S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Bilinç

Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti Türkiye Cumhuriyetine ve değerlerine sahip çık.

Kentine sahip çık. Tarihine, kültürüne, sahip çık. Unutma ki

19 Mayıs 1919’da Samsundan başlayan kurtuluş savaşımızın, mihenk taşlarından biri 4 Eylül 1919’da gerçekleştirilen Sivas kongresi idi. Sivas’ta 97 yıl önce alınan kararlar; Cumhuriyetimizin kuruluşunun ve kurtuluş savaşımızın temel taşları idi.

9 Eylül 1922’de İzmir’den emperyalist ülkelerin ordularının ve işbirlikçilerinin denizden kaçmasıyla yurdumuz 94 yıl önce işgalden kurtulmuştu.

O günlerde bizi boyunduruklarına alamayan emperyalist güçler boş durmadılar. Emperyalistler, silahla başaramadıkları Sevr antlaşmasının maddelerini farklı askeri, ekonomik ve yardım paketleri adı altında işbirlikçileri ile birlikte yaklaşık 70 yıldır ülkemizde gerçekleştirme uğraşındalar.

Eğitimde, sanayide, ekonomide, sosyal yaşantımızda yaptırdıkları değişikliklerle bizi özümüzden koparmaya, tarihimizi unutturmaya, ahlaki değerlerimizi çökertmeye, aile bağlarımızı zayıflatarak, kendilerine bağımlı hale getirmeye, bilimsel eğitimden uzaklaştırarak ülke topraklarını ve Cumhuriyetin kazanımlarını talan etmeye çalışmaktadırlar.

Binlerce yıllık tarihe tanıklık etmiş Anadolu’muz, kentleri ile birlikte “uygarlığın, özgürlüğün, demokrasinin” beşiği olmuştur. “Tarihinden Kopan Milletler Yok Olmaya Mahkûmdur” sözü Anadolu’da birçok kez yaşanmıştır. Tarihi olmayan bir toplumun geleceği de olamaz.

Uygar, gelişmiş, medeni, bağımsız ülkeler en fazla tarihlerine, kültürlerine, fikir ve sanat eserlerine sahip çıkıp onları koruyarak gelecek nesillerinin öğrenmesini sağlayan yazılı eserlere sahiptir. Medeniyetin, gelişmişliğin yolu ve göstergesi budur. Kısaca; Tarihsel, kültürel, fikirsel, sanatsal değerlerimizi, dilimizi korumak uygarlığımızı, benliğimizi, karakterimizi korumaktır.

Nasıl mı? Atalarımızın yaşadığı, çocukluğumuzun geçtiği evleri, yeşil alanları, sokakları mahalleleri,  koruyarak ilk adımı atmalıyız. Tarihsel geçmişinin bilinmediği, kültürel değerlerinin olmadığı binaların ruhsuz beton yığınlarından başka anlamı olur mu?

Ülkemizde son yıllarda tarihsel kültürel değerlerin önemsendiği, kent belleğinin korunduğu planlama anlayışları merkezi yönetim ve bir çok yerel yönetimlerce terk edilerek, kentlerimiz kamu yararına değil rant odaklı pazarlanacak bir meta olarak görülmeye başlamıştır. Restore edilebilebilecek binalar, yıkıma terk edilmekte kent belleğini yaşatacak binalar tek tek yok olmakta, yerlerine çok katlı binalar yapılmaktadır. Parklar, yeşil alanlar, ormanlar dere ve göl yatakları imara açılmakta ya da kaçak yapılaşmaya göz yumulmaktadır.

Bunların bir kısmı kentsel dönüşüm, bir kısmı modernleşme ya da şehirleşme adı altında türlü reklam kampanyaları ile gerçekleştirilmektedir. Kent merkezindeki ve çevresindeki araziler farklı yöntemlerle el değiştirmekte,  kent dokusunu bozacak şekilde yeşil alanlar yok edilerek yüksek kat sayılı imar izinleri verilmekte, yapılan imar değişiklikleri ile büyük rantlar kazandırılmaktadır.

Yaşadığımız kentler de sosyal kültürel yaşam, yapılaşmada ki betonlaşma yozlaşma, yasalara uydurulmuş imar değişiklikleri ile yüksek kazanç kapısını aralamış, sermayenin egemen olduğu yeni bir yaşam çizgisini oluşturmuştur. Bu çizgi; çevre ile uyumlu estetik binaların yapımı ile gerçekleşecek modern kentler yerine, yeni binaların konseptinden oluşan, çevre ve alt yapı ile yeterli uyumu sağlamayan yeni çarpık kentleşmeleri yaratmaktadır.

Doğduğunuz, büyüdüğünüz sokak, mahalle, çevre kısa sürede değişmekte doğup büyüdüğünüz çevreye yabancılaşmaktasınız. Çocuklarınıza doğduğunuz evi, büyüdüğünüz sokağı oyun oynadığınız parkları eski fotoğraflar üzerinden anlatmaya çalışıyorsunuz. Yakın geçmişiniz, yakın tarihiniz sizden uzaklaşırken siz doğduğunuz evin, büyüdüğünüz sokağın mahallenin karakterini yitirmiş olduğunu hissediyorsunuz. Çevrenize baktıkça yaşadığınız kentin çevresinin değiştiğini, karakterinin farklılaştığını görüyorsunuz.

Ya siz… Siz deki değişim… Bu değişime hayır diyemeyen demek istese de gücü yetmeyen sizin karakteriniz, kimliğiniz istemeseniz de değişmiyor mu? Öyle mi düşünüyorsunuz?

Yapılan yüksek yapıların, gökdelenlerin yerinde ne vardı? Hatırlıyor musunuz? Oynadığınız sahalar, meyvelerini kopardığınız bahçeler, gölgesine oturduğunuz ağaçlar, üzüm topladığınız bağlar ne oldu?

Çocuklarınıza, torunlarınıza gelecek nesillere şehrinizin hangi mirasını bırakıyorsunuz?

Seçtiğiniz yerel yöneticiler sokağınıza, mahallenize, parkınıza, kentinizin tarihine sahip çıkmada duyarlı mı? Sizin kadar özenli mi? Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir kent bırakmak için ne yapıyor? Vizyonu yeterli mi?  Toplumsal duyarlığı önemsiyor mu?

Yakın tarihimizdeki ulusal kahramanların size unutturulmaya, çocuklarınıza öğretilmemesine tanıklık eden siz? En son hangi Milli Bayramı coşkuyla kutladınız? Anıtkabir’e, Çanakkale’ye, kentinizdeki şehitliğe, müzeye en son ne zaman gittiniz?

Kosova meydan savaşının 600’üncü yıl dönümünde Kosova ovasında bir milyon Sırplı gözyaşları ile tören düzenleyip, kendi tarihlerini yeni nesillere aktarmak için birçok etkinlik düzenlemiştir.

Çanakkale, Dumlupınar, İnönü, 9 Eylül tarihimizdeki önemli savaş ve günlerden hangisinde böylesi büyük bir organizasyon gerçekleştirilmiştir. Yerinde anma yapılıp, haftalarca süren ulusal ve yerel etkinlikler düzenlenmiş, tarihimiz genç nesillere aktarılmıştır. Neden yapılmamıştır?

Türk Milleti, Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden “Ya İstiklal Ya Ölüm” diyerek, emperyalistlere karşı Bağımsızlığını kazandı. Bizlere düşen görev; bağımsızlığımızı korumak için tarihimize, kültürümüze, dilimize, sokağımıza, mahallemize, kentimize, ülkemize, bayrağımıza, ahlaki değerlerimize sahip çıkmak,  gelecek nesillere öğretmek olmalıdır.

Bugün 11 Eylül. İzmir Seferihar ilçemizin düşman işgalinden kurtuluşunun 94. yılı. Seferihisar belediyesi özgün bir kutlama programı düzenlemiş. Belediye Başkanı Tunç Soyer, ABD’de yapılan Türkiye’de ilk kez gerçekleşecek olan Colors of Sky (Havanın Renkleri) isimli dev balonlu gösteri ekibini ilçesine getirmiş.

Yeşil ve barış için çalışan, Greenpeace’in Rainbow Warrior ( Gökkuşağı Savaşçıları) gemisini Seferhisar’a getiriyor. Greenpeace “Güneşe Yelken Aç” sloganıyla yenilenebilir enerji kullanımıyla ilgili çalışmalarını sunacak yapılanları inceleyecek. Soyer’in, başarılı ve özgün çalışmasını kutluyor, başarılar diliyorum.

Yarın Kurban Bayramı, bayramınızı kutlar esenlikler dilerim.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar