Ankara kumpası 'önceden' biliyormuş

Dün, Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ Medya Mahallesi programında konuğumdu. “Nasıl Bir Türkiye” kitabını konuştuk. Elbette, o kitap vesilesiyle geçmişe bir yolculuk yaptık. Başbuğ, o yolculuğa dair -kimi üstü örtülü, kimi olabildiğince açık- pek çok şey anlattı.

Anlattıkları arasında en dikkat çekici bölüm, 2007 yılı hakkındaki tesbitleriydi. Başbuğ’a göre, 2007, yakın tarihin “en kritik” yılı oldu. Sonunda ucu kendisine kadar uzanan komplo, o yıl sahneye konmaya başlandı.

Dönüp bakıldığında, gerçekten de bu ARTIK APAÇIK görülüyor. İşin belki de en ilginç yanı ise şu: O sırada bizlerin tahmin ettiği / sezdiği / parçaları birleştirerek görmeye çalıştığı komployu bugün “birilerinin” İÇERDEN anlatması.

Başbuğ da referans verdi. Nasıl bir rastlantı ise, o kritik 2007 yılında yayın hayatına başlayan TARAF’ın o zamanki yazı işleri müdürü Yıldıray Oğur, örneğin. İçerden anlatanlardan biri. Bugün, AKP’ye / RTE’YE yakın Türkiye Gazetesi’nde yazıyor. Ve vaktiyle neler neler olduğunu anlatıyor.

*

O “neler neler” faslının bir kısmını Başbuğ, kitabında anlatmış. Belki de en önemli katkı ise KOZANLI ÖMER bilgisi ile Yıldıray Oğur’dan gelmiş.

·12 Haziran 2007: Ümraniye’de bir gecekonduda 27 el bombası bulundu.

·Üç beş gün sonra: Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Çırağan’da bir grup gazeteciyle yemek yedi. Yazılmamak kaydıyla “Ümraniye’de bulunan bombalara dikkat edin. Bunun arkası gelecek” dedi...

·27 Haziran 2007: Emekli binbaşı Fikret Emek’in evinde de bombalar bulundu.

·27 Temmuz 2007: Ergenekon’da İLK DALGA OPERASYON başladı. Çok sayıda kişi tutuklandı.

·15 Kasım 2007: TARAF Gazetesi yayınlanmaya başlandı.

Tamam mı?

Hayır değil.

Ergenekon fırtınası estirilirken TARAF’ta Yazı İşleri Müdürü ve yazar olarak görev yapan Yıldıray Oğur, bugün tabloyu tamamlıyor

*

Aslında, Yıldıray Oğur’un söz ettiği KOZANLI ÖMER’i tanıyor, biliyorduk. Aralarında Hanefi Avcı’nın da bulunduğu istihbaratçıların / yazarların anlattıklarından, EMNİYET’İN İMAMI olduğunu da öğrenmiştik.

Ancak, onunla ilgili öyle bir iddia var ki; Ergenekon’da, Balyoz’da kumpasın kumpas olduğunu anlamak için başka hiçbir delile gerek yok.

Neden mi!

Yine adım adım gidelim:

· 9 Mayıs 2007 günü, Emniyet İmamı Kozanlı Ömer’in ABD vizesi iptal edildi.

·İptalin gerekçesi, bir süre önce ABD seyahati sırasında FBI’ın şüphelenip kendisini sorgulaması… Ve bilgisayarına el koymasıydı..

·Zira, o bilgisayarda şüphe çeken bilgiler / dosyalar bulunmuştu.

·Bir noktanın altını çizelim: Vize 9 Mayıs’ta iptal edildiğine göre, bu olayın daha önce, Mart-Nisan 2007 gibi cereyan etmiş olması gerekiyor.

· Yani, Kozanlı Ömer’in bilgisayarına el konması, Ümraniye bombalarının bulunmasından çok çok önce yaşanıyor.

·OYSA.. Oysa, o bilgisayar kayıtlarında, Ümraniye bombası ile bağlantılandırılarak tutuklanacak olanların listesi yer alıyor. Hatta, sadece birinci dalga değil İKİNCİ DALGA ERGENEKON OPERASYONU ile tutuklanacakların isimleri de bulunuyor.

·Tekrar edip açalım mı! Daha ortada SUÇ YOKKEN SANIKLARI YARATILMIŞ.. Bu anlaşılıyor.

·Şimdi sırada YENİ BİR İDDİA var. Yıldıray Oğur’un “kısa süre önce hükümet kaynaklarından öğrenmiş” olduğuna göre- FBI, Kozanlı Ömer hakkındaki bilgileri Ankara’ya gönderiyor.

·Yine onun cümlesiyle “Şu anda bu belgeler Ankara’da devlet kurumlarının elinde bulunuyor.”

·Özetle.. Tablo artık çok net: ANKARA KUMPASI ÇOK ÖNCEDEN BİLİYORMUŞ. Bilgisi, belgesi iktidarın elindeymiş. Cemaat’e bile bile yol verilmiş.

*

Yıldıray Oğur’un “vaktiyle Emniyet’ten yazı, bilgi gelirdi basardık” diye andığı TARAF günleri bir yana.. Kendisinin, tıpkı o zamanki gönül rahatlığıyla bugün de Ankara’nın türküsünü söylemesi de bir yana..

Hatta, o kullanışlı kalemlerin, vaktiyle (aralarında benim de olduğum) çok sayıda ismi KULLANIŞLI GAZETECİLER diye linç etmeye kalkması bile bir yana..

Bu nasıl bir iktidardır ki; elindeki belgelere / bilgilere / iç-dış istihbarat raporlarına rağmen kumpasa göz yumar. Öküz ölüp ortaklık bozulunca da bütün suçu karşısına yükler. KUMPAS alçaklığından elini yıkayıp sıyrılmaya kalkar.

İşte! Tekrar edeyim. TARAF’ın ilk günlerinde olduğu gibi bugün de kendi saflarında yer alan bir köşeci anlatıyor: ANKARA HER ŞEYİ BİLİYORMUŞ.

Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ da işte buna dikkat çekti. Üniformasını çıkarsa da –kendi ifadesiyle- “devlet adamı sorumluluğu gereği” pek açık konuşamadı belki. Ancak 2007 yılını ve bu kumpas zincirini anlatır, bazı olguların altını çizerken her şeyi anlatmış kadar oldu.

Hâlâ tek sorumlunun Cemaat olduğunu zannedenlere “altını çizerek” arz ederim!!!!

***

Yarın “Uğur” günü
Yarın 24 Ocak. Uğur Mumcu katledileli 22 yıl olmuş. O 22 yılda 22 kez anmışız sevgili Uğur’u. Gençlere onu tanıtmaya çalışmış, anılarımızı anlatmışız.

Elbette hiçbiri, onun o keskin zekâsını ve esprisini “nakledememiş”.

Ve elbette, hiçbir anı bu fotoğraf kadar onu nakledemez!

Masası, biz genç gazetecilerin gözünü korkutan adamdı Uğur Mumcu. Cumhuriyet Gazetesi’nin o eski binasına gittiğimde, “bunların hepsini okuyor mu sahiden” diye merak ederdim. Yan gözle “notlarına” bakmaya çalışırdım.

O kalabalık masada.. O tek tek alınmış notlarda.. Kısacası, yaptığı işte tek bir şeyin peşindeydi: GERÇEK.

Bir gazeteciyi / meslektaşı / dostu sevmek kolaydır.

Ama bana göre aslolan, ona duyduğumuz saygıdır.

22 yıl sonra sevgiyle, saygıyla sevgili Uğur.

***




Önceki ve Sonraki Yazılar