AKP'de büyük hesaplaşma!

Başkent olası koalisyon senaryolarını ve erken seçimi tartışırken, iktidar partisi içten içe kaynıyor. 7 Haziran seçimlerinde yüzde 40’lara gerileyen AKP, iktidarı nasıl koruyacağının telaşıyla 10 puana yakın düşüşün hesaplaşmasını ötelemek zorunda kaldı.

O hesap erken bir tarihe (Ağustos konuşuluyor) alınmazsa AKP’nin Eylül ayındaki kongresinde görülecek. Kongre gerek Erdoğan, gerekse Başbakan Ahmet Davutoğlu için yaşamsal önemde.

Saray, o tarihe kadar gelişmeleri de dikkate alarak AKP’nin geleceğine ilişkin önemli bir karar verecek. Ya Davutoğlu ile devam diyecek ya da yeni ve yıpranmamış bir yüzü AKP’nin başına geçirmeyi deneyecek.

Saray ile Davutoğlu’nun seçim kaybı ve koalisyon tartışmaları ile tırmanan örtülü çatışması ilk kez görünür bir savaşa dönüşebilir.

AKP seçim yenilgisine dönük dışarıya birlik-bütünlük görüntüsü vermeye çalışsa da ikiye bölünmüş durumda. Meclis Başkanlığını alarak moral kazanmaya çalışmaları iç kavgayı dindirmede yeterli olmadı.

Saray ve adamları Davutoğlu’nu suçluyor, Davutoğlu ve ekibi Saray’ı sorumlu tutuyor. Davutoğlu yanlıları Erdoğan’ın “tek adam-buyurgan” tutumunun yüzde 40’lara inişte etkili olduğunu düşünüyor. Saray ise Davutoğlu’nun yetersizliğine vurgu yapıyor.

Kongre işte bu alttan alta yürüyen çatışmanın açığa çıkacağı bir zemin olacak.

***

Davutoğlu kanadının seçim yenilgisine ilişkin birkaç temel gerekçesi şöyle sıralanıyor:

* Erdoğan seçimleri kişisel başkanlık hırsına çevirdi. Partiyi Saray’dan yönetip, Davutoğlu’nu ikincil pozisyona itti.

* Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığını aşarak meydanlarda parti için çalışması, muhalefete ağır dille yüklenmesi oy kaybettirdi.

* Yoksulluğu bitirme sözü ile iktidarı elde eden Ak Parti’ye Saray tartışmaları, lükse, şatafata düşkün algısı büyük zarar verdi.

* Yolsuzluklarla mücadele için geldiğini iddia eden bir parti dört bakanı Yüce Divan’a göndermeyerek başlangıç ilkelerine ters düştü, inandırıcılığını yitirdi.

* Parti kuruluş ilkelerinden saptı. Vesayetçi politikalar, demokrasiyi, uzlaşmayı dışlayan, toplumu ötekileştiren, çatışmayı körükleyen yaklaşımlar kabul görmedi.

* Milli Görüş geleneği tasfiye edildi. Bürokraside önemli makam ve mevkiler devşirme kadrolara bırakıldı.

***

Erdoğan kadar olumsuzluklara göğüs germeyen, karşı durup, direnmeyen Davutoğlu da eleştiri alıyor.

O da “siyaseti bilmemek, örgütü ateşleyememek, partiye damgasını vuramamak, yeni proje üretememek, Saray’ın gölgesinde kalmakla” suçlanıyor.

Davutoğlu bu bağlamda partisinin oyunu düşüren bir genel başkan olarak gideceği kongrede faturanın kendisine kesilebileceğini öngörüyor. Elini gerek Saray gerek tabana karşı güçlendirmek için Başbakanlığı, AKP iktidarını korumayı istiyor, koalisyon kurmayı o yüzden Saray’a rağmen ısrarla zorluyor.

AKP, MHP veya CHP ile ortaklığa imza atabilirse Başbakanlık koltuğunda kongreye gitmenin avantajını kullanacak. O arada üç dönemliklerin yasağını kaldırıp, etkili bazı isimleri yanına alarak Saray gölgesinden az da olsa sıyrılıp, kendi ayakları üzerinde yürüyebilecek.

***

Saray bunları görmüyor mu? O’nun oyun planı ne?

Erdoğan’sız bir AKP düşünülemeyeceğine inanıyor. Partiden elini çekmiyor ve asıl kurguyu yapmayı arzuluyor. Ancak bu kez eli eskisi kadar rahat olamayacak.

Erdoğan’ın masasında duran dört seçenekten söz ediliyor:

1-Dere geçerken at değiştirilmez diyerek Davutoğlu’nu istemeyerek de olsa seçime sokup ikinci kez sınayabilir. Kazanırsa 2019’a kadar onunla yürür.

2- Koalisyon kurulmasına izin vermez, seçim kaybetmiş Davutoğlu’nu aslanların ağzına atar, yenilgiyi ona mal edip, yeni bir yüzle seçime gider. Sandık yolunda alacağı pozisyona göre bir aktör tercih eder. Örneğin daha ılımlı sayılabilecek Kürtlere, İslamcı ve milliyetçi tabana da şirin gelebilecek Numan Kurtulmuş’a yönelebilir. Ya da milliyetçi tabanı tutabilecek Süleyman Soylu, Yalçın Akdoğan benzeri bir ismi sahaya sürebilir.

3- Seçimden bir iktidar çıkartamayacağını, AKP’nin düşüşünü önleyemeyeceğini görüp Abdullah Gül’e sarılabilir.

4- Cumhurbaşkanlığından istifa edip, partisinin başına dönebilir. Cumhurbaşkanlığı için de Gül’ün ya da Bülent Arınç benzeri bir ismin önünü açabilir.

***

Davutoğlu, Erdoğan’a rağmen adım atabilir mi? Saray ile arasına mesafe koyup kongrede özgürlüğünü ilan edebilir mi? Yanına Erdoğan’a karşı durabilecek üç dönemlikleri alıp bayrak açabilir mi? Ya da Gül ile ittifak yapıp, oradan bir seçenek üretebilir mi?

Saray mı, Davutoğlu mu ikileminde parti grubu ve üç dönemliklerin büyük bölümü Erdoğan’ın yanında saf tutacaktır.

Ancak seçim öncesi henüz “kral çıplak” demediğini açıklayan Saray’ın partiye, hükümete, bakanlara müdahalesinden rahatsız olan Bülent Arınç benzeri etkili isimler Davutoğlu’nun arkasında durabilir.

Kongre yolundaki AKP, 13 yılın ardından belki de ilk kez tek adam yönetimini ciddi biçimde sorguluyor. Partiye karışmayan, vesayetçi görüntü çizmeyen bir ‘doğal lider’ istiyor.

Bakalım kongrede verilecek sınavdan kim zaferle çıkacak?

Saray mı, Davutoğlu mu, yoksa uzun vadede Abdullah Gül mü?

Önceki ve Sonraki Yazılar