Yasalar biz faniler içinmiş?
Sokaklar aynasıdır toplumun, fiziksel görünümünden çok sokaklara hayat veren insanların davranışları ele verir "neler oluyor" o ülkede. Sirenli, ışıklı, plakası özel de olsa, devlet parası ile alınmış arabalar dışında, yola güvenle oturmuş yürüyen ne var gördüğünüz?
Bir kısmı ürkek ve tedirgin çok önemli bir şey yapıyormuşcasına, birbirlerine seslerini kısarak "bu ülke nereye gidiyor "sorusunu soruyor. Sorarken de etrafını, bir bakan var mı diye, gözucuyla takip ediyor.
Esnafın sabah sohbetleri sadece ödenemeyen "ödemeler"e ilişkin. Bir çoğu selamlaşmıyor bile birbirleriyle, okul servislerinden şen çocuk sesleri yükselmiyor artık, trafikte seyreden otomobillerin içinde her an kavga etmeye hazır kadın ve erkek yüzleri… Hani sert bir korna ölüme davetiyeyi de çıkarabilir, sopalar, palalar, hatta ateşli silahlar sağ koltuk yanında hazır bekliyor.
Gazeteler, tv'ler cinayet haberleri ile doluyor, kredi kartları patlamış memurlar "o bankadan bu bankaya” borç transferi yaparak yaşamanın ustası olmuşlar.
Bütün bu tabloya karşın "tık" yok. Herkes bir başkasının bir şeyler söylemesini veya yapmasını bekliyor. Hayal kırıklıkları da cabası.
"Para"nın satın alma gücü mallarda belki düşmüş ama insan ve döneklik pazarında çok az adam bıraktı. Satılmadık yeri kalmadı ülkemin ama "kan"satışı her anlamda çok ağın geliyor bana.
17-25 Aralık soruşturmaları dünya hukuk tarihine "kara" bir leke olarak işlendi, tam bunun şokundayken asansör faciasının mağdur ailelerinin (iki aile hariç), çocuklarının kanlarını sattığını duyduk ve “kanımız dondu desek” yeridir. Bundan çıkan sonuç AKP ve yakın eşrafının suç işleme hatta öldürme yetkisi vardır, yasalar biz faniler için geçerlidir ve torba yasalarla başımıza geçirilmiştir.
Hele Ethem Sarısülük'ün ailesine Ethem'i vuran polisten çok ceza istenmesi ise "tüy dik”miştir. Birine alışmadan başka bir hukuksuzluk geliyor ardından.
Diyecek bir şey yok. Sokağın sesi ile bitirelim "du bakalım ne olacak?"