Süleyman Karan

Süleyman Karan

Alçaklar sürüsünün sirk kumpanyası

 Bu topraklar güzel topraklar... Bu coğrafya kavimler kapısı... Bu ülke iki kıtayı birleştiren bir kültür köprüsü... Bilinmezliğe kadar uzanan tarihi birikime sahip, sayısız uygarlığın izlerini taşıyan müstesna bir yer Türkiye... Tabii böyle olunca, insanlığın her türlü birikiminin izlerini taşıyor. İyisiyle, kötüsüyle... İyisi özellikle son beş yıldır sürekli saldırıya uğrayıp, geriye çekiliyor, görünmez oluyor, ama bilin ki durduğu yerde duruyor, yok olmuyor. Uzun yıllardır toprağın derinliğine gömülmüş kötülük ise, bu siyasal İslamcı heyetin iktidarı gasp etmesinden bu yana, derinlerden çıkıp havaya karışıyor. Yerin altında yatan mikrop uyanmış, ülkeyi zehirlemeye çalışıyor! Mikrop hep aynı mikrop   Bu mikroplar yavaş yavaş nüfuz ettikleri devlette yayılıyordu zaten... Bir zamanlar Çorum’da, Maraş’ta, Sivas’ta bu ülkenin zenginliklerini ateşe veren de bu mikroplardı, yargısız infaz yapanlar da... Gezi Direnişi sırasında eline pala alıp genç kızlarını kovalayan da bu mikroplardı, Ali İsmail’i kuytu köşede döve döve öldüren şerefsizler de bu familyadan...   Dedik ya, bu topraklardan pek çok uygarlık geçti, bunların iyisi de vardı, kötüsü de... İyi olan uygarlığın nüfusunda iyi, insan gibi insan da vardı, neseb-i gayri sahih de... Yani tarihin mirası iyi olduğu kadar kötü de olabiliyor. Şimdi bizi tarih kötülükle savaşla sınıyor. Binbir türlü şerefsizi, mafya bozuntusunu, hırsızı, katili, tecavüzcüyü salarak aramıza... Soysuzun sahibi belli   Bu mikropların genel bir tanımı var; güce tapan, ödlek, para düşkünü, ruhunu satabilen, para karşılığı adam döven, kalabalık oldu mu tek kişiyi linç edebilen, linç sırasında sürü halindeyken bile eline demir çubuk almadan saldıramayan, karşısında daha güçlü biri elini büktü mü, zırlayarak yalvaran, bir insan müsveddesi bu... Bu geni bozuk insansıyı bu ülkenin her sokağında, her mahallesinde görebilirsiniz. Sokağın zengininin pabucunu yalar, kendinden güçlünün paçasına sürtünür, dul bir kadın varsa onu taciz eder, akrabasından para çalar, uyuşturucu kullanır, karısını döver, çocuğunu döver, komşusundan çalar...  Bundan birkaç bin yıl önce Hititler’de de, daha sonra Selçuklular’da da, sonrasında Osmanlı’da da bunların dedeleri, toplumun pisliği olarak yaşamışlar, toplumu çürütmeye çalışmışlar, fırsat yakaladıklarında iktidara oynamışlar ya da iktidarın tetikçisi olmuşlar. Çürümüş, yozlaşmış, çökmek üzere olan bir rejim, bunların üreyip çoğaldığı, beslenip semirdiği en iyi ortam... Zira leşçiler, zira leşler... İt kopuk timleri   Şimdi eğer ki demokrasinin, güçler ayrılığının olduğu bir ülke olsak, zaten bu soysuzların adını anmaya, kafa yormaya bile gerek yok. Ama bu ülkede ne demokrasi, ne güçler ayrılığı, ne bağımsız yargı ne de güvenilir, halkın anayasal haklarını koruyacak bir kolluk gücü var. Ülkeyi bu hale getiren iktidar ise tüm güçleri gasp etmeye çalışsa bile, çok korkak ve aslında güçsüz. Asıl gücünü karşısında güçlü bir muhalefet olmamasından alıyor. İşte bu yüzden, yürütme, yasama, yargı, kolluk gücü, yandaş medyayla bile kendini güvende hissedemiyor. Suriye’den ve Irak’tan ülkeye sokulan binlerce yobaz kiralık katil terörist bile yetmiyor, bir de mafya artıklarında serserilere, tecavüzcülerden insanlıktan nasibini alamamış her türlü şerefsizlere adı konmamış bir paramiliter güç oluşturuyor. Öylesine kendine güvensiz, öylesine kendi içinde çıkar hesapları yüzünden suni dengeler üzerine kurulu bir örgüt ki bu siyasal İslamcılar, sürekli yedek kuvvetlere gereksinim duyuyorlar. Sal ki sokağa ısırsın!   İşte son dönemde, bir mafya artığı hapçının hükümet sözcüsü gibi çıkıp konuşması, akademisyenlerden siyasetçilere muhalif her yurtseveri ölümle tehdit etmesi de bu taktiğin bir parçası, geçen gün cenazede ana muhalefet partisi liderinin önüne mermi atan tacizci, gaspçı kiriminal tipin müsamere oyunu da... Ve emin olun bu rezil ve aşağılık sirk gösterisi artarak devam edecek. Bakın, o herif gözaltına alındı, bir kahve ikram edildi, sırtı sıvazlandı ve tekrar pislik yapsın, kadınları taciz etsin, önüne geleni gasp etsin, gerek görüldüğünde bir yurtseverin topuğuna sıksın ya da bıçağı taksın diye yine sokağa salındı. Tek güvenlik kuvveti onurunuz!   Yani bu toprağın derinlerinden çıkıp havasına karışan mikroba karşı, bir kamu sağlığı önlemi beklemeyin. Mikrobu enterne etmek, bu ülkenin yurtsever, insanlık onuruna sahip, insan gibi insan olan halklarına kalıyor. Sokağınızda, mahallenizde, ilçenizde, ilinizde, her nerede olursa olsun, bu mikroplarla mücadele etmek, bir yurtseverlik görevidir. Bu ülkenin geleceğini bu pisliklere bırakmamak, bir onur meseledir. Zira bir işgalci güce karşı savaşmaktan daha önemli bir şeydir toplumu zehirleyen pisliklerle mücadele etmek. Ve hemen söyleyelim, hiç de zor değildir bu mikrobu çıktığı yere göndermek. Zira onursuzluk, korkaklık ve güce tapınmak, güçlünün kölesi olmaktır tüm özelliği... Cesaret ve onurun hüküm sürdüğü ortamda söner gider. Başını tez zamanda ezmeli ki, çoğalmasın! Yani biri size doğru tehditkar tehditkar gelip önünüze mermi mi atıyor, o mermiyi alın, ona yedirin! Sürü halinde bir arkadaşınızı mı linç etmeye kalktılar, tespit edin, ifşa edin, toplanın inini başına yıkın! İsterseniz önce polis çağırın, onlar kahve ısmarlayıp, sırtını pışpışlayıp saldığında binin tepesine... Karar sizin... Unutmayın bu mikrobun aşısı sizde, onu ‘insanlık onuru’ deniyor, her mikrobu yok ediyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar