Süleyman Karan

Süleyman Karan

Belediyeden ne anlıyorlar ki Kent Konseyi'nden anlasınlar

Hangi partinin hangi yetkilisine sorarsanız sorun, yerel yönetimin, yerinden yönetimin, katılımcı demokrasinin ne denli önemli olduğunu ballandıra ballandıra anlatır. Hele ki bir belediyede bir müdürlük, il ya da ilçe meclisinde bir koltuk kapabilmişse, biraz daha janjanlı anlatır. Halkın eğiliminin öneminden, mahalli iradeye saygıdan bolca söz ederler. Ta ki, belediyenin aldığı kararlarda, hele hele mahalleyi ilgilendiren bir konuda mahallelinin karar vermesi için bir küçük plebisit yapılmasından söz ederseniz, ilkinde bunu “Tabii çok önemli, çok doğru bir yaklaşım… Bunu en kısa sürede başkana iletelim ya da belediyenin organlarında görüşelim” derler. Bu bürokrasi lisanında, “Sen daha çok beklersin, biz o kararı zaten aldık” anlamına gelir. Kısaca ‘keriz silkelemesi’ne maruz kalmaktasınızdır!

Masallara kulak asmayın!

Ülkemizde, belki birkaç istisnası vardır, ama hiçbir belediye şeffaf değil. Çağdaş yerel yönetim politikalarından ya bihaber (yüzde 99’u bihaber, ki zaten yerel yönetim üzerine bırakın yabancı dilde bir araştırma, Türkçe bir şey okudukları pek görülmüş değil) ya da haberdar ve tekerlerine çomak sokacak bir şeyler olduğunu bildiklerinden husumet dolular. Şeffaflık diye size yutturdukları, oldu bittiye getirdikleri icraatları, danışmanların (bunlar çok ilginçtir işte, sizin vergilerinizle hiçbir şey yapmayan, sadece laf yapan bir zevat) akrabası ve ahbabı halkla ilişki firmaları tarafından allayıp pullanıp sunulanlar.

Sağlı-sollu hepsi böyle

Bunu zaten merkezi kalmamış sağ partilerin yapmasında şaşılacak bir şey yok da, kendini halkçı, sosyal demokrat, katılımcı diye tanıtıp duran bazı belediyelerin yapıyor olması çok can sıkıcı… Böyle iki belediyenin icraatlarını ve belli ölçüde de beceriksizliklerini izleyen biri olarak, uzun süreden beri uygulanması gereken ama çeşitli şekillerde sulandırılan ya da engellenen Kent Konseyi deneyiminden bahsedeyim biraz.  

Belediyelerden ikisi de CHP’nin kalesi konumundaki iki ilçe… Her ikisinde de kimi aday gösterseniz gösterin, gözü kapalı seçilir, hem de fark atarak… Ve bu iki belediyeden birinde, Kent Konseyi diye ‘sen, ben, bizim oğlan dernekleri’nin müsameresi, diğerinde ise ‘mafyozi bir klik ile sırf rant üzerinden çöplenmek için varolan birkaç derneğin oyunu’ sergileniyor.

Kent Konseyi, katılımcı yerel yönetim anlayışını yaygınlaştırmak ve geliştirmek amacıyla gerek Birleşmiş Milletler gerekse Avrupa Birliği tarafından önerilen bir sistem. Amaç, yerel halkın katılımıyla yönetişim kültürünü ve katılımcı demokratik anlayışı yaygınlaştırmak. Ne fena değil mi!.. Zira bu olursa, belediye bir rant kapısı ve birilerinin ‘babasının çiftliği’ olmaktan çıkar, halk denetler, yönlendirir… E böyle olunca ‘cari siyaset kafasındaki siyasetçiler’ için bir çekiciliği kalır mı belediye başkanlığının ya da il ya da ilçe meclisi üyeliğinin?.. Kalmaz tabii… İşte bu yüzden gerçek anlamda, bir Kent Konseyi’nin seçilmesini, işlevselleşmesini isteyen yok. İşin garibi, belediyelere sivil inisiyatif kontenjanından alınan ve burada çok kısa sürede ‘belediye bürokratı’na dönüşenleri gördükçe, bu işin ne denli zor ve insanın kumaşının ne denli bozuk olduğunu gözlemliyorsunuz.

Sorgulamak sizin hakkınız

Şunu hemen belirtelim, her ilçe belediyesine gidip “Kent Konseyi çalışıyor mu? Seçimleri ne zaman yapıldı? Hangi sivil toplum kuruluşlarını haberdar ettiniz? Bugüne kadar neler yapıldı? Mahalle meclisleri niye kurulmuyor?” diye sormanız, sizin en doğal yurttaşlık hakkınız. Bu sorulara cevap verir gibi yapacaklar hemen söyeleyelim. Emin olun sizi kandırdıyorlar, zira bu ülkede en işlermiş gibi görünen Kent Konseyi'nin bile küresel ölçekte tarif edilenle uzaktan yakından ilgisi yok. Oysa ki, bu konseyler sayesinde, her sokağın, her mahallenin belediye kararlarına, icraatlarine etki etmesi mümkün. Bu konseylerin kararları, belediye meclisleri açısından tavsiye kararı olsa bile, emin olun bir noktada yurttaşların kararlarına uymak zorunda kalacaklar.

Bu ay içinde, biraz önce sözünü ettiğim iki ilçeden birinin Kent Konseyi'nin seçimleri yapılacak. Ve hala o ilçedeki binin üzerindeki dernek, sendika, oda ve sivil inisiyatife hiçbir şekilde ulaşmış değil belediye… Zira tüm sivil toplum kuruluşlarını temsilcilerinin bu konseyde seçme ve seçilme hakkı var. Her yurttaşın ise toplantıları izleme ve fikrini söyleme hakkı... Diğerinde ise zaten başkan ve adamları, laf olsun diye arada toplanıp 'pek katılımcı bir skeç' sergilemekle yetiniyor. Sadece birkaç saatinizi ayırın ve mahale muhtarınıza bir uğrayın. Sorun bakalım, Kent Konseyi'nden haberi var mı… Yoksa alın muhtarı birlikte gidin belediyeye, bakalım size nasıl bir masal anlatacaklar…

İzlemeyin, katılın

Şişli ve Beşiktaş sözünü ettiğim ilçeler hemen söyleyeyim. Kadıköy’de ise Kent Konseyi pek çok eksiğine rağmen bu iki ilçeye göre ağır aksak işliyor. Şimdi Şişli’de seçim hazırlıkları var, bir yanda bürokrasi, bir yanda ‘mafyatik bir şeyler’, bir yanda ‘katılımcı demokrasi için bu imkânı kullanmak isteyenler’… Çok yakından takip ediyor olacağız. Bundan iki önceki toplantıda fiziki saldırıya maruz kalmış Şişlililer orada olacak yine.. Niye mi? Hak gaspına karşı pısmadıkları, tırsmadıkları için.. Zira katılımcı demokrasiyi öyle kucağınıza bırakmazlar bu ülkede…Çatır çatır hakkını savunmayana katılım da yok bu ülkede…

Şişli-Beşiktaş hattında bu katılımcı demokrasi mücadelesini takip etmekle kalmayın, her fırsatta bizzat katılın!

Önceki ve Sonraki Yazılar