Dinciler için namaz neyin göstergesi?

Dinciler için namaz; Maun suçlusu olmaya müsait, bu yolda kurulabilecek işbirliklerine katılıma hazır oluşun göstergesidir. Daha açık söyleyelim: Dinciler namazı bir ahlaksızlık karinesi olarak değerlendirmekteler. Bakın, yaşayan bir vatandaşın kitaplaştırdığı bilgilerden öğreniyoruz ki, TRT gibi egemen oldukları bir anayasal kuruma alacakları elemanların iki niteliği taşımasını şart koşmuşlardır: 1. Alevi olmamak, 2. Namaz kılmak (11 Mart 2014 tarihli gazeteler). Liyakat ve ehliyet aramıyor, namaz arıyor. Aslında onlar, tüm kurumlarda, bütün zeminlerde bu bölücü ve ahlaksız şartı esas aldılar. Neden?
 
Dinciler namazı hep bir parola gibi kullanırlar. Namaz kılmak onlar için bazı şeylerin varlığına karinedir. Elbette ki bu karine bazen umulduğu gibi çıkmaz. Beklediklerinin aksine; namazlı adam gerçek mümin, vakur ve dürüst çıkabilir. O zaman dinciler o adamı başka bahanelerle dışlarlar. Bu, dünyanın her yerinde, her devirde korunan bir dinci yaklaşımdır. Mesela Sudan’da Mahmut Muhammed Tâha (1985’te dinciler tarafından idam edildi) gibi bir seçkin mümini, kazaya namazı kalmamış bir insan olduğu halde, irtidatla suçlayıp idam etmişlerdir. Ve mesela; Mısır’da Nasr Hâmid Ebu Zeyd gibi bir büyük mümin düşünürü, alnı secdeden kalkmadığı halde, mürted ilan etmişlerdir. Neden? Çünkü bu insanlar dinciliğin ahlaksızlıklarına karşı olan insanlardır. Akılcı ve cumhuriyetçidirler.
 
Türkiye’de dinci vicdansızlığın birinci dereceden saldırı hedefi yapılmış nice namazlı mümin vardır. Mesela Prof. Dr. Hüseyin Atay Hoca. İslam dünyasının yaşayan en büyük beyinlerinden biri olan bu imam çocuğu ilahiyatçı düşünür, kazaya namaz bırakmamış bir insandır. Ama dincilerin birinci dereceden saldırdıkları; zındık, hatta mürted ilan ettikleri isimlerden biridir. Neden? Çünkü Atay, Kur’an müminidir, Maun ihlallerine karşıdır. Emevî uydurmalarının din yapılmaması için elli yıldır mücadele etmektedir.
 
İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık ve arkadaşlarını düşünün. Tümü namazlı müminlerdir ama aynı zamanda namuslu, vakur, dürüst, helal lokmacı, Maun ihlaline asla yanaşmayan ve o ihlallerle mücadele eden adamlardır. Dahası var: Bu insanlar Gezi Direnişi gibi bir özgürlük eylemine açıkça destek veren insanlardır. Yeryüzü sofralarını o eylemler sırasında kuran ve dünya literatürüne kazandıran onlardır. Böyle olunca, onların namazları niyazları dinci firavunluk tarafından saldırı hedefinde tutulmalarına engel olamamıştır.
 
Sözü uzatmaya ne hacet, bugünkü dincilerin fikir ve iman (daha doğrusu imansızlık) babası Muaviye, Hz. Ali aleyhine yürüttüğü propagandanın başına şunu koydurmuştu: Ali namaz kılmıyor.
 
Dinciler maskeli müşrik olduklarından şirklerini saklamak için Allah’ı, ahlaksızlıklarını saklamak için namazı hep dillerine dolarlar. Onlar çok iyi bilmekteler ki, müşrikliklerini Allah olmadan,  ahlaksızlık ve hırsızlıklarını da namaz olmadan dokunulmaz kılamazlar. Dincilerin olmazsa olmazları arasında ahlaksızlık ve hırsızlık nasıl esas ise, Allah ve namaz da öyle esastır. Çünkü namaz olmadan Allah ile aldatmayı, hırsızlığı, ahlaksızlığı, yalanı, iftirayı böylesine dokunulmaz bir biçimde yapamazlar. Onları yapamadan da var olamazlar.
 
Dinciler için parola daima şu olmuştur: “Yaşasın ahlaksızlık ve soygun, yaşasın bunlara paravan olan namaz ve cami!”
 
Şirke bulaşmamış müminler (ibadeti olan teist müminler ile ibadeti olmayan deist müminler), namuslu ateistler ve dinsizler bu gerçeği bilecek; namussuzluğa ve hırsızlığa karşı vermeleri gereken ortak mücadeleyi bu bilgiye uygun olarak stratejiye bağlayacaklardır. Aksi halde, beş buçuk katrilyon parayla beslenen yüz küsur bin camiyi güdümüne almış dincilik tümünü yerle bir eder. Nitekim etmek üzeredir.
 
 


Önceki ve Sonraki Yazılar