Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

At ve Üsküdar meselesi

Aylardır hepimiz bir tek konuya kilitlendik: Referandum.

Bütün dünya ve Türkiye sorunlarını bir yana itip “cambaza bak” örneğinde olduğu gibi 16 Nisan’da yapılacak referandumla yatıp kalktık.
Aslında ben bu konuya bu hafta girmeye pek istekli değildim.
Ama öyle gelişmeler yaşandı ki klavye ister istemez tercihini referandumdan yana koydu.
“Reis” ve çevresi referandumun ne kadar da demokratik bir yöntem olduğunu, hele de Anayasa değişikliğiyle Türkiye’nin nasıl da ‘nurlu ufuklar’a doğru uçacağını millete telkin etmeye çalıştı.
Neyse, sonucu hepimiz biliyoruz.
Bilmediğimiz 2016’da yapılan bu referandumun “evet”inin neden 2019’da uygulamaya konulacağı.
2019 çok uzun bir zaman değil mi?
Kim öle kim kala?
Günaha girmek gibi olmasın ama hiç kimse “Benim daha üç yıl boyunca yapacağım çok şey var.
Onun için ömrümün uzaması gerek” diye ilahi güçlerle pazarlığa girmez ki.
Ya da ne zaman ecelimizin geleceğini nasıl tahmin edebiliriz?
Her neyse... İki gün önce kimi okurlardan bazı sandık başı bilgileri aldım.
Onları sizlerle paylaşayım dedim.
Şöyle: AKP ilçe teşkilatlarında daha önce YSK’dan alınan mühürsüz, filigranlı pusulalara evet basılarak üyelere dağıtıldı.
Sonra seçim günü bunların sandık kurulunun verdiği mühürlü pusulalarla değiştirilmeleri istendi.
Bunu yapıp mühürlü pusulaları ilçeye götürenler, karşılığında bizim yatırdığımız vergi paralarıyla bayağı cömert ödemeler aldılar.
Miktar mı? 350 ile 400 TL arası olduğu söyleniyor.
“İstenseydi sandık kurulunun mührü de tıpkı pusulalar gibi önceden AKP ilçe yönetimlerine dağıtılabilirdi ama neden dağıtılmadı?” sorusu akla gelebilir.
Çünkü kendilerinin hazırladıkları mühürsüzle mühürlü pusulanın yer değiştirdiğini teyit etmek gerekiyor.
Uyanık vatandaş her iki pusula da aynı olursa ben sizin dediğinize oy verdim der ama yine de bildiğini okur, gelir bir güzel de parasını alır.
Onun için iki pusula arasında fark gerekiyor.
Ya sandık mührü olmayacak ya da “tercih” yerine “evet” mührü basılacak.
Sandıklar açıldığında dönen bu dolap ortaya çıkınca hemen YSK’ya başvuru yapıldı.
İlginçtir ki YSK üyeleri 2010 tarihli yasaya ve referandum yasasına aykırı biçimde bu mühürsüz ya da “evet” mühürlü satılık oy pusulalarını geçerli kabul etti…
Tabii bu yapılana hiç de şaşırmamak gerekiyor.
Son yapılan iki genel seçimde de aleni usulsüzlükler yüzünden sonuçlara yapılan itirazlar bizzat YSK’nın Başkanı Sadi Güven tarafından reddedildi.
Güven aynı tavrı 16 Nisan referandumunda da gösterdi.
Güven’in tam tarafsızlık gerektiren YSK Başkanlığı’na pek de uygun olmayan bu tavrının nedenini merak ettim.
Sonuçta insanız hepimiz.
Zaman zaman eğilimlerimiz ve duygularımız ağır basabilir, hiç kuşkusuz.
Fakat öğrendiğim bir bilgi beni gerçekten hayrete düşürdü.
Ankaralı bir dostumdan aldığım bilgi şöyle: YSK Başkanı Sadi Güven’in eşi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in danışmanı olarak görev yapıyormuş.
Bunu duyunca “pes” demekten kendimi alamadım.
Ayrıca daha önce bu durumu bilenler olabilir.
Cehaletimi mazur görsünler, lütfen.
Bu tek bir örnek!
Kim bilir daha bilmediğimiz neler var?
Örneğin buhar olup uçan bir kaç milyon oydan söz ediliyor.
Şurası çok açık ki referanduma şaibe bulaşmıştır ve bu lekeyi hiç bir temizlik malzemesi çıkaramaz.
Reis istediği kadar “Atı alan Üsküdar’ı geçti” desin.
Ama unutmasın ki atla geçildiği sanılan o Üsküdar ahalisi yüzde 54’e yakın oranda “hayır” oyu verdi.
Üstelik de AKP’nin kalelerinden biri sayılan Üsküdar’da.

Bir de referandum bağlantılı değinmek istediğim bir konu var.
O da kamuoyu araştırma şirketleriyle ilgili.
A&G adlı bir kamuoyu araştırma şirketinin sahibi Adil Gür referandumdan tam iki gün önce “evet” oylarının yüzde 60’ın üzerinde çıkacağını duyurdu.
Derken CHP İzmir milletvekili Dr. Aytun Çıray da Gür’ün AKP adına bu çalışmayı yaptığını duyurdu.
Çıray’ın suçlaması doğruysa gerçekten vahim bir durum.
İşin başka bir boyutu daha var.
Adil Gür isimli zat tahminlerinde fena halde yanıldı.
Merak ettiğim acaba “Ben büyük bir hata ettim.
Sektörden çekiliyorum” diyecek mi?
Yoksa hiç bir şey olmamış gibi kamuoyu oluşturmaya devam mı edecek?

Önceki ve Sonraki Yazılar