Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Bir dakika CHP..!

Ya AKP’ye ve bazı diğerlerine ne demeli?

31 Mart 2019 da yapılacak yerel seçimlere 2 ay kadar zaman kaldı.

Halk büyük küçük kentlerinde yerel yöneticilerini seçecek.

En başta belediye başkanlarını, birlikte de belediye meclis üyelerini.

Ve elbette mahallelerinin muhtarlarını da.

***

Pardon, size “Halk… Yerel yöneticilerini seçecek” mi dedim?

Vallahi kusuruma bakmayın.

Aslında kocaman bir yalan söyledim.

Yaşadığımız en büyük seçim tiyatrosu aslında.

Siz belediye başkanınızı kendinizin mi seçtiğinizi zannediyorsunuz?

Aslında siz önünüze liderler tarafından “sunulan” isimleri seçiyorsunuz.

Bu işin doğrusu nedir?

Doğrusu, demokratik partilerin süzgeçlerinden demokratik bir şekilde süzülüp gelen adayların halk tarafından seçilmesidir.

Aslında örneğin AKP’li adayları genelde tek adam belirliyor.

Dilediğini de, kendisi belirlemiş bile olsa ‘hadi sen istifa et’ talimatını da verebiliyor.

Atanmış da olsa sonra halk tarafından “seçilen” , pardon tasdiklenen “başkan” , ağlasa da sızlasa da istifa etmek zorunda.

Etmez ise, vay haline!

Lider sultası sadece başkanları mı belirliyor?

Başkanların yanı sıra önemli yerlerdeki meclis üyelerini bile.

Sözde “yetkili organlar” liderlerin listelerini istisnasız onaylar noter kâtipleri gibi, vururlar mührü.

CHP de biraz da olsa demokrasi işler.

Bunun son örneğini geçen Pazar günü 24 saat boyunca yaşadık.

Yanlış sistem içinde kısmen doğru, çiçek gibi adaylar da ortaya çıkabilir.

İzmir ‘de Tunç Soyer gibi örneğin!

CHP de en azından yerel ve daha sonrası Genel Merkez’de önce MYK da sonra da 60 kişilik Parti Meclisi’nde adaylar tartışılır.

Oylamalar yapılır ve bazen bir oy farkıyla aday belirlenir.

Hatta Genel Başkan’ın imzalayıp önerdiği aday bile veto yiyebilir Parti Meclisi’nde.

Hani azıcık da olsa CHP’de demokratik kültür vardır.

Yetmez ama şimdilik evet diyorum buna.

Sadece CHP için mi?

Kesinlikle hayır.

Başta AKP olmak üzere tüm partiler artık lider veya oligark kumpanyası olmaktan kurtulup demokratik siyasi parti haline gelmelidir.

***

Artık bu son olsun, önümüzdeki seçimlere yenilenmiş aktif ve canlı üyelerle parti örgütleri karar versin kim aday olacak diye.

Mümkünse mevcudun 15 katı kadar fazla sayıda delege ağı kurulsun.

Hem de doğrudan ilgili mahallelerde ve partinin orada aldığı oy oranında.

Hem de gerçek kadın ve gençlik kotalarına mahallede başlayarak.

Bu delege ağı partilerin omurgası ve hafızası olsun.

Yoksa tek adamların günlük zikzakları ve kavgalarına seyirci olmaktan öte bir şey yapamayız.

Hem yerel, hem de genel seçimlerde adayları işte bu güçlü delegasyon yapısı ön-seçip halkın terazisine koysun.

Zira şu anda uygulanan sistem tamamen yanlış ve tüm taraflar için onur kırıcı ve parti farkı olmaksızın “tek adam diktatörlüğüne” yol açan bir uygulamadır.

Aslında siyasi partiler demokratikleşmeden ülkenin demokratikleşemeyeceğini bilmek bu kadar zor olmasa gerek.

Bilmem şu koşullarda halen İzmir’de belediye başkanlığı için aday adayı olsam bile, anlatabildim mi!

Önceki ve Sonraki Yazılar