Aşk ve güldürü filmlerinin unutulmaz yazarı Sadık Sendil

1975’de, Beyoğlu’nda, Arzu Film şirketinin bürosuna 60’lı yaşlarda olduğunu hiç belli etmeyen, yakışıklı, tertemiz takım elbisesi ile hemen dikkatleri çeken bir beyefendi girdi.

Sadık Şendil gene koltuğunun altında özenle daktilo edilmiş bir senaryo ile gelmişti. Şendil, hemen anlatmaya başladı.

‘Bizim Aile’ ismini verdiği senaryo, yoksulların onurunu, zenginlerin para hırsına karşı yukarda tutan, aşkın ve şerefin parayla satın alınamayacağını gösteren bir film olacaktı. Odada bulunan oyuncular büyülenmiş gibi dinliyorlardı.

Eski bir konağın köhne görüntüsünün ardında, korunan insanlık kendisini Yaşar Usta’nın fabrikatör babaya karşı patlamasında Türkiye’nin ruhunu da ifşa edecektir:
” Sen… büyük patron… milyarder… para babası… fabrikalar sahibi Saim Bey… sen mi büyüksün? Hayır! Ben büyüğüm, ben Yaşar Usta. Sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun? Bir hiç! … Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. Çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız… Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun? Dokunma artık aileme! Dokunma çocuklarıma! Eğer onların kılına zarar gelirse, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, Yaşar Usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni! Anlıyor musun, vururum ve dönüp arkama bakmam bile!”

Senaryoyu dinleyen oyuncular bile heyecanlarına ve göz yaşlarına hakim olamamışlardı.

Sadık Şendil’in sanata yolculuğu

1913 yılında, Hariciye’li bir diplomatın oğlu olarak İstanbul’da dünyaya gelen Sadık Şendil, önce Saint-Michel, sonra Galatasaray Lisesi’ne devam ederek, Tütün Eksperliği Yüksek Okulu’nu bitirmiş, ardından Ziraat Bankası’nın tütün eksperi olarak yıllarca hizmet verip emekli olmuş ve kendisini tamamen oyun ve senaryo yazımına adamıştı.

Sadık Şendil 3 evlilik yaptı.

İlk evliliğini 18 yaşında yaptığını ve uzun sürmeyişini dostlarına üzüntü ile anlatırdı.

İkinci eşi Lahut Hanım’dan Cem adını verdikleri bir oğlu oldu. Bestesi Şekip Ayhan Özışık’a ait olan ‘Senede Bir Gün’ şarkısının sözlerini de Lahut Hanım’ın 1959 yılında ölümü üzerine yazdığı söylenir.

Sadık Şendil, yazmaya ilk operetlerle başladığı için, bazı aydınlarımızın “libretto” demekten bıkmadıkları şarkı sözleri yazmaya yabancı değildi. Pek çok müzikli filminin şarkı sözleri de kendisine aittir.

Hatta, senaryosunu kendisi yazmadığı halde, sinemamızın kült filmlerinden ‘Şekerpare’nin şarkı sözleri de Şendil’e aittir.

Aynı şekilde Gırgıriye filmleri, İhtilâl Var, Kanlı Nigâr ve Salako’nun şarkı sözlerinin önemli bir kısmı da ustanın kaleminden çıkmadır.

Bunların yanında, İstanbul’dan Üsküdar’a Yol Gider, Kader Benden Ne İstedin, Seven Ne Yapmaz, Son Hıçkırık gibi şarkıların sözleri de Sadık Şendil’e aittir.

Sadık Şendil sanat dünyasına ilk adımını yazdığı opereti ‘Fuar Yıldızı’ ile atar. Bugün Beyoğlu’nda, Ferhan Şensoy’un kullandığı mekânda Ses Tiyatrosu ve Opereti’ni kuran Avni Dilligil, ‘Fuar Yıldızı’nı 1942 yılında sahneye koymuştu.

Tarihçi, gazeteci ve oyun yazarı İsmet Bozdağ da, Sadık Şendil’i 1945’de, Bursa’da tütün eksperi olarak çalışırken öğrencilere oynattığı ‘Fuar Yıldızı’ operetini izlemesi sayesinde tanımıştır.

O sıralar yazarı olduğu Son Posta gazetesinde yazdığı övgü dolu Bursa izlenimleri tanışmalarının ve Şendil’in ölümüne kadar süren dostluğun da başlangıcı olur.

Sadık Şendil sinemaya giriyor

Sadık Şendil’in sinemaya giriş hikâyesi de, aslında senaryolarına benzer!

Yalova vapurunda karşılaştığı bir dostu, kendisine Zeki Müren’in başrolde oynayacağı bir senaryo aradıklarını aktarır.

“Ben yazarım” dese de, Şendil günlük hengâme içerisinde bu sözünü unutur. Ta ki, bir gün Cahide Sonku’dan telefon alıncaya kadar!

Cahide Hanım, ‘Beklenen Şarkı’nın akıbetini merak etmektedir. “Yazdım” der, Şendil, yalan söylemiştir!

Ama, 2 gün içerisinde de, gerçekten bir senaryo yazıp, ulaştırır.

1953 yılında çekilen ‘Beklenen Şarkı’ Türk sinemasının klasikleri arasında yer almakla birlikte, getirdiği büyük gişe hâsılatı ile Sadık Şendil’in de ünlenmesini ve aranılan bir senarist haline gelmesini sağlar.

Yazdığı senaryo sayısı halen tam olarak bilinmemekle birlikte, yaklaşık 200 civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Melodram ve komedi sinemasının köşe taşları sayılan Beklenen Şarkı, Gelin Ayşem, Ayrılık, Sevmek Günah Mı, Taş Bebek, Yedi Kocalı Hürmüz, Gözleri Ömre Bedel, Kart Horoz, Bir Millet Uyanıyor, Aşkın Kanunu, Senede Bir Gün, Fakir Bir Kız Sevdim, İstanbul’da Cümbüş Var, Kanli Nigâr, İngiliz Kemal, Kördüğüm, Sürtük, Ham Meyva, Son Hıçkırık, Kadifeden Kesesi, Sev Kardeşim, Tarkan, Oh Olsun, Salako, Köyden İndim Şehire, Hababam Sınıfı, Gülünüz Güldürünüz, Gırgıriye filmleri hep Şendil’in kaleminden çıkmış senaryolardan filme çekilmiştir.

Öte yandan, gönül dostu İsmet Bozdağ’ın aykırı düşüncelerini de burada belirtmeden geçemeyiz. Bozdağ’a göre, “beynini satmaya mecbur insanlardan biriydi, Sadık Şendil dostum!.. İstediğini değil, “isteneni” yazıyordu.”

Bozdağ bu tespitlerini şu anısı ile daha da ileri götürür: “Senaryo yazmaktan o kadar bıkmıştı ki, bir gün bana “Hayatımda en sevdiğim şey sinema idi… Bazı filmleri 10 kez seyretmişimdir, gene seyrederim… Fakat şu senaryo yazmak yok mu, işte belki bu yüzden sinemadan nefret edeceğim!..” demişti.”

İsmet Bozdağ’ın aktardıkları Şendil’in gerçek duygu ve kanaati olsa da, bu büyük ustanın Türk Sineması’na bıraktığı hiç de küçümsenecek bir miras değildir. Hatta, Sadık Şendil’in sinemamızın özgünlüğüne katkı yapan en önemli köşe taşlarından birisi olduğunu söylemek kesinlikle abartı değildir.

Orta oyunlarının modern Türkiye ile kaynaşmasını ve bunun yanında yeni temalar ve karakterlerle zenginleşmesini, sinemamızın yapay ve taklit karakterlerden kurtulmasını sağlayan en önemli sanatçılardan birisi hiç kuşkusuz Sadık Şendil’dir.

Ak mendilli bir İstanbul beyefendisi

Sadık Şendil için herkesin üzerinde kesin fikir birliği yaptığı nokta, onun gerçek bir İstanbul beyefendisi olduğudur.

41 yıl dostluk sürdürdüğü İsmet Bozdağ, ardından yazdığı Milliyet’teki köşesinde bunu şöyle anlatır: “İstanbul efendisi olunmaz, İstanbul efendisi doğulur!.. Sadık Şendil İstanbul efendisi doğmuş bahtlı kişilerdendi. Gönül kırmaz, insan incitmez, herkese kol kanat gerer; onun için Sadık Ağabey’dir! Yaşını başını aldığı, az çok ünlü olduğu yıllarsa değil; kendi yaşında gençlere rejisörlük ettiği Bakırköy Halkevi Sahnesi’nde de ‘Sadık Ağabey’di!”

Kimler geldi kimler geçti

Osman Seden, Nezihe Araz, Kandemir Konduk, Hadi Çaman, Kemal Sunal gibi yanında olmuş, dostluğunu yaşamış herkes için Sadık Şendil öncelikle kibarlığı, zerafeti, saygı ve hoşgörüsü ile ‘müstesna’ bir beyefendi oluşuydu.

Son yıllarında Sadık Şendil ile çalışma şansını yakalayan, mizah yazarlığımızın önde gelen isimlerinden Cihan Demirci de, kendi ustasını anlatırken sürekli ütülü ve pırıl pırıl takım elbisesini ve göğüs cebinden eksik olmayan beyaz mendilini anmadan geçemiyor.

Demirci, Şendil’in kibarlığının ve zerafetinin sadece kadınlara dönük olmadığının, onun yaşam felsefesi olduğunun özellikle altını çiziyor.

Halit Refiğ için “nevi şahsına münhasır bir yaratıcı”dır.

Osman Seden için “kelimenin tam anlamı ile dost”, Ertem Eğilmez için “görülmemiş derecede güçlü kişilik sahibi”, Sırrı Gültekin için “hocam, hepimizin ağabeyi” idi.

Usta oyuncu Münir Özkul “ilk hocam, ağabeyim, babam, her şeyim” der.

Halit Akçatepe, Müjde Ar ve Kemal Sunal için ise, “yeri doldurulamayacak bir usta”dır.

Perran Kutman da “sevgiyi ve saygıyı ondan öğrendim” der.

Yanında sadece sanatı değil, insan olmayı, hoşgörüyü ve hayatı öğrenen sanatçılarımızın hiçbir zaman unutamadığı ve anılarıyla yaşattıkları Sadık Şendil 26 Temmuz 1986’da uykusunda geçirdiği kalp krizi sonucunda dünyaya veda etti.

Ama, her gün televizyonlarda yayınlanan filmleri ile, insanların birbirlerine aktardıkları unutulmaz replikleriyle yaşıyor ve yaşamımıza ışık olmaya devam ediyor.



Güldürü Üretim Merkezi (GÜM)

1980 darbesi sonrasında Türkiye’nin zorla sokulduğu ‘yeni hayat’ içerisinde mizah da kendi payını almak zorundaydı. 1982 yılında Müjdat Gezen’in öncülüğünde, Ümit Yaşar Oğuzcan, Kandemir Konduk, Aziz Nesin, Sadık Şendil ve bir sonraki dönemde oldukça ünlenecek Cihan Demirci gibi ülkenin 40 – 50 civarında en seçkin yazar ve çizerleri bir araya gelmiş ve Türkiye’de bir ilki deniyorlardı.

Sinema, tiyatro, basın ve daha pek çok alanda mizah metinleri, görseller, skeçler, senaryolar, karikatürler üreten GÜM, Türkiye’nin ilk ‘mizah fabrikası’ sayılabilir.

Hürriyet, Güneş vd. gazetelerin mizah ve televizyon ekleri yapılıyor, hatta Müjdat Gezen’in ilk film yönetmenliği denemesi de GÜM çatısı altında gerçekleşiyordu.

Zeki-Metin ikilisinin zirvede oldukları dönemde, en popüler oyunlarının skeçleri GÜM tarafından yazılıyordu.

O günleri unutmadığını ve büyük ustaların arasında piştiğini söyleyen Cihan Demirci, örneğin ‘Beyoğlu Beyoğlu’nun eski İstanbul skeçlerinin Sadık Şendil ustanın kaleminden çıktığını söylüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar