ALEVİ RAPORUNDAKİ AKP GERÇEĞİ!

Başbakan Davutoğlu, 2016 eylem planının ilk üç ayı içinde cemevlerine hukuki statü verileceğini açıkladı. Anımsayalım. AKP’nin Alevi açılımı 2007’de yine bir seçim öncesi Erdoğan’ın talimatı ile başlamıştı. Üzerinden tam 8 yıl geçti. Alevilerin önde gelen örgütleriyle masaya oturuldu. Ciddi Alevi örgütleri AKP hükümetini “samimi bulmadığı” için toplantıdan çekildi.

İlk açılımdan bugüne 2009 yerel seçimleri, 2010 Anayasa referandumu, 2011 genel seçimleri, 2014’te yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimi, 2015 Genel seçimleri gerçekleşti. Hepsinde Alevilere vaatler yer tuttu ama hiçbir düzenlemeye gidilmedi. Son paketten ise sadece cemevlerine hukuki statü çıktı. 13 yıldır iktidarda olan AKP’nin görmezden geldiği Alevilerin temel talepleri neydi?

*Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalı. Zorunlu din derslerine son verilmeli.

*Cemevleri yasal statüye kavuşturulmalı. Hacı Bektaş, Şahkulu, Karacaahmet, Erikli Baba Dergahları benzeri inanç merkezleri Alevi toplumuna devredilmeli.

*Madımak Oteli, insanlık, utanç müzesi olmalı.

*Özel ve kamusal alanda Alevilere yönelik her türlü ayrımcılık, nefret söylemi ve nefret suçlarına son verilmeli.

***

AKP’nin geciken adımı istekleri karşılamadığı gibi, bir yıllık yol haritasında giderek artan ayrımcılığın, tırmanan nefret söyleminin sonlandırılmasına dönük hedefler yer almıyor. Tam da bu noktada CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın “Alevilere Yönelik Güncel Hak İhlaleri Raporu” iktidarın ısrarla görmezden geldiği gerçeğin fotoğrafını çekiyor.

Yarkadaş’ın kapsamlı raporu AKP döneminde Alevilere yönelik “ayrımcı, ötekileştirici ve düşmanlaştırıcı” söylemi önleme adına hiçbir şey yapılmadığını aksine nasıl tırmandırıldığını tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor. Yarkadaş şu çarpıcı tespiti yapıyor:

“Aleviler ve Alevilik; Erdoğan, Davutoğlu, bazı milletvekilleri, AKP’li yöneticiler, AKP’nin atadığı valiler, kaymakamlar ve diğer yöneticilerin ağzından ayrımcı ve düşmanlaştırıcı bir söylemin hedefi olmuşlardır. Özellikle iktidar yanlısı siyasilerin Alevilere yönelik ayrımcı tutumları sonucunda nefret suçlarının arttığı gözlemlenmektedir. İzlenen Suriye politikası ve IŞİD'in ortaya çıkışıyla nefret söylemleri eylem boyutuna geçmiştir.”

Rapor, AKP’nin Alevilere yaklaşımındaki çelişkileri güçlü biçimde vurguluyor: “Alevi vatandaşların evlerinin işaretlenmesi, AKP’li siyasilerin ve idari yöneticilerin dehşet verici açıklamaları, açılan soruşturmaların takipsizlikle sonuçlanması, Alevi sivil toplum örgütü yöneticilerine yönelik saldırılar, Alevi mezarların tahrip edilmesi, cemevlerine saldırılar, Ramazan ayında oruç tutmayanlara yönelik şiddet, bazı Alevi yurttaşlara yönelik linç girişimleri artık görmezden gelinemeyecek bir sorunun varlığına işaret etmektedir.”

***

Türkiye tarihi Alevilere yönelik ayrımcı, kışkırtıcı politikaların yol açtığı kanlı bilançolarla dolu. Maraş, Çorum, Sivas katliamlarının toplumda açtığı yaralar hala sarılmış değil. İktidarların nefret söylemine karşı önlem geliştirmek yerine tam tersine uygulamaları karşıtlığı körüklüyor. Yarkadaş raporunda sayısız örnek sıralıyor, erkin ayrıştırıcı dilinin ağır sonuçlarını gözler önüne seriyor. Bazıları altı çizilecek önemde…

*”Sivas Davası'nın zamanaşımıyla düşmesini bizzat Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘hayırlı olsun’ diyerek yorumlanması, Sivas Davası'nda faillerin avukatlarının daha sonra AKP'den bakan, milletvekili ve yönetici olması. Sivas'ta yapılan katliam müzesinde oteli yakarken ölen faillerin adının katledilenlerin yanına yazılması.”

*”CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Alevi kimliğinin miting meydanlarında dile getirilmesi ve yuhalatılması.”

*”Berkin Elvan'ın terörist ilan edilip annesinin meydanlarda yuhalatılması.”

*”Birçok kesimden destek alan Gezi Direnişi'nin yandaş medyada Alevi direnişi gibi gösterilmesi ve öldürülen gençlerin niçin ve kim tarafından öldürüldüğüne değil de inançlarına vurgu yapılması.”

*”Gezi direnişinde özellikle Alevilerin yoğun olduğu mahallelerde polisin orantısız şiddet uygulaması.”

* “Erdoğan ve partililerinin sadece Aleviler değil, Kürt, Ezidi, Ermeni, kadın, eşcinsel kısacası herkesi ötekileştiren söylemleri rahatlıkla kullanması.”

*”2012 yılında Adıyaman'daki işaretlemeler için dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ile Adıyaman Valisi Ramazan Sodan'ın "çocuk işi" demesi ve bu açıklamaların ardından birçok işaretleme olayının daha gerçekleşmesi.”

*”Suriye politikasında izlenen düşmanca tutumda sürekli Suriye'deki yönetimin Alevi olduğunun vurgulanması. Hatay Reyhanlı saldırısında ölenlerin Sünni olduğunun belirtilip, mezhepçi bir politika ile algı yönetimi yapılması.”

*”Basında DHKP-C örgütünü Alevilerle ilişkili göstererek Alevilere yönelik terörist algısı yaratılması. Çağlayan Adliyesi’ne yapılan ve savcı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edildiği olay sonrasında ‘meczup’ olduğu iddia edilen silahlı bir kişinin elinde ‘zülfikar’la AKP Kartal ilçe binasına Türk bayrağı asması.”

*”Alevi katliamları için fetva veren Ebu Suud'un meydanlarda dönemin Başbakanı tarafından anılması, bu katliamlara ferman veren Yavuz Sultan Selim adının üçüncü boğaz köprüsüne verilmesi. Alevi mahallelerine özellikle Yavuz Sultan Selim'in adının konulup Alevi vatandaşlara adeta "kılıç hala boynunuzda" mesajının verilmesi.”

*”ÖSO’nun ve onun bileşenlerinin ve IŞİD'i masum gösteren açıklamalar yapılması.

***

Yarkadaş raporun sonuç bölümünde saldırıların politikacıların nefret söylemi ile artığını belirterek “Asıl dikkat çekilmesi gereken iktidar partisi AKP’nin nefret söylemini normalleştirmesi ve olağanlaştırmasıdır. Bu dil ve yaklaşımla Alevilik ve Aleviler bir nefret objesi haline getirilmeye çalışılmaktadır” diyor.

CHP’nin Alevi raporuna yansıyan 13 yıllık AKP iktidarının gerçek resmi ürkütücü. Kendinden olmayanı ötekileştirmeyi taçlandıran bu resim cemevlerine hukuki statü çerçevesi ile değiştirilebilir mi? Yaratılan kutuplaştırıcı ortam sonlanmadan, ayrım dili barış diline evrilmeden, nefret suçlarına son verilip Alevilerin temel talepleri karşılanmadan samimiyet testinden geçmek mümkün olabilir mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar