Kur'an, İnanç ve kadın

Dünyaca ünlü araştırma kuruluşu Pew, dev İslâm araştırmasının sonuçlarını yayımladı. 80 ayrı dilde yaklaşık 38 bin kişiyle yüz yüze yapılan anketlere Türkiye'den 1. 501 kişi katıldı. Dünya Müslümanlarının yaşam biçimlerini ortaya koyan araştırma, Türkiye’deki dine ilişkin durumu da ortaya koyuyor.

Araştırmanın daha çok Türkiye’deki sonuçlarına bakacağız. İlk sonuçlardan biri şöyle, yüz kişiden 99'u "Müslüman olarak büyütüldüm" diyor. Bu kesimin yüzde 89'u ise kendini “Sünni” olarak tanımlıyor. Yalnızca aynı dinden olmak yetmiyor. Günümüzde insanlar mezheplere kadar ayrılmalı. Anlayacağınız ne kadar çok parçalanırsak o kadar iyi! Emperyalist ülkelere zorluk çıkarmanın âlemi yok, hücrelerimize kadar bölünelim gitsin!

Allah ve Hz. Muhammed inancının,  Türkiye’nin de içinde bulunduğu Orta Asya ve Güney Asya’daki oranı yüzde 97.

Türkiye'deki Müslümanlardan "Dinin hayatımdaki yeri çok önemli" diyenlerin oranı yüzde 67.

Türkiye'de dini öğretilerin birden çok yorumu olabileceğine inananların sayısı ise sadece yüzde 22.

***

Sonuçlara baktığımızda ülkemizde dindarlığın önemli bir yer kapladığını görüyoruz. Sanırım içinde bulunduğumuz siyasal ve sosyolojik koşullar da bu durumu destekliyor. Ancak din konusunda bilgili olmaktan çok, inançla ilgiliyiz. İnanç olduktan sonra da bilgiye pek gereksinim kalmıyor. Kör inanç tam da böyle bir şey.

Bir kadın olarak  ve ağırlıklı kadın konularında yazan biri olarak, din ve kadın ilişkisi üzerinde durmayı gerekli buluyorum.  İslamın kadını ikinci sınıf olarak görmesinden başka, kadına ilişkin ne dediğini çok da bildiğimizi sanmıyorum. Ataerkil ve kapitalist sistem dâhil, sınıflı toplumlarda ezilen kadın aynı zamanda inanç düzenleri altında da eziliyor.

Kur’an’da kadının adının nasıl yer aldığı en net kanıtı oluşturuyor. Buradan başlayalım.

Arif Tekin, “ Kur’an’ın Kökeni” adlı çalışmasında, kadınla ilgili ayetlerin ne zaman inmeye başladığını kaynaklar  göstererek açıklıyor. Bu ayetler ataerkil kültüre uygun olarak hep erkeklerin çıkarlarını gözetiyor.(*)

Medine’ye göçten sonra, savaşlardan edinilen cariyelerle yaşamını birleştiren Hz. Muhammed’e karşı eşleri seslerini yükseltmeye ve kadınlar da ayaklanmaya başlar. Kadınların bu tepkileri Hz. Muhammed’in ve Hz. Ömer’in ailelerine kadar ulaşınca bu durumu önlemek için tedbirler alınması gerekir. Elbette kadının sesi kesilmeli, haddi bildirilmeli  ve ikinci sınıf olduğu hatırlatılmalıydı. İşte tam da bu durumda kadınlar için ayetler inmeye başlar.

Medineli kadınlar, “Neden annemiz Havva, babamız Adem olduğu halde biz kadınlar Kuranda hiç geçmiyoruz, neden biz kadınlar savaşa katılamıyoruz, neden biz kadınlar verasette erkeğin yarısı kadar pay alıyoruz ve nedir bu iki cins arasındaki ayrıcalığın nedeni?” gibi sorularını Hz. Muhammed’e sormaktan vaz geçmezler. Kadınlar haklarına ilişkin pek bir şey elde edemezlerse de en azından adları Kur’an’da geçmeye başlar. Kadınlara haklarının gerçek anlamda verilmesi söz konusu bile olmasa da içinde bulundukları durum hukuksal olarak düzenlenir. İslam’dan önce de süregelen aterkil sistem belirleyicidir ve bu sosyo-ekonomik düzen kadın haklarının verilmesini önler.

Ahzâp Suresi 53. Ayetinin bir bölümünün nasıl indiğine ilişkin, Enes bin Malik’in anlattıkları çok ilginçtir. Enes bin Malik, Hz.Muhammed’e 10 yıl hizmet eden sadık bir kuludur. Malik’in anllattıklarına göre, Hz. Muhammed, Zeynep ile evlendiğinde halk yemeğe davet edilir. Ancak yemek uzadıkça uzar. Karısının yanına gitmeye sabırsızlanan peygamber, konukları evden uzaklaştırmak için bir ayet indiğini söyler.

İşte bu ayet sözünü ettiğimiz Ahzâp Suresinin 53. Ayeti’nin ilk bölümü; “Ey iman edenler! Bir yemek için size izin verilmişse bu hariç, peygamberlerin evine girmeyin. Şayet yemeğe çağrılıysanız, yemek kabını gözetmeyin. Davet edildiğinizde girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz peygamberi üzüyor. Fakat o, bunu size söylemekten utanıyor. Allah ise hakkı söylemekten çekinmez.” (*)

Konukları kibar bir biçimde göndermenin bir yolu bulunuyor. Ayetlerin bu biçimde inmesi, erkek çıkarının gözetildiğini de ortaya çıkarıyor –ki bu örneklerden yalnızca biri.

Bu konuya devam edeceğim.

*Arif Tekin, Kur’an’ın Kökeni, Berfin Yayınları, İstanbul, Nisan 2012 sh:158,159- 180,181

Önceki ve Sonraki Yazılar