Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

ANAYASA mı? BAŞ- KAN- ASA mı?

Anayasal düzen fiilen değiştiriliyor. Bir kaç istisna tüm anayasal kurumlar seyrediyor, hatta katkıda bulunuyorlar. 

Yani minareye göre kılıf değil, birilerinin kendilerine hazırladıkları kılıfa göre minare inşaa edilmeye çalışılıyor.

Anayasa mı? Baş-kan- asa mı?

Bu minare nasıl olur? Kubbenin üzerine uyar mı, düşer mi, zaman gösterecek.

Hatta bazıları, madem fiilen değişti o zaman anayasa ve mevzuatı fiili duruma uyduralım, diyebiliyorlar. 

Büyük devlet adamlıklarına  ve bilgiçliği de toz kondurmuyorlar.

Sadece CHP, MHP’nin muhalif kesimi ve genel başkanları, bazı milletvekilleri ve belediye başkanları tutuklu  HDP ve bazı sendika ve dernekler ve küçük muhalif medya  itiraz etmeye çalışıyorlar.

Büyük egemen medya tamamen cepte!

İktidar sürekli kandırıldığını öne sürüp, tek çarenin başkanlık olduğunu kafamıza kazımaya çalışıyor.

Tamam, da, defalarca kandırılan  bir iktidar anlayışı başkanlık halinde kandırılırsa halimiz ne olur?

Zaten fiilen uygulanan “BAŞKAN”lık  resmen de gelince sanki terör ve ihanetten  hemen kurtulacağız! 

15 yıldan beri tek parti egemenliği yok muydu?

Neyi yapmak istedi de iktidar, yapamadı?

Tertiplenen sahte suikast senaryosuyla kozmik odayı bile darmadağın edebilen bir yapı daha ne yetki yoksunluğu yaşadı?

Fiilen sistem değişmiş, ama onu korumakla yükümlü yetkililer, anayasa ve hukuk sistemini açıkça bunu dillendirerek ve tasarlayarak  fiili duruma uydurmaya çalışıyorlar… 

Aslında anayasal suçlar dizisi izliyoruz her gün.

CHP ve Kılıçdaroğlu iktidarın TBMM’ni bypass ettiğini, anayasal suç işlediği iddia ediyor ve Anayasa Mahkemesi’nin sorumluluğuna dikkat çekiyor… 

Aslında şu sıralar herkes suç işliyor, sanki.

Başbakan da, başkanlık gelmez ise ülke bölünebilir, diyor. 

Hem de tek başına ülkeyi istediği gibi 15 yıldır yöneten bir partinin genel başkanı olarak.

Tamam da,  ülkeyi muhalefet mi bu hale getirdi?

İktidarı devraldığınızda sıfır terör ve iyi komşularla devralmıştınız!

Farkında mısınız bilmem, ama başkanlık sisteminin bırakın gelmesini, tartışılması bile ülkeyi nasıl derinden bölüyor!

15 yıldır ülkeyi tek başına yöneten iktidar var  ve sonuç, daha fazla yetki talep ediyor. Zira  ülke bölünebilir hale gelmiş! 

Bunun sebebi başkanlık olmaması, imiş!

Adile Naşit teyzenin akşamları “Uykudan Önce”  adlı TV programında çocuklara anlattığı o masallar aklıma geldi birden!

Tek farkı, Adile teyze, çocukları aptal yerine koymuyordu!

Ne hale geldik? Kim getirmiş?

Suçlu ortada: CHP ve Kılıçdaroğlu!

FETÖ’yü de zaten devlete yerleştiren CHP imiş! Pes, vallahi pes!

Yapmayın ya! 

Yüzsüzlük ülkemize giremez, sanıyordu insanlar.

Fetö’cülerin  tümü ve darbe girişimini fiilen destekleyen gerçekten  hak ettikleri cezalara kesinlikle çarptırılmalı!

Pekâlâ, onları yıllarca bilerek, isteyerek devlet kurumları içinde koruyan, kollayanlara ne yapalım?

Amaç gerçekten Fetö terör cemaatini tasfiye etmek mi, yoksa bu fırsatı değerlendirip yeni bir rejim kurmak mı? 

Başta Fetö teröristleri olmak üzere her türlü teröre  ve darbe girişimiyle  sınırlı kalması gereken OHAL önlemleri ve KHK’ler, anayasal sistemi komple değiştirmeye uzanıyorsa ve anayasal organlar bu değişim- dönüşüme karşı felç edilmişlerse, o vakit ortada başka bir şey olabilir mi?

CHP ve Kılıçdaroğlu buna fırsatçılık ve karşı darbe diyor.

Gerçekten de, yapılan bazı işler, özellikle yurtdışında “15 Temmuz darbe girişimi sahte darbedir”  diyenlere adeta destek verircesine yapılıyor.

15 Temmuz şehitleri, Yüce Meclisi’n bombalanması, ülkenin uğradığı bunca zarar varken dışarıda lanet bir darbe girişimini bile anlatamaz hale gelmeyi nasıl becerebildik?

İç kamuoyuna istenildiği gibi  anlatmak yeter zannediliyor. 

Ama dünya çok küçük! 

Ama unutmayalım, Türkiye de bu küçücük dünyanın  sadece küçük bir parçası. 

Pekâlâ;

15 Temmuz gecesi, darbe olayı için niçin Allahın lütfu denildi. 

Bunun anlamını birçok kişi çözememişti. 

Gerçekten, ne anlama geliyordu?

Önceki ve Sonraki Yazılar