Seçime sayılı günler kala ortalık toz duman. Cemaat’in piyasa sunduğu ‘tape’lere AKP’nin Başbakanı Erdoğan söylemlerini sertleştirerek cevap verirken, AKP çevreleri de ‘kapı altı’ broşürlerle Cemaat’e karşılık veriyor. İmzasız afişler ve pankartlar sokaklarda boy gösteriyor. AKP’nin hedefinde görünürde Cemaat varmış gibi gözükse de, asıl hedef; Cemaat üzerinden CHP’yi vurmak. Temiz siyaset ve ahlak diyenler, kirli siyasetin dik alasını yapıyorlar.
2009 seçimlerinde ‘Gökçek gidecek, sol gelecek’ afişleri yaptıran ekip bu seçimlerde de benzeri bir hamle yaptı. CHP Milletvekili Hüseyin Aygün ile Mansur Yavaş’ın zafer işaretli montajlı afişlerini Ankara sokaklarına astıran bu ekibin elemanlarından birkaçı dün yakalandı.
Yakalananların arabalarından AKP afişleri çıkarken; Ankara semalarında bir helikopter, Melih Gökçek ve AKP logosu olan ‘Ankara'yı Gezicilere Teslim Etmeyiz’ yazılı pankart ile tur atıyordu…
* * *
Baş aşağı kayışını durdurmak için ‘tehditse tehdit, yalansa yalan’ diyen anlayış birçok yerde ‘Hangi CHP’ diye broşürler dağıtıyor. ‘SUE Araştırma Merkezi’ imzasıyla dağıtılan broşür ile Cemaat ve CHP din üzerinden vurulmaya çalışılıyor. Kapağında vücuduna altı ok saplanan türbanlı bir kadın resmedilmiş ve Cemaat’e atıfta bulunularak aynen şöyle yazılmış: “Diyorlar ki; Hükümet dershanelerimizi kapatıyor, o yüzden oylarımızı CHP’ye verelim. Soruyoruz: Hangi CHP”… Sonra, klasik yalanlarla yazmaya devam etmişler. Erdoğan’ın her fırsatta dile getirdiği gibi; “Camilerimizi kapatan; at ahırı, içkili gazino yapan; Allah diyenleri hapislerde süründüren, onlarca müezzini deli diye Bakırköy’e kapatan CHP mi? Bin senelik İslam yurdunu ve koskoca bir Müslüman milleti dinsizleştirmek için onlarca yıl elinden geleni ardına koymayan CHP mi?”
Sonra da “Buyurun size CHP gerçeği” denilerek klasik yalana başvuruyor ve siyah çerçeveler içinde bol bol cami resmiyle beslenmiş broşürde, CHP’nin nasıl bir din düşmanı olduğunu ağlamaklı bir dille döne döne anlatıyor. Başlıklar ise ezber: “Cami düşmanı CHP, CHP Kuran’a karşı, Bediiüzzaman ve Nur talebelerine yapılan işkenceler”…
* * *
Yine kapı altı bir başka broşür daha var: ‘Platform Siyah’ adıyla yayınlanan broşürün başlığı ise ’17 Aralık Operasyonu, Bir Suikastin Perde Arkası’. ‘AK Parti İktidarı yolsuzluk yaptı mı’ sorusuyla başlayan broşür baştan sona AKP’nin, bırakın yolsuzluk yapmasını, ‘ne kadar temiz olduğu’ anlatılıyor. Kandırılmış genç kız edasıyla bütün günah Cemaat’e yıkılıyor. Bağımsız yargıya müdahale eden AKP değil, ‘Paralel Yapı’ yani Cemaat! Görevden alınan polislerle ilgili yapılan tespit de önemli: “Uydurma delil ile suç isnat etme sistemini çökertmek amacıyla, bu polislerin yerleri değiştirildi” deniliyor.  Broşür yalnızca Cemaat’le de sınırlı kalmıyor. PKK’dan, Muta’ya, Yazıcıoğlu’ndan internet özgürlüğüne kadar her soruya cevap var. Belli ki, broşürü yazanlar kendilerini 25 Mart’a hazırlıyorlar. Örneğin Başbakan’ın İran’da ‘muta nikahı’ yaptığı iddialarına karşı önce Şiilere hakaret ediliyor, sonra da “Bu iddia ile, Erdoğan ve partisi hem İrancı gibi gösterilmeye, hem de ahlaki açıdan itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor” deniliyor.
Broşür tam bir ‘el Cevap’ gibi! “PKK’ya demokratik özerklik sözü verildi mi” diye soruyor. “Hayır” diye başlayan cevap ilginç: “11 yıldır bölgede yapılan demokratik reformlar ve kalkınma hamlesi halkın PKK’ya olan desteğini ortadan kaldırmış, tabanını kaybeden PKK silah bırakmak zorunda kalmıştır” deniliyor.
Broşürün finalinde ise Muhsin Yazıcıoğlu var. Anlaşılan korku bacayı fazlasıyla sarmış. “Vallahi billahi bizim bu işle alakamız yok” mealinde şöyle deniyor: “Tam seçim arefesinde; Muhsin Yazıcoğlu’na suikast düzenlendiği ve bunun arkasında Başbakan ve Hakan Fidan olduğu ile ilgili ‘tape’lerin nedeni; milliyetçi hassasiyeti sokağa dökme ve kaos yaratma çabasıdır”…
* * *
Anlaşılan o ki, AKP ve çevresinde iddialar karşısında telaşı çok büyük. İşleri çok zor. Bu yüzden hem sahte afişlerden medet umuyorlar, hem de kapı altı broşürlerle kendilerini aklamaya, aklayamıyorlarsa bile kendi tabanını buna hazırlamaya çalışıyor.
Necdet Saraç