Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Başkanlık- 2. Abdülhamid- miras

Ne alaka, demi? Maalesef, çok alaka çook!

İstibdat Abdülhamid ‘in mirası aslında, borca batmış miras örneklerinin belki de en büyüğüdür.


Son zamanlarda bazı çevrelerin niçin Abdülhamid hayranlığı, hatta özentiliği beslediği daha iyi anlaşılıyor. 

Yoksa Cumhuriyet’in içini boşaltıp, adı değiştirilmiş meşruti padişahlık tesis edilmek mi isteniyor?


Eğer Referandumda evet geçerse Anayasa değişiklik maddelerine de bakınca, yeni rejimin adı başkanlık mı, yoksa padişahlık mı olarak nitelenebilir, korkarım tartışılır hale gelecek! 


Bir tarafta meclisin yetkileri biçilecek, diğer yanda tüm güç bir kişiye devredilecek!


Hak, hukuk, adaletin adı başkan olacak!


Böyle başkanlık sistemi olmaz. Bu, başka bir şey…

En azından batı demokrasilerinde siyasi yorumlar çok, ama çok olumsuz.

Yapılanlara, söylenenlere bakınca çok benziyorlar veya en azından özentiliği içine düşüyorlar, Han hazretlerine.

Hâlbuki Abdülhamid döneminde istibdat rejimi ve kişisel zenginleşmesi dışında yapılan pek bir şey yoktu. 

Osmanlı topraklarından 1.500.000 kilometrekare, yani bugünkü Türkiye’nin 2 katı kadar toprak o pek sevdikleri istibdat padişahı döneminde kaybedilmişti.

Ama her nasılsa, ülke kaybederken, bu topraklarda alışkın olduğumuz bir şekilde, 33 yıl boyunca saltanatını kullanarak özel mülklerini çoğalttı.
 
Yani, kendisi zenginleşirken koskoca imparatorluk dağıldı.

Nesiller sonrası Abdülhamit soyundan geldiklerini söyleyen bazıları veya gerçekten olanlar piyasaya çıkıp, acaba bazı iktidar çevrelerinin Abdülhamid sevdasından bir çıkar sağlayabilir miyim arayışına giriyorlar.
 

Bunların devamı da gelir merak etmeyin.

Zaten çoğu İngiliz, Alman, Avusturya veya diğer ülke vatandaşları…

Bir kısmı, 20 yıl kadar önce avukatlığımın ilk yıllarında bana da gelmişlerdi miras alabilir miyiz diye sormaya. 

Ancak çalışma masamın arkasında duvarda gururla astığım kocaman ATATÜRK portresine bakıp bakıp dönmüşlerdi geldikleri ülkeye…


Valla, kaba hesapla bile borçlu çıkarsınız, haberiniz olsun!


Hâlbuki sözde murislerinin bu millete maddi manevi borçları bırakın İstanbul’un yarısıyla, tüm dünyayı alsalar, satsalar ödenecek gibi değildir!


Bak kuzum, hiç gülecek halimiz yok. Saltanatın kaldırılmasına ilişkin yasalar, ötesi ulusal irade dimdik ayakta. Bakma şu sıralar nezle oldu sadece, anlayana!


Abdülhamid’in önce 2. Meşrutiyet ve haleflerine, sonra ise Cumhuriyet dönemine bıraktığı ağır yükler, cehalet ve ödenmesi pek mümkün görünmeyen borçlar, kapitülasyonlar, yabancılara verilmiş hak ve imtiyazlar Cumhuriyet yönetimi tarafından kaldırılmış ve borçlar tamamen ödenmiştir.


Yani, Cumhuriyet ve yurttaşları borç almamış, 1. Dünya Savaşı enkazları altından çok sayıda fabrikalar kurarak, yani tarım ve sınai de üreterek kalkmıştır.


Ülkenin dört bir köşesinde cam, ipek dokuma, elektik santralleri, hava yolu şirketi, madencilik, Tekel, tütün, içki vs de millileştirildi, güçlendirildi, yeni fabrikalar yapıldı vs. vs. vs.

Cumhuriyeti aslında ağırlıklı olarak kadınların emeği ayağa kaldırmıştır. 

Sosyal, kültürel ve hukuki reformlara şimdi değinmeyeceğim.

Kısacası, Atatürk yoktan bir ülke, Cumhuriyet ve millet yarattı. 

Birileri de bu mirası savurmaya kalkışıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar