AKP'den kurtulmak

Bu yazı, seçime iki gün kala yayımlanıyor. AKP’nin, seçimlerin tüm sonuçlarını değiştirecek bir olasılığı (HDP’nin barajı geçmesi olasılığını) bertaraf etmek için elinden geleni yaptığı görülüyor. Seçim hileleri henüz buna dahil olmadı ama olması kuvvetle muhtemel. Yolsuzlukları büyük bir pişkinlikle sürdürenlerin; Anayasayı, seçim yasasını ve siyasal partiler yasasını takmayanların; seçmenlerin gizli, serbest ve eşit oy kullanma haklarına ve oy sayımlarının açık ve adil yapılmasına saygı göstereceklerini beklemek safdillik olur. Bu nedenle herkes göreve, herkes sandıklarda ve İlçe/İl Seçim Kurulları önünde nöbete..

Gelelim başlığa. Başlıktaki temayı, seçimlerin olası aritmetiği üzerinden spekülatif tahminlere dayandırarak ele alacak değilim. Odak noktam, halen temsilcisi olduğum CHP olacak. Bu seçimlerin lokomotifi, gündemi ekonomik ve sosyal politikalar üzerine oturtan CHP oldu. Bu, sadece iktidar partisinin elinden inisiyatifi almaya yol açmadı, diğer büyük muhalefet partilerini (hatta birçok iddiasız sistem partisini) de peşinden sürükledi. Bu seçimlerin gündemini önemli ölçüde belirledi.

Soldan bakanlar açısından kuşkusuz şu soru önemini korumakta: Neo-liberal paradigmayı bu seçimlerle aşmak mümkün olacak mı? Hangi parti böyle bir programa sahip? Şimdi eğri oturup doğru konuşalım: Mecliste grubu bulunan dört partiden hiçbiri böyle bir iddiaya sahip değil. İktidar partisi zaten 13 yıldır neo-liberal programların katıksız ve hatta vahşi bir uygulayıcısı. Genel olarak emek-sermaye ilişkilerini sermaye lehine büken ve gelir/servet dağılımını aşırı ölçüde dengesizleştiren bir parazit iktidar türü. Ama bu piyasa yanlısı programını giderek kişi ve firma kayırmacılığı temeline daha fazla kaydırdığı için eleştirilmekte. İşin sadece bu yönünü düzelterek yani ekonomide liberal-demokrat bir çizgiyi benimseyerek Türkiye’yi saplandığı ekonomik bataktan çıkarmak mümkün mü? Buna bizim yanıtımız olumsuz.
Önceki soruyu farklı soralım: Meclisteki üç muhalefet partisinden hangisi, programı ve tabanının özlem ve talepleri bakımından neo-liberal paradigmanın dışına çıkma konusunda diğerlerinden daha fazla umut vaat ediyor? Şaşırtıcı bulabilirsiniz, ama bu sorunun yanıtı CHP’dir.

Programının bütünü bakımından değilse bile, sosyal politika ve çalışma yaşamına ilişkin önerileri, tarım politikası önerileri bakımından bir çevre ekonomisinde neo-liberal bir programın sınırlarını zorlayacak nitelikte. Bunu önemsemek ve desteklemek gerekiyor. Gelir bölüşümünde güçlü bir düzeltme öngören her program, sermaye kesiminden emek kesimine gelir transferine yol açar. Bunu göğüsleyebilmek, güçlü bir siyasi kararlılık ve sınıfsal destek gerektirir.

Peki CHP önerdiği programın “radikal” vaatlerine sahip çıkabilecek mi? CHP’de dipten gelen dalgalara güvenmek gerek. Bu dalgalar, neo-liberal politikalara sorgusuz-sualsiz angajmanı önleyecektir.

Türkiye’yi, güçlü olasılıkla sonu büyük bir ekonomik krizle bitecek, uzun süreli bir durgunluk hali yani büyük bir ekonomik açmaz bekliyor. Türkiye ekonomisi ve siyaseti bir yol ayırımında. Türkiye’nin hakim sınıfları da. Ama bu seçimler bu yol ayırımı sorununu çözmez. Henüz emekçi sınıflar böyle bir ayırım çizgisinin muhasebesini yapma durumuna gelmiş değiller.

Bu seçimlerin önceliği farklı. Öncelik, AKP’yi geriletmek. Mümkünse -ki olacak görünüyor- iktidardan indirmek. Dinci faşizmin önünü kesmek için bu şart. Bu yapının Suriye’de sahneye koyduğu ve şimdiden onbinlerce cana mal olan, eğer set çekilmezse önümüzdeki günlerde tüm bölgeyi ateşe atabilecek maceracı ve saldırgan politikalarına dur demek için şart. Hukuk devletinden kaçışın ve demokrasi-dışı savrulmaların, kısacası yeni-rejim inşasının önünü kesebilmek için de.
Benim önerim, siyasetin doğasına ve biçimine de uygun olarak, CHP’ye güçlü bir destek verilmesi yönünde olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar