, demagojiler, ahlaksız medyanın provokasyonlarına rağmen, AKP’nin iktidarı 7 Haziran’da başlayan düşüş, ardından iç çatışmalarla bir toparlanış, MHP ve bir ulusalcı kliğin payandasıyla tekrar ayağa kalkma denemesine rağmen, çan eğrisinden inişe geç- miş görünüyor. Her ne yaparlarsa yapsınlar, referandumda hile yaptıklarını AKP’ye oy verenlerin aklı selim olanları bile kabul ediyor. Yani şimdi 15 Temmuz’da askeri darbe giriyimine benzer şeye karşı zafer çığlıkları atacak olan bu siyasi klik, 16 Nisan’ın sivil sandık darbecisi olarak algılanıyor nüfusun yüzde 60’ı tarafından...

Çeşitlilik içinde birlik

Tüm şaşaalı kutlama planlarını biraz daha minimize etmek zorunda kalmaları işte biraz da bu sebepten... Tabii ki bir diğer sebep de, Adalet Mitingi karşısında ya- şadıkları şok! Bir ülke nüfusunu birkaç kez bölmek için yandaş basının harcadığı tüm çabalara rağmen, laikler, farklı sosyal sınıflar, Kürtler, sosyalistler, merkez sağ ve merkez sol, muhalif milliyetçilerin bir hedef doğrultusunda bir araya gelebiliyor olması asıl panik yaptıkları... Tabii ki tüm polis devleti uygulamalarına karşın 2.5 milyonun Maltepe’ye akması da onlar açısından ürkütücü... Zira korku imparatorluğu da bu onurlu halklara artık vız geliyor. Hatta belki de bundan sonra baskılar muhalif kesimlerde doping etkisi yapacak!

Akıllı olma şansları yok ki!..

Tüm bu olup bitenlerden bu iktidar bir ders çıkartır ve iktidarının ilk beş yılındaki eften püften de olsa o geleneksel-muhafazakar ve azcık demokrat kimliğine dönebilir mi? Cevabı net hayır, hayatta dönemez... Zira profaşist yapıların yeniden akılcı siyasetler geliştirmesi pek mümkün olmuyor. Onlar tam gaz despotizme gidecek, ideolojik hegemonya kurma çabaları ise sadece basit hamasetler, kin, nefret retoriği ve korku imparatorluğunu pekiştirmek üzerine şekillenecek. Zira biraz taviz verirlerse düşeceklerini düşünüyorlar. Paranoid şizofrenik bir algıyla hareket ediyorlar. Bu tarif edilen iktidar tiplerinin yenilgisi, ancak ve ancak muhalif kesimlerin en temel hedefler çerçevesinde birlikteliği, bu hedefler doğ- rultusunda kurulan ideolojik hegemonya (mesela adalet, mesela insani değerler) ve bu kısırlaştırılmış meclis de dahil olmak üzere hayatın her alanınıda ve her anında sivil itaatsizlik eylemleriyle gelecek.

Bedel öderseniz, değer verirsiniz

Öyle ha deyince gitmeyecekler, büyük bedeller ödenecek, bu bedeller ödenirken, geçmişin hatalarıyla da yüzleşecek muhalefetin her kesimi, işte böyle böyle cumhuriyeti, demokrasiyi, laikliği hak edecek bu millet. Öyle armut piş ağzıma düşle gelen bazı değerler, ancak kaybedilirken değeri anlaşılır şeyler zira... Değer bilmeyi öğ- reneceğiz, değersizleri tarihin çöplüğüne atarken!..

Önceki ve Sonraki Yazılar