Süleyman Karan

Süleyman Karan

'Alt akıl' için zırva masallar

1990’lı yıllarda yıldızı parlayan bir yazar, ‘kanaat önderi’ vebenzeri bir isim olarak çıkmıştı ortaya... O dönemler küresel düşünce ortamında pek bir muteber olan postmodern eklektizmin ‘yerel ve milli’ bir versiyonu gibi bir şeydi ortaya attıkları... Dönem itibarıyla gideri vardı, bir de o dönemin ceberrut ve tekçi devlet dayatmalarına karşı, bir ölçüde haklılığı da... Yani biraz ‘beşamel soslu mantı’ gibi bir şey... Tatsız tuzsuz, mideye oturan cinsten... Ama karnı şişirerek doyurur kıvamda... Zaten karnını böyle doyuruyordu Alev Alatlı.. Özal’ın ‘milliyetçi-muhafazakar-emperyal-lümpen’ sistemini Türkiye’ye yutturmak için danışmanlara ihtiyacı vardı, o da ilk dörtlemesiyle, kendince bir ideolojik hegemonya kurma aracı olarak rolünü oynuyordu. 


Ardından bir seri kitap daha çıkardı. Mesela Rusya’yı ele alan bir dizi... İlk dörtlemeyi alın, kes yapıştır yapıp Türkiye yerine Rusya ekleyin, buyrun size yeni eser!.. Bu arada bir de kendini ‘dahi’ sanan bir grup yeni nesil münevver buldu, bir sosyal grup kurdu ki, gerçekten akla zarardı. Hepsi aynı cümleyi çiğneye çiğneye şekeri bitmiş sakız gibi tekrarlayıp, “Ay biz ne çok şey biliyoruz. Yerliyiz, milliyiz, ermişiz” diye bir goygoy sitesinde mutlu mesut saçmalıyorlardı. Tabii bu tutmadı, diğre kitapları da ilk dörtleme kadar tutmadı. Tekrar, ne kadar pohpohlansa da tekrardır ve tutmaz. Bundan, başka bir sebebi yok. Ama postmodern ve devlet yanlısı münevverde çözüm tükenmez. Mesela bizim ‘alt akıl’, devletten çöplenen aydınımsı (pardon moda tabirle münevver) için ortaya saçma sapan bir terim atın, bir şeye toplanan sinek gib toplanır oraya... Bu da onu yaptı! 


Sirk programı yok, ne yapacaksın! İşte buradan tekrar yürümek mümkündü. Böylece nurtopu gibi bir ‘akşam boyu saçmala dur’ programımız oldu. Adı da pek manidar, böyle kuantum fiziği esintili ‘Kelebek Etkisi’! Sunucumuz türbanlı, karşısında ‘bütün zamanların en münevveri’, janjanlı kelimelerle, bir faşistin kahvede lümpence ‘ne olacak bu memleketin hali’ geyiğini yapıyor, üç-beş kişi de dinliyor işte... Ben sirk programı bulamadığım için zaten bunları izler oldum, hafif de kafayı kırıyorum galiba! 


Bu İhvancı siyasal İslamcılar ve çevrelerine topladıkları yancıların en büyük sorunu, akıl sorunu... Bu sebeple ideolojik hegemonya kuramıyorlar. Sürekli her şeyi ‘üst akıl’ sanmalarının nedeni ise bir IQ yetersizliği, iki kültürsüzlük... İşte bu sebeple ekranda iki lafın belini kıracak, mürekkep yalamış, ama zehirli mürekkep yaladığından beyni hafif dumura uğramış eski entelektüel, yeni münevvere ihtiyaçları var. Onlar saçma sapan terimler uydurup, kargaları güldüren analizler yapacak ki, bunu bile beceremeyeni alsın TV programında bu zırvaları kullansın, köşe yazısında ona atıf yapıp, o günü de kurtarsın! 


Janjanı kazı, altından tavuk çıkar!

 

İşte uzun süredir bu argümanları kullanarak köşe dolduran biri de Yiğit Bulut... Birkaç gün önce Star’daki köşesinden bir alıntı yapayım, görün janjanlı lafları: “Başlığa sığmadığı için yeniden yazalım; ‘Turbo kapitalizm, panteizm eşliğinde yeni sosyal-ekonomik-siyasal silahları ile dinlere ve ulus devletlere saldırıyor’… Bu tespit sonrası ilişkili bir soru soralım; dünya genelinde ‘emperyalist güçler’in İslam dinini yıpratma saldırısının altında ne gibi bir motif var! Soruya cevap ararken, eski yazılarımda bahsettiğim bir bölümü de alıntılamak istiyorum… Sevgili dostlar, Alev Alatlı, ‘Rüya’ ve ‘Kabus’ romanlarında bana 'yeni dünya düzeni' kavramını ilk defa sorgulatan ve 'romanlardaki' ilginç detayları yıllar sonra görünce..." Gerisine gerek yok, çevir kazı yanmasın çevir de çevir! 


Tüm bu ıkınıp sıkınmaların ardında yatan, İhvan, Osmanlı soslu küçük emperyalist olma hayali ve pan-İslamizm bulamacıyla, gerici bir ideolojiyle emperyalizme karşı savaştıklarına inandırmak istiyorlar Türkiyeliler'i... Bunun için salt gericiliği ve bir ölçüde de gözü dönmüşlüğü kanıtlanmış sözde kanaat önderleri yeterli olmayınca, böyle abuk sabuk terimler ve argümanlarla kafa karıştırmayı deniyorlar. Tabii bir de çok yakın geçmişlerindeki emperyalizmin tescilli memuru olmak gibi bir yafta var, onu da silmek şart. Gerek şimdi CIA ile bağlantılı olduğu iddia edilen terör örgütünün işbirlikçisi olmak, gerek Büyük Ortadoğu Projesi’nin maşası olduğunu (buna eşbaşkanlık diyorlardı) söylemek gibi eski hatalar... 

 

Turbo kapitalizm, panteizm!


Vay anam vay! Laflara bakın laflara; ‘turbo kapitalizm’... Açılımı ne? Küresel finans temelli kapitalizmden bir farkı var mı, yok! Sadece cevher yumurtlayan bir tavuk var! Panteizm! Yani doğa temeli kültlere tapınma... Ne alakası var? Yok! Doğayı bundan katlediyorlardır belki! Doğa yağmasında, faşizan uygulamalarda, dibine kadar serbest piyasacı ekonomik sistemi bile sollayıp berbat bir rant ekonomisini gazlamakta olan bir iktidar, kalkmış bu tatsız sakızı çiğneyip, zaten bulanık suyu bulandırıyor.


Tek doğru şey var Bulut’un alıntısında... Kitapların adı cuk oturuyor... ‘Rüya’ ve ‘Kabus’.. Saçma bir rüyanın peşinde, kabus kadar berbat bir alt akıl, başı kesilmiş tavuk gibi Ortadoğu’da fink atıyor. Olay budur, janjanı kazı altında tavuk çıkar. Tavuk malumunuz pek de zeki değildir! Her tavuk, kazı ‘üst akıl’ sanır! Bunlar bu kadardır!
 

Önceki ve Sonraki Yazılar