Süleyman Karan

Süleyman Karan

Ben yapmadım, o yaptı!

  Almanya Federal Parlamentosu’ndan ‘Ermeni Soykırımı’ tasarısı geçtiği günden bu yana, herkes bir hamaset ve saçmalama yarışındaki sormayın gitsin. Bir kişi de çıkıp, mantıklı bir açıklama yapıp, proaktif bir tavır almaya niyetli değil. Bu kez Türkiye toplumunun büyük bir bölümü ‘Herkes Türkiye’ye düşman’ sakızını birlikte çiğnemeyi tercih ediyor. Küçük bir bölüm ise tam tersi bir tavırla, marifetmiş gibi “Türkler soykırım yapar, herkesi doğrar” deyip enteresan olma peşinde... Saçma sapan bir ‘körler ile sağırlar birbirini ağırlar’ durumu sürüp gidiyor, pek çok konuda olduğu gibi... Küçük kesimin, bu tavrını bir kenara koyalım, çünkü pek bir önemi yok, ama özellikle mezhepçi ve ırkıçlar korosunun saçmalıklarına karşı birilerinin Türkiye halklarının onurunu kurtarması gerek! 
Kabile de öyle, ulus devlet de...   Öncelikle, geçmişte hemen hemen her halkın, her etnisitenin güçlendiğinde bir asimilasyon yapmadan duramadığından girelim söze... Bu bazı mütedeyyin sözde aydınlar ile sözde liberallerin ‘ulus devletler katliam yapar’ tezini geviş getirir gibi tekrarlamasıyla aynı şey değil, her güçlü olan ethik grup, kabile, topluluk, ulus bunu yaptı, yapıyor ve görünen o ki yapacak da... Bunun en net örneği bir zamanlar katliama uğramış bazı halkların ellerine fırsat geçtiğinde nasıl da katliamcı olduğu... Örnek mi İsrail, örnek mi Hutular, örnek mi Sırplar...    Asimilasyon, tehcir, katliam çok yaygın insanlık tarihinde... İşi soykırıma vardıranlar ise, bunu uluslararası hukukun net şekil şartları içinde değerlendirirsek pek fazla değil, aslına bakarsanız, bir Almanlar bununla suçlandı bugüne kadar, bir Hutular'a benzer ama daha esnek bir isnat yapıldı... Oysa ki yaklaşık 20 milyon Kuzey Amerika yerlisinin ortadan kaybolmasının sorumlusu belli değil. Ya da Yeni Zelanda yerlisi Maoriler’in Anglosaksonlar tarafından nasıl yok edildiği konusunda pek net bir tanım yapan yok. Bu arada hemen belirtelim ki Maoriler çok savaşçı ve yağmacı bir Mikronezya halkı ve asıl vatanları Yeni Zelanda’nın çok daha kuzeyindeki adalar. Bir gün atlamışlar kanolarına gelmişler bu iki büyük adaya ve önlerine geleni katletmişler! Yani hikâyenin dibi yok. Herkesin tarihinde bir zorbalık, bir adilik var.  Her halk katliam yaptı, yapar Biz Türkler de uzayda yaşamadığımıza göre tabii ki bu insanlığın kötü hallerinden nasibimizi almışız. Bu Ermeni tehciriyle sınırlı değil, daha öncesinde de Yavuz Sultan Selim Şah İsmail’den yana olan yüzde 100 Türk kanı taşıyanların kanını içmiş! Katliamlar yüzyıllar boyunca aralıklarla olsa da sürmüş ki, biz de bunları gözlerimizle gördük; Çorum’da, Maraş’ta; Sivas’ta... Ama mesele bence Ermeni tehciri, kimince Büyük Felaket, kimine göre katliam, kimine göre de soykırım denen olayın farklı bir veçhesinde... ‘Soykırım’ dediğimiz gibi hukuksal bir terim. Ve bunun için belli koşulların ve yöntemlerin olması gerek. İşte bu konu karmaşık ve yeterince bir veri de yok. Ama  Almanya ve Doğu Avrupa Yahudileri’ne III. Reich’ın yaptıklarıyla pek uzaktan yakından ilgisi yok. İki, bir soykırımı bir ulusun parlamentosunun belirlemesi pek mantıklı bir durum değil. Hani uluslararası bir mahkeme ya da uluslararası bir topluluk olsa neyse, ama Alman ya da Fransızlar’ın seçtiği milletvekillerinin “Bu soykırım, bu tehcir, bu katliam” diyebilmek için ne bir birikimleri ne de liyakatları olabilir.  Salakça yan çizmek    Bunu dedikten sonra rahatlayacak mıyız? Tabii ki hayır. Peki mezhepçi faşistler ya da kafatasçı faşistler gibi “Asıl onlar soykırımcı, pis Almanlar Yahudiler’den sabun yaptılar. Ne hakla bize  soykırımcı derler?” deyip üzerine ağızlarıdan köpükler saçarak “En iyi Ermeni ölü Ermeni” diye bögürecek kadar gerizekalı mı olunmalı?.. Tabii ki olunmamalı... Hele hele daha sinsi ve ikiyüzlüce haksızlığa uğrayan bazı halkları öne çıkararak, uyduruk soykırımlar mı öne sürmeli?.. Çerkes soykırımı, Tatar soykırımı, Ahıska Türkü soykırımı... Bu halkların hepsi de büyük acılar çekti diye, o acılar üzerinden kendi pisliğimizi örtmeye çalışacak kadar namert mi olmalı?.. Tabii ki olmamalı, insan olmalı... Ama bu yeryüzünde yaşayan tüm etnisiteler ve tüm uluslar ne yazık ki evrimin o aşamasına gelebilmiş değil. Değil mi ki, soykırıma uğradığı Alman Federal Parlamentosu tarafından kabul edilen ve bizi çok sinirlendiren Ermeniler de, çok değil 24 sene önce fırsat bulduğu için Karabağ’da kundaktaki bebeklerin boğazını kesebildi. Ve Ermeni tehciri sırasında öne çıkan ulusal bağımsızlık örgütleri de bildiğiniz Naziler’den feyz alan Taşnak-Sütyun faişistleriydi. Tıpkı kimler gibi? Tıpkı Maraş’ta hamile kadının karnındaki çocuğu parçalayan neseb-i gayri sahih yobaz gibi... İnsanlık ayıbıdır ırkçılık    Irkçılık ve mezhepçilik bir insanlık ayıbıdır. Bu ayıba sahip her insan müsveddesi katliam yapmaya hazırdır. Mesele; Ermeni, Türk, Kürt, Alman o bu değil, insan olmakla insansı olmak meselesidir. İnsan olan düşünür, kendini karşısındakinin yerine koyar ve katliam, soykırım ve tehcir yapmaz. Mesele bu kadar basit... Yani çevrenizde ağzından köpük saça saça böğüren bir şerefsiz gördünüz mü, çarpın ağzına bir tane... Başka bir şeyden anlamaz, ama kuyruğunu sokar bacak arasına, yan yan seyirtir, sesini keser. Yine çevrenizde çok bilmiş bilmiş konuşan bir aydın müsveddesi “Türkler faşisttir soykırım yapar” diye mırıldanıyorsa, yine vurun ağzının ortasına, o da tırsar ve sesini keser. Kazanan insanlık olur! Zira insan dediğiniz mahluk, gaza getirildi mi ve fırsat buldu mu katliam yapar, mesele biraz daha insanlaşmakta, buna çaba harcamalı!

Önceki ve Sonraki Yazılar