Bahçeli'nin kayyum kozu!

Seçimlerde ağır darbe yiyen partilerin başında MHP geliyor. Ankara’da siyaset gözlerini kurulacak yeni hükümete ve yeni anayasa tartışmalarına çevirirken, MHP’de 1 Kasım’ın ardından alevlenen yönetim kavgasını gündemin alt sıralarına itti. Oysa MHP kaynıyor ve belki de tarihinin en büyük hesaplaşmalarından birine hazırlanıyor.

1 Kasım seçimlerinde MHP 11,9’a düşerek 40 milletvekili çıkarttı. 7 Haziran’da 16.29 ile 80 sandalye elde eden MHP, üçüncü parti konumundan dördüncülüğe geriledi.  Elde edilen sonuç bir süredir perde gerisinden eleştirilen Devlet Bahçeli’nin liderliğini aleni biçimde tartışmaya açtı.

MHP’nin beş puanlık düşüşü Bahçeli’nin 7 Haziran sonrasındaki “Hayırcı” tutumuna ve partideki bazı isimlere dönük tasarruflarına bağlandı. Meral Akşener’in aday gösterilmemesi, Sinan Oğan’ın ihraç edilmesi benzeri tercihleri eleştirildi.

Partinin rahatsız isimleri MHP’de değişim zamanını geldiğini ifade ederek, olağanüstü kongrenin toplanmasını istediler. Meral Akşener ve daha önce Bahçeli’ye karşı yarışan ve 441 oy alan Koray Aydın, Selim Kaptanoğlu, Servet Sazak öne çıkan aday adaylarından…
***
Muhalefetin hedefi seçimli kurultayla Bahçeli ve yönetimini devirmek... Akşener’in adaylığını açıklaması bekleniyordu ancak gündemin yoğunluğu ve tüzük engeli kararını ertelemesine yol açtı. Alparslan Türkeş’in doğum günü 25 Kasım’da adaylığını ilan edebilir. Diğer isimler de teşkilatlarda nabız tutuyor.
Muhalefet liderleri bugünlerde delegenin tutumuna göre birbirlerinin lehine çekilmeyi de tartışıyor. Sinan Oğan’a şans tanınmıyor. Koray Aydın ve Servet Sazak da görece öne çıkan Meral Akşener’e omuz vererek bir adım geri durabilir.

Ama Bahçeli’yi devirmek o kadar kolay değil, Alpaslan Türkeş’ten “ülkücü mirası” devralan Bahçeli, 18 yıldır tartışmasız biçimde MHP’yi yönetiyor. Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş bile 1997’de aday olmasına karşın sonuç elde edemedi. Sonunda MHP’yi terk etmek, yeni parti kurmak zorunda kaldı. Tutmayınca MHP’ye geri döndü ama Bahçeli’nin mutlak liderliğini aşamayınca soluğu AKP’de aldı.
***
Bahçeli, 3 Kasım 2002’de MHP’yi barajın altında bırakmasına rağmen koltuğunu korumayı başarmış bir siyasi aktör. Bunda katı yönetimin yanında tüzük zırhı da etkili oldu.  Bugün muhalefeti kara kara düşündüren o zırhlardan biri de MHP tüzüğünün “Büyük Kongre”yi düzenleyen 63. Maddesi’nin 4. Fıkrası.

O fıkra, “olağanüstü kongrelerde seçim yapılamayacağını” hükme bağlıyor. 2009’da değişikliğe gidildiğinde “Bahçeli’ye tüzük koruması” eleştirisi getirilmişti. Anlamı açık. Yeterli imzayı bulup olağanüstü kongreye gidebilirsiniz ancak seçimle Bahçeli’yi değiştiremezsiniz.

Muhalefetin önce olağanüstü kongreyi toplayıp fıkrayı kaldırması, ardından ikinci olağanüstü kongreyle yönetim seçimini sağlamaları gerekiyor.
Bahçeli de o güvence ile partisinin yetkili kurullarını toplayıp acilen olağan kongre takvimini ilan etti. MHP Olağan Kurultayı, tam iki yıl sonra, 18 Mart 2018’de.
Bu anlamlı tarihle Bahçeli, muhaliflerine “Çanakkale geçilmez” mesajı veriyor. Tüzük değişmediği sürece de o tarihten önce Bahçeli’yi indirmek mümkün değil.
***
Muhalefetin önünde aşılması güç engeller var. İkili kongre ile seçim yapmaları zor ama imkânsız değil. Bahçeli de yüzde 11’le yediği darbenin ülkücü camiada kendisini sorgulayan bir sonuç ürettiğinin farkında.

Güçlü “dip dalga”nın bir büyük tusunami yaratacağını hesaplayarak muhalefeti yıpratma, kongreyi engelleme stratejisine yöneldi. Kendisini eleştiri oklarının hedefinden uzaklaştırıp,  merkeze MHP’nin milliyetçi duruşunu yerleştirdi. İşi “darbeye”, “komploya” kadar taşıdı. Muhaliflerini, “MHP’ye operasyon yapmakla, Saray darbesine ortak olmakla” suçladı.

Hamlesinin tabanda etkisizliğini görünce bu kez otoritesini konuşturdu, “tehditkâr” cümleler kurdu, “Kongre salonuna nasıl girecekler?” diyerek korku salma yolunu gitti.
Ülkü Ocakları devreye sokuldu. Başkan Kılavuz, “Davamıza ve liderimize, sadakatimiz, samimiyetimiz, bağlılığımız her zamanki gibi en üst düzeyde olacaktır. Bu düstura aykırı hareket edenlerin feriştahına taviz vermeyeceğiz. Tavrımız net ve sert olacaktır” şeklinde çıkışlar yaptı. Gözdağı siyaseti rakip kanatta değer bulmayınca Bahçeli son koz olarak “kayyum” restini çekti.
***
Bahçeli ve kurmaylarının çabaları, yönetimi bırakmak istemediklerini ortaya koyuyor.  Yönetime yakın isimler bunun “muhalefeti püskürtme stratejisi” olmadığını belirtip, MHP’ye ve Türk milliyetçiliğine gerçek anlamda operasyon yapılmak istendiğini savunuyorlar.

“Devlet bey, MHP ve Türk milliyetçiliğinin çimentosudur. Kimse birilerinin kurguları ile O’nu devirip Türk milliyetçiliğini dönüştürmeye, yeni anayasa sürecinde MHP’yi işlevsiz kılmaya heveslenmesin. Bu bir oyundur ve kimse bu oyuna gelmesin” diyorlar. “Kayyuma gideriz” restinin de bu endişeyle gündeme getirildiğini söylüyorlar.
Muhalefet ise, kayyum tehdidini Bahçeli’nin konumunu koruma stratejisinin bir parçası olarak görüyor. Bahçeli ve ekibinin  “MHP’yi kayyuma muhalefet mahkûm etti” diyerek kendilerini köşeye sıkıştırmaya çalıştığını düşünüyorlar.
***
MHP’de kayyum tartışması yeni değil. 2002’de MHP’nin baraj altında kalmasının ardından Bahçeli bir kez daha sorgulanmış, muhalifler olağanüstü kongre için yeterli imzaya ulaşmışlardı. Ancak Bahçeli, kaybedebileceğini hissederek çağrıyı tanımamış ve kongreyi toplamamıştı…

Muhalefet konuyu mahkemeye götürdü. MHP’nin kayyuma teslimi an meselesiydi. Bahçeli son anda birkaç delegenin imzasını çektirerek, partisini kayyumdan kurtardı.  MHP lideri geçen hafta o süreci MHP il başkanlarına anımsatıp, “Bugün de benzer girişimler gündeme gelebilir” diyerek uyanık olmaları konusunda uyardı.

O mesaj aslında rakiplerineydi. Belli ki Bahçeli muhalefet yeterli imzaya ulaşsa bile kongreye gitmeyecek. Mahkemeye gitmelerinin önünü kesmek için de “kayyum kozuna” oynuyor. Muhaliflerini, “MHP’yi kayyuma teslim eden” bir pozisyona iterek dip dalganın önüne geçmek istiyor.

“Kayyum kozu” etkili olacak mı? Bahçeli, 18 yılın ardından koltuğunu bir kez daha korumayı başarabilecek mi?
Bekleyip görelim…

Önceki ve Sonraki Yazılar