Arınç liderliğe mi soyunuyor?

Seçimlere bir hafta kala Bülent Arınç’ın çıkışı, bu köşede aylardır yazdığım AKP içindeki kaynamanın seçim sonrasında bir büyük patlamaya dönüşeceğini açıkça ortaya koyuyor.
Arınç sıradan bir isim değil. Necmettin Erbakan’ın Milli Selamet Partisi’nde siyasete gözlerini açan, Refah Partisi ve Fazilet Partisi’nde ‘Milli Görüş’ çizgisinden sapmadan bugünlere gelmiş bir siyasetçi.

Her ne kadar Erbakan’a karşı Erdoğan ve Gül ile omuz omuza vererek ‘yenilikçi’ hareketi başlatıp, AKP’ye hayat veren üçlüden biri olsa da Erdoğan’ın kurduğu cümleyi kurmadı, ‘Milli Görüş gömleğini’ hiç çıkartmadı. O doğrultuyu AKP içinde de ısrarla sürdürerek zaman zaman
Erbakan Hocası’nın takdirini de almış bir siyasetçi.
2002’den bugüne Meclis Başkanlığı, başbakan yardımcılığı yaptı, partide önemli görevler üstlendi, hareketin ‘doğrucu Davut’u’, ‘vicdanı’ olarak anıldı. Erdoğan’a karşı çıkabilen ender isimlerden biri olarak duruşunu korudu.

‘Dava’ olarak gördüğü AKP’ye zarar gelmemesi adına kimi zaman sustu, geri adım attı, kimi zaman da yüksek tondan konuşup, uyarılarını yapmaktan geri durmadı.  Ve ilk kez AKP’nin ‘doğal lideri’ konumundaki Erdoğan’a bir seçim öncesi doğrudan bayrak açmayı seçerek, temelden itirazlarını yükseltti…

***

Arınç’ın zamanlaması manidar ifadeleri tesadüf değil, kişisel beklentilerinden kaynaklanmıyor. AKP’deki derin rahatsızlığı dışa vuruyor ve bir büyük soruna işaret ediyor. Kurşun gibi ağır cümlelerinin hedefindeki isim Recep Tayyip Erdoğan…
“Birilerine olan sevgimi kaybettim... İnsan yol arkadaşını çok iyi seçmelidir” diyerek doğrudan Erdoğan’ı hedefine oturtuyor. O’nun ‘tek adam’ dayatmasına, otoriter tutumuna, ortak akıldan uzaklaşıp kişiselleştirdiği yönetim anlayışına karşı tabanda giderek kabaran isyanı dillendiriyor.

Bu tepkisellik yakın geçmişe uzanan yasa tartışmalarına, kabine içi anlaşmazlıklara, ‘özgül ağırlık’ benzeri çıkışlara benzemiyor. Düne kadar TRT’den sorumlu Başbakan Yardımcısı iken aynı kurum tarafından ambargo konulduğu için ekrana çıkamayan bir politikacının sitemi  değil bu…

Özü itibariyle bir ‘dava’ kavgasının fitilini ateşliyor. ‘Davayı’ unutanlarla hâlâ ‘davaya’ bağlı olanların kavgası…  AKP’nin kuruluş felsefesini bir kenara bırakıp, kişisel hesaplarının derdine düşünlerle, o anlayışa karşı duran aklıselim milli görüşçülerin hesaplaşması… 
İçeride bıçağın AKP omurgasına dayandığını somutlaştıran bir büyük iç haykırışın yansıması…

***

Arınç’ın sandığa günler kala endişeli arkadaşlarının sözcülüğüne soyunmasının, tahammül sınırını aşan rahatsızlığı dışa vurmasının altında elbette seçim sonrası hesapları yatıyor.
Saray’a bugüne kadarki en ciddi uyarı yapılarak, rotadan sapmış AKP gemisinin uzaktan kumandasını bırakması tavsiye ediliyor. Aksi halde gelmekte olan fırtınanın gemiyi alabora edeceğinin altı sandık öncesi kalınca çiziliyor.

O isimler uyarı ile mi yetinecekler? Yoksa eyleme geçip Erdoğan ve kurşun asker ekibine karşı mücadele mi verecekler?

Ankara’da bazı seçenekler konuşuluyor. Ancak onlar arasında yeni parti kurmak benzeri AKP’yi bölme projeleri yok. Yan yana duran Abdullah Gül’den Bülent Arınç’a, Ali Babacan’dan Hüseyin Çelik’e hiçbirinin aklından ‘şimdilik’ yeni oluşum fikri geçmiyor. Kavga parti içinde verilecek. AKP’de bir büyük hesaplaşma olmadan ciddi bir kopuş da neredeyse imkansız…

***

Peki ne olacak? Çare AKP’de üretilecek. Birkaç gündür Saray ile AKP arasına mesafe koyabilecek, ‘vesayete’ son verecek, partiyi kuruluş ilkelerine döndürecek lider ve kadro değişimine dayanan bir hazırlıktan söz ediliyor. O plan şöyle detaylandırılıyor:  
“Çiçeği burnunda Saray muhalifleri olası seçim yenilgisinde olağanüstü kongre toplayarak yönetimi ele geçirmeyi deneyecekler.”

Gül’ün temasları artırması, Ankara’da ofislerin tutulması, Arınç’ın seçim öncesi çıkışı bu plana yoruluyor.

Gül ve Arınç ikilisi Saray dirense dahi karşısına aday çıkartıp AKP’de ilk kez iki adaylı, iki listeli bir yarışı zorlayabilirler. Diyelim Saray resti gördü, Davutoğlu ya da Binali Yıldırım benzeri bir ismi sahaya sürdü. Bu durumda Abdullah Gül o kongrede aday olmayabilir. Gül’ün de desteklediği bir isme omuz verilebilir.

Tam bu noktada Ali Babacan adı geçiriliyor ancak kulislerde daha çok Bülent Arınç’ın aday olma ihtimali üzerinde duruluyor.

Toparlanma sürecinde Arınç’ın bir ağabey olarak görev üstlenebileceği sonradan yerini istemeleri halinde Gül’e ya da Babacan’a bırakabileceği ifade ediliyor.

***

Arınç liderliğe mi soyunuyor yakında anlayacağız ancak Saray’a rağmen AKP’de değişim hiç kolay değil. Ancak Gül ve Arınç el ele verirse hayli yıpranmış Erdoğan önlerinde durmakta zorlanabilir.

Erdoğan’ın ısrarla milletvekili listelerini ve parti yönetimini belirlemesinin, çok sayıda üç dönemlik ismi dışlamasının nedeni de bugün çok daha iyi anlaşılıyor. AKP içindeki isyan seslerini çok önceden işitmiş olmalı… 

Kuşku yok, AKP’de cin şişeden çıktı ve 2 Kasım’da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Sandığın ortaya koyacağı sonuçlar AKP’nin geleceği adına önemli değişimleri beraberinde getirebilir. 
Olası yenilgi parti içinde hesaplaşmayı tetikleyip, tek adam sendromuna son verebilecek bir sürecin önünü açabilir. Yeni aktörlerin öne çıkmasına kapı aralayıp, Saray’ı sınırlarında kalmaya zorlayabilir.

Kim bilir belki de Saray ve Davutoğlu’nun seçim yenilgisi AKP adına kazanım bile sayılabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar