Anlaşıldı: Bunlar bizi gülmekten öldürecek!

Ekim 2014’te “karanlık günler geliyor” demiştim. Ve şunları yazmıştım:

“Bu seçim TÜRKİYE’NİN KADER SEÇİMİ olacak. Ya Erdoğan ve partisi kazanacak.. Böylece YENİ REJİMİ ilan edebilecekler. Ya da Cumhuriyet kazanacak. Böylece kaybedenler için, ucu yargılanmaya kadar gitmesi muhtemel bir süreç başlayacak. Erdoğan ve partisi fena halde farkında ve seçimde tüm silahlarını sahaya sürecek. Kaybetmemek için “ne yapılması mümkünse” o yapılacak.”

Daha bu ayın başında ise, TEHLİKELİ OYUNLAR ZAMANI başlığı ile şöyle yazdım:

“Seçime doğru ortalığın iyice karışacağını.. Ve o kaosta CHP’ye darbe vurmak için pek çok yöntemin deneneceğini düşünüyorum. Kumpasların bini bir para olacak..”

Yanı sıra, Medya Mahallesi programında ya da katıldığım yayınlarda “suikast iddiaları ortaya atılacak ve hatta korkarım, toplumu inandırmak için girişimde bile bulunulacak” dedim.

Kehanet değildi. Tarihi, yakın tarihi ve otoriter rejimlerin oyunlarını okuyan, bilen biri olarak tahminde bulundum. Nitekim, perde SÜMEYYE’YE SUİKAST PLANI diye açıldı.

Ancak, itiraf etmeliyim; iki noktada yanılmışım.

·KUMPAS KARARGÂHI’nın oyunu bu kadar yüksekten açacağını düşünmüyordum. RTE’nin yakın çevresine dair iddiaların seçime doğru piyasaya sürülmesini bekliyordum.

·BU KADAR ACEMİ olacaklarını da düşünmemiştim doğrusu. Cemaat’in Balyoz / Ergenekon / OdaTV kumpaslarındaki “faaliyetleri” görmek istemeyenleri inandıracak kadar dikkatliydi. Sahtecilikte, tam bir profesyonellik düzeyindeydi. Oysa, Sümeyye Erdoğan’a suikast planı hikayesinde acemilik diz boyu. Saçma sapan bir diyalog “delil” muamelesi görüp manşetlere çekilmiş ya.. Adım gibi eminim, o sayfaları hazırlayanlar bile, saçmalığa gülmüş ya da homurdanmıştır. Ama ne yapsınlar! Emir büyük yerden!

*

Gerçi..

Bunları yazarken hatırladım. Aslında, Ergenekon / Balyoz davalarında da saçmalığın ayyuka çıktığı pekçok örnek yaşanmıştı. Özellikle de gizli tanık ifadelerinde.

Sevgili İlhan Taşçı’nın GİZLİ TANIDIK kitabı, mizah niyetine okunacak, böyle inanılmaz öykülerle dolu. Hele AKDENİZ kod adı verilen gizli tanığın anlatımları.. Sahiden başyapıt:

“Namazında bir insan olmama rağmen 1998 yılında tarihi eser kaçakçılığına girdik. Televizyonda deşifre olduk. Bir kaç gün sonra kapımın önü kurşunlandı. Emniyet ilgilenmedi. Ardından Genelkurmay’a giderek tehditler aldığımı söyledim. Komutanla tanıştırıldım. Dinler hakkında sorular soruldu. O akşam yarım bardak kola ikram edildi. Sabah kalktığımda bademcik ameliyatı olmuştum. Aynı gün eve giderek eski eşime de pasta götürmüşler. O pastadan yiyen eski eşim de rahatsızlık geçirdi. Bana Ergün Poyraz’ın kitaplarını okuttular. Seçilmişlerin yanlış olduğunu, dinin yanlış kullanıldığını söylediler."

Yeni Şafak yayın yönetmeni Yusuf Ziya Cömert, birkaç gün önce “Balyoz’daki gafletimden hicap duyuyorum” diye içini döktü!

Hadi, “o nasıl bir gaflet uykusuydu ki, Akdeniz’i ve diğer gizli tanık saçmalıklarını göremediniz” diye sormayalım..

Ama en azından “şu anda uyanık olup olmadığını” sormak hakkımız. Öyle ya, beyefendi ve çevresi, komiklik konusunda birinciliği bırakmayacak bu son hikayede..  Sümeyye suikast planında ne vaziyetteler acaba? Gaflet uykusundan tamamen uyandılar mı? Yoksa…

Neyse! Bir zamanlar milletvekili olmak için kapısını aşındırdığı CHP’yi çok iyi bilen Mahmut Övür bile bu saçmalık üzerinden KİRLİ İTTİFAK yazıları yazıyor ya.. O ittifakın bir tarafına CHP’yi.. Öteki tarafına da, 2013 ortalarına kadar “ailesi” gibi gördüğü Cemaati yerleştiriyor ya.. Yusuf Ziya Cömert ne yapsın! Onun, hiç değilse başından itibaren AKP’Lİ OLMAK gibi bir mazeretim var.

Farkındayım. Tehlikeli oyunlar.. Karanlık günler.. Kaos planları.. Derken.. “Çok dramatik” bir giriş yaptım. Sonra yazıyı mizaha çevirdim.

Kusura bakmayın. Benim de mazeretim var.

Sümeyye Erdoğan’a suikast planı, insanı olsa olsa gülmekten öldürebilir.

Baksanıza, replikler bile parça tesirli bomba gibi. DUMB AND DUMBER (Türkçe’ye çevrildiği adıyla SALAK VE AVANAK) filminin kahramanları suikast tasarlıyor!

*

EMRE USLU: Planlar değişti
UMUT ORAN: Yeni plan ney
EMRE USLU: Sümeyye işini biraz öne alacaz telefonda sakın konuşma twitterdan konuşcaz
UMUT ORAN: Tamam nasıl yapcanız çok iyi korunuyordur
EMRE USLU: Fark etmez biz adam tuttuk geliyor ABD’den Türkiye’ye herif tam bir psikopat
UMUT ORAN: Eee yapcak mı yani
EMRE USLU: Evet Hocaefendi onay verdi adam Türkiye’ye İstanbul’dan girecek korumalarından bir tane adamımız var sağlam o bize nerede olduğunu bildirecek bize zaten
UMUT ORAN: Abi gitcek mi yaralıyacak mı
EMRE USLU: Orasına daha karar vermedik yaralamak göz dağı verirse Tayyip’e olur
UMUT ORAN: Tamam abi

*
Başta söz ettiğim TEHLİKELİ OYUNLAR ZAMANI yazımı şöyle bitirmiştim: “Doğrusu, başka bir ülkede yaşasam Haziran seçimini izlemek çok eğlenceli olabilirdi. Bakalım, bu ülkede yaşayan bizler için nasıl geçecek!!”

Sahiden.. Böyle pespaye öyküler üzerinden (İç Güvenlik adını verdikleri) darbe yasasını meşru ve haklı çıkartmaya kalkmasalar.. İşin ucunda bir kurşunla ölmek ya da hapiste çürümek olmasa.. Yani, başka bir ülkede yaşıyor olsak HERŞEY ÇOK KOMİK!

Ama, heyhat!

***

İç savaş paketi

Çözüm sürecine daha ilk gününden itibaren inanmadım. Gerekçemi de her fırsatta anlattım / yazdım.

Her şeyden önce, çözüm paketi AKP’ye ait değildi. Tam aksine AKP’nin kucağında bulduğu ve “ateş topu” muamelesi yaptığı bir paketti. Nitekim, hiçbir zihni / siyasi ve lojistik hazırlığının bulunmadığı Habur skandalı ile ortaya çıktı.

Ayrıca, yıllardır çizdikleri zikzak çok netti. Öcalan’ın / Kandil’in taleplerini yerine getiremeyeceklerinin.. Buna kalkıştıkları takdirde sandıkta gömüleceklerinin farkındaydılar. Bu yüzden hiçbir adım atmadılar. Ancak, “ÇATIŞMA BİTTİ” görüntüsü verebilmek için Güneydoğu’da olup bitene gözlerini yumdular. Rehin aldıkları medya vasıtasıyla da o bölgeye dair tam bir karartma uyguladılar.

Ancak, şimdi geldikleri noktada gerçekleri gizleyemiyorlar. Kendileri açısından “OLMAK YA DA OLMAMAK” anlamına gelen 7 Haziran seçimleri öncesinde MIŞ GİBİ yapamıyorlar.

En açık itiraf RTE’den geldi. “İç güvenlik paketi çıkmazsa, (Güneydoğu’da) seçimler silahların gölgesinde yapılır” dedi.

AKP’den milletvekili adaylığı için başvuran Yeni Şafak köşe yazarı Markar Esayan da APAÇIK İTİRAF etti:

“Güvenlik Yasası paketi için kopartılan gürültünün içerikle ilgisinin olmadığını ifade ederek söze başlayalım. Bu güvenlik yasası paketi, Kandil’in bir iç savaş çıkarma girişimine karşı hazırlanmıştır. Bunu bal gibi CHP de, MHP de, HDP de, PKK da biliyor.”

Esayan, “içerikle ilgili değil” diyor.. Ama hemen arkasından paketin “iç savaş girişimine karşı” hazırlandığını söylüyor.

Ne demek bu? Yanıtı açık:

İktidar “bir iç savaşa hazırlanıyor”, dolayısıyla bir “İÇ SAVAŞ PAKETİ” çıkartmak istiyor. Ancak böyle bir ortamda kullanılabilecek sertlikte, şiddette maddelerle..

Çözümün bitip bitmediğini konuşmaya gerek yok artık. O süreç zaten hiç başlamamıştı. Bugün asıl konuşmamız gereken şu: Bizi bekleyen nasıl bir süreç?

***

Meğer neymiş!


Günahını almışız. RTE başkanlık / yarı başkanlık falan istemiyormuş. İstediği neymiş peki? LİDERLİK SİSTEMİ.

Üstelik, bu sistemi kendisi için de istemiyormuş. Hani, bilin de konuşun, tamam mı!


Önceki ve Sonraki Yazılar