Aklıma gelenler

Nasrettin Hoca, bir ramazan günü namaz vaktinden epeyce önce vaaz dinlemek için mahallenin mescidine gider ve kürsünün hemen yanındaki bir yere oturarak cemaatle birlikte vaaz verecek hocanın gelmesini beklemeye başlar. Epeyce bekledikten sonra nihayet mescidin imamı gelir, kürsüye çıkar uzun süre düşünür etrafını sıkıntılı bir şekilde kontrol ettikten sonra, ''Ey cemaat, benim size bir şeyler söylemekten aciz birisi olmadığımı biliyorsunuz. Fakat bugün aklıma bir şey gelmiyor, konuşacak bir şey bulamıyorum'' deyince, kürsünün hemen dibindeki Nasrettin Hoca ayağı kalkarak, ''aklına bir şey gelmiyorsa, o kürsüden inmeyi demi  bilmiyorsun? '' diye cevabı yapıştırmış. 

Benim aklıma ciddi şeyler gelmiyor değil. Hemen her gün bu sütunda yazabileceğimiz o kadar konu olmasına rağmen birkaç gün önce yazdığım ''Tilki ve Kurt'' başlıklı yazımın çok okunması ve beni telefonla arayarak veya mesaj göndererek ''çok ciddi konular'' yazdığımı, ortamı birazcık yumuşatmak için birazcık bu tür ''tebessüm'' ettirecek yazılar yazmam konusundaki ''ısrarcı'' talepler karşısında ben de bugün özellikle ramazan konulu fıkralar yazmayı ve bu ramazan gününde ortamı birazcık da olsa rahatlatmayı düşündüm.

- Bektaşi'ye sormuşlar; ''Baba erenler, Ramazan hakkında  ne düşünüyorsun?'' Bektaşi, ''Vallahi, iftara bir şey demiyorum ama şu sahuru öğlene alsalar çok daha iyi olurdu''

- Nasrettin Hoca, yaz mevsiminde bir ramazan günü susuzluktan perişan bir durumda dayanamamış ve ıssız bir mahalde ağzını çeşmeye dayayıp kana kana su içmeye başlayınca, köylülerden birisi görmüş ''Aman Hoca ne yapıyorsun? Günah değil mi bu yaptığın?'' deyince, Hoca; ''Yıkıl karşımdan, ramazan giderse bir daha geliri ben gidersem bir daha gelemem, ne günahı''

-Aylardan Haziran, günler uzun ve sıcak. Aylardan ramazan, gün boyu tırpanla ot biçen adam dayanamıyor, orucunu bozmak istiyor ama arkadaşları bırakmıyor. ''Orucunu bozma, aha şunun şurasında ne kaldı ki, akşam yaklaştı'' demelerine rağmen adam dayanamayıp orucunu bozmuş. Arkadaşları neden yaptın? Niye orucunu bozdun? diye tepki gösterince, adam; ''Baktım ki orucumu bozmaz isem susuzluktan öleceğim ve ölürsem bir daha Allah için oruç tutamayacağım. Dedim ki, Allah'ım, yaşayıp senin için oruç tutmak için orucumu bozuyorum, beni bağışlamanı diliyorum.''

- Adam, her gün hanımını zorlayarak sahura kaldırıyor, yemek hazırlatıyor, sahur yiyor ama sabah olunca oruç tutmaktan vazgeçiyor. Üç gün beş gün bu durum böyle devam edince, kadın artık dayanamamış, ''Ula herif, sende hiç vicdan yok mu? Oruç tutmuyorsun ama bana her gün sahur hazırlatıyorsun'' diye çıkışınca, Adam; Oruç farz, sahur sünnet değil mi? diye sormuş. Kadın ''evet'' deyince, adam; ''Eee hanım, Farzını yapamıyorsak, sünnetini demi yapmayalım?

-Bayramın yaklaştığı günlerde, iftar sofrasında misafirlerden birisi; ''Keşke ramazan senede iki kez gelse'' deyince aynı sofradaki Bektaşi; ''Madem ramazanı bu kadar çok seviyorsunuz da, ramazan gidince neden Bayram yapıyorsunuz? İnsan, sevdiği gidince bayram yapar mı?

- Erzurum'da bir ramazan günü gençten birisi bir telaşla kahveden içeriye girer ve kahvede tek başına oturan amcasına ''Emmi, avu köşede zındığın birisini cigara içerken gördüm, hele yetiş ki o kafiri dögek'' deyince, Amca; ''hele telaşlanma, az müsaade et ambu çayımı içim de gelim''

- Nasrettin Hoca ramazan günlerini şaşırmamak için her gün bir çömleğin içerisine bir taş atarak kaç gün oruç tutulduğunu tespit edermiş. Hocanın ''muzip'' oğlu hocadan habersiz birkaç avuç taşı çömleğin içerisine doldurmuş. Komşular, hocaya ramazanın kaçıncı günündeyiz? diye sorunca, hoca; bir çömleğe bakayım ona göre söylerim diyor ve eve giderek çömlekteki taşları sayıyor ama çömlekte 125 tane taş olduğunu görüyor. Tekrar cemaatin yanına döndüğünde, ''bugün ramazanın 45'inci günü'' diye cevap verince, komşuları; ''Hoca sen ne diyorsun, Ramazan zaten 30 gün değil midir'' diye sorunca, Hoca; ''Ben yine insaflıyım da 45 gün dedim, bizim çömleğe bakılırsa bugün ramazanın 125'inci günüdür' demiş.'

- İstanbul'da ''Gayrimüslim'' bir delikanlı bir rüya görür ve bir ramazan günü Eyüp Sultan Camisine bir kurban kesmesi konusunda bir adakta bulunur. Kurban alınır, Cami avlusuna gidilir, adak sahibi kurbanı kesmeye teşebbüs eder ama bu işi beceremez, yarı halde bırakır, yüzü gözü kan revan içerisinde çaresiz durumda ne yapacağını düşünürken, yanındaki annesi ''oğlum sen bu işi beceremezsin, hele ki kurbanın kabul edilmesi için bunu bir Müslümanın kesmesi daha uygun olur. Sen bırak bu işi de şu karşı kahveye git bir Müslüman çağır da gelsin o kessin'' deyince, delikanlı, elinde bıçak ve yüzü gözü kan içerisinde kahveden içeriye girer ve ''içinizde Müslüman'' var mı” diye seslenince, hemen herkes cami hocasının yüzüne bakar. Hoca; bir anlık şaşkınlıktan sonra, ''Ola burada birkaç rekât namaz kıldık diye Müslüman mı olduk? Yok, kardeşim yok! Burada Müslüman yok! Sen en iyisi karşı kahveye bak'' diyerek sözde tehlikeyi atlatmış olur. 

-Lise son sınıftaydık. Ramazan ve Bayram tatili sonrasında okula yeni başladığımızda; din dersi öğretmenimizin ilk dersinde, hocamız; ''Çocuklar mübarek ramazan ayı geldi geçti, bu ramazanı memnun edebildiniz mi?'' diye sordu. Ben de; o yaştaki heyecanımla, ''Hocam ramazan ayı memnun olmamış olsa her yıl 10 gün evvel gelir mi? memnun oluyor ki her yıl 10 gün öncesinden geliyor'' deyince arkadaşlarım kahkahalarla güldü. Ama hocamız Yüksel Yalçınkaya beni iyi bir azarlamıştı.

Önceki ve Sonraki Yazılar