Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Baroma dokunma!

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu ve İzmir Barosu hakkında ateş püskürüyor.

Benzer şikâyetler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğandan da duyuluyor.

Adalet Bakanı, Baroların bataklığa girmede zirve yaptığını söylüyor.

Özellikle İstanbul Barosu eski başkanı Prof. Dr. Ümit Kocasakal, TBB Başkanı Feyzioğlu, Anayasa Profesörü hocamız Süheyl Batum ve sonunda mensubu olmaktan gurur duyduğum İzmir Barosu’na demokratik sorumluluk duygularından ve hassasiyetlerinden dolayı müteşekkir olunacağına, bazılarının hakarete ve aşağılamaya varan yermelerini görüyoruz.

Sebebi ise, bu kurum ve kişilerin hukuki ve sosyal sorumlulukları gereği tüm ülkeyi dolaşarak anayasa referandumunda yaptıkları HAYIR kampanyası.

Barolar anayasa ve evrensel  çağdaş hukuk ilkelerini savunmak ve korumak zorundadırlar. 

Bu zorunluluk baroların varlık sebebidir.

OHAL koşullarında, Cumhuriyet rejiminin ve anayasal düzenin en önemli esaslarını bir referandumla basit çoğunluk esasına göre yok edip değiştirme girişimine karşı HAYIR demek, sadece Baroların değil, çoğulcu demokratik parlamenter sisteme inanan herkesin boynunun borcudur.

Hiç bir korku, kaygı ve kayıp evet’in getireceği yeni rejimin  sonuçlarından daha büyük olamaz.

Sayın Adalet Bakanı’nın uymaya ve korumaya yemin ettiği anayasal rejimi daha birkaç yıl önce hararetle övgüler düzdüğü terörist, aşırı dinci cemaat tarikat lideri Fettullah  Gülen’in 15 Temmuzda darbeyle yıkmaya kalkışması daha 8 ay oldu.

Bu darbeci terörist cemaatin devlet içinde yapılanmasına en çok 15 yıldır kendisinin de önemli bir parçası olduğu iktidarın yardımcı olduğunu, onlar ne istedilerse 15 yıldır mensubu bulunduğu iktidar tarafından verildiği unutulmamalı..

Darbecilerin siyasi uzantılarına dokunulmadığını, nedense bu konunun en azından şimdilik örtbas edildiğini, bunda kendisinin ne kadar sorumlu olup olmadığı hususların açığa çıkarılması konusunda fikirlerini tüm kamuoyunun, ama özellikle 100 bin kişilik “avukat ordusunun” merak ettiği aşikâr.

Darbeyi engelleyen başlıca  güç TSK’nın anayasaya bağlı komutanlarıydı.

Şimdi yetki ve etkinliği kırpılmaya çalışılan meclisteki tüm partilerin 15 Temmuz kalkışmasına karşı ortak tavrıyla TBMM daha da yücelmişti. Meclisimiz, Demokratik kitle örgütleri, BAROLAR   ve sokağa çıkan yurttaşlarımız darbecilere karşı birlikte direndi.

Tarafsızlık üzerine şerefi üzerine yemin edipte, devlet imkânlarını ve havuz medyasını da sonuna kadar kullanıp EVET kampanyası yapan kişi ve kuruluşlar son sürat ve biraz da panik içinde, yeni suni mağduriyetler de yaratarak kampanyalarına hız verdiler.

İktidar ve yerel yönetimlerin baskısıyla şehirlerimizde  boş duvar kalmadı ya, evet reklamı yapılmayan.

Kişi hak ve özgürlükleri üzerinde titreyen ve evrensel hukuk ilkelerinin ve en önemlisi savunma hakkının yılmaz savunucusu olan bekçisi olan barolarımıza lütfen yan bakmayın.

Hukuk herkese lazım!

Unutulmasın, öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, herkesin bir gün bir avukata ihtiyacı olabilir.

Hukuk devletine ise, en çok onu yıkmak ve arkasından dolanmak isteyenlerin bir gün ihtiyacı olur.

Düşmeyen, kalkmayan bir Allah, denir ya!

HAYIR’lı günler dilerim.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar