Göreceğiz bakalım ne kadar ilkelisiniz!

Şu “Siyaseti futbola, futbolu siyasete alet etmeyin” diye çığıranların ikiyüzlülüğünü, futbol gene kendi doğası içinde cevaplamak üzere.
Aslında bahsi geçecek durum, nihayete ermeden bile bunun bir kanıtı.
Ukrayna’da olan biten malum olaylar Kırım Parlamentosu’nda oylanacak referandum aşamasına geldi. Rusya Kırım Tatarları'na özgürlük vaadi ile çok istediği denizine kavuşmayı hayal ediyor. Kırım’da bunlar olurken karşı kanat, yani ABD ve AB de boş durmayıp, karşı ataklarla durumu lehlerine çevirmeye çalışıyorlar. Dünyanın her yerindeki savaşlarda olduğu gibi Ukrayna’da da aslında bu blokların savaşını izliyoruz.
Batı kanadı Rusya’nın tavrına göre bir dizi yaptırımı dile getirirken, Bild Gazetesi çeşitli iddialar içeren bir haber yayınladı. Haberde 17 Mart 2014’ten itibaren en üst düzeyde 13 Rus yetkili ve iş adamının AB ve ABD’de istenmeyeceği, hatta hesaplarının dondurulabileceği iddia ediliyor. Bunların arasında Gazprom’un CEO’su Aleksey Miller ile petrol devi Rosneft’in CEO’su Igor Seçin de var.
Burada bizi, ya da futbolu ilgilendiren mesele, herkesin malumu olduğu üzere Gazprom. Konuya biraz daha açıklık getirmesi açısından şirketin sponsorluklarını sıralarsak, UEFA Şampiyonlar Ligi, Zenith, Shalke 04, Chelsea ve Kızılyıldız gibi oldukça önemli organizasyon ve kulüpleri görüyoruz.
Avrupa’nın en büyük futbol organizasyonunun sponsoru Gazprom ve Gazprom’u topraklarından istemeyen Avrupa Birliği ikilemi bize muhtemelen futbol/siyaset ilişkisine şiddetle karşı çıkan kurumların riyakârlığının para/etik ikileminde gösterecek.
Küçük bir ihtimal dâhilinde de olsa söz konusu ambargo gerçekleşirse; Rus, Arap, Uzakdoğu sermayesi dopingi ile ayakta duran futbolun 'ilkeli' kurumlarının ve futbol siyaset ilişkisinde son derece hassas olan AB’nin de nasıl bir tavır takınacağını merakla bekleyeceğiz.
Sonuç olarak futbol ve siyasetin birbirinden ayrışması tamamen gerçek dışı.
Kurumların ise bunu sadece taraftar boyutunda ele alması başka bir riyakarlık.
Ve şayet Gazprom’a söz konusu yasak uygulanır ise yine gerçek tepkiyi gösterecek ve kurumları ilkeli davranmaya zorlayacak olan da aynı taraftar tabii ki. Bekleyip görelim.
“AÇ KAPIYI VEYSEL EFENDİ, FENER'İN MAÇI VAR”
Her güne bin bir hüzün düşen günlerdeyiz. Yüreğimizde gencecik acılar. Yüreğimizde çocukluğun, gençliğin kırılıp dökülüşü…
Böyle zamanlarda küçücük bir iyilik görsek sarılıyoruz. İyi bir insan görsek gözümüz doluyor. Berkin’in babasıyla Burakcan’ın babasının konuşmasında dolup dolup ağlıyoruz,
Hopalı memur Teoman’ın dürüstlüğünde umudu arıyoruz.
Yarı yolda bırakılmış bir masumiyeti bulabilmek derdimiz.
Öfkeli de olsak, isyan da etsek hepsi o güzel günlerin arayışından.
O yüzdendir ki Yaşar Usta’nın meşhur tiradından parçalar yazıp duruyoruz sağa sola. O yüzdendir ki Yaşar Usta’nın evlatlarını nasıl yetiştirdiğini sonsuz kez izleyebiliyoruz. O yüzdendir ki Hababam’ın tüm muzırlıklarına rağmen sonunda hep iyiyi, doğruyu en saf haliyle biz yaşatmasına kahkahalarla, umutla karşılık veriyoruz.
Duyduk ki Hababam, Fenerbahçe stadında olacakmış.
“Aç kapıyı Veysel Efendi” diyen sesi duyacakmışız.
3 yıldır süregelen mücadeleye eklenen genç hüzünlerin arasında masumiyet dolu anılara bir kapı açılacakmış.
“Hababam, güm, güm, güm” sesleri arasında bir türlü gerçekleşmeyen adaletin, 'belki bir gün' diyen umut dolu haykırışı duyulacakmış…

Önceki ve Sonraki Yazılar