Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

​Bir ihtimal var!

Önceki akşam Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 11.Cumhurbaşkanı Gül iftar yemeğinde yan yana oturuyorlardı.

İftar sonrasında Gül konuşmasında 'Henüz Ortadoğu'da Filistin meselesi çözülmemişken, kalıcı barış sağlanmamışken, İslam ülkelerinin kendi kendini tüketiyor olması gerçekten çok acıdır. Bu bakımdan inanıyorum ki; Türkiye olarak bu ülkelere yardımcı olmak durumundayız. Bunun için de şüphesiz ki; hepsi ile ilişkimizi geliştirmeliyiz. Libya'dan Mısır'a, Yemen'den bütün Körfez ülkelerine kadar, nasıl bir zamanlar onlara ilham olduysak, yeniden bu ülkelere ilham olucu, yol gösterici olucağı bir duruma gelmek gerekir. Bu anlamda açıkçası, Ortadoğu ve Arap politikalarımızı daha gerçekçi bir şekilde gözden geçirmenin de faydalı olacağı kanaatındayım. Çünkü bölgede başka bir gelişme söz konusu. Büyük kaos ortaya çıkarsa, bu kaosun içerisinden çıkacak, hiç tahmin etmediğimiz sürprizlere karşı karşıya kalabiliriz' demiş.

Medyadaki yorumlara bakılırsa Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sözlere kızmış ve sert bir ifade ile karşılık vermiş.

Cumhurbaşkanı Gül danışmanı Ahmet Sever'in kitabındaki dış politika eleştirilerinden dolay da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kızdırmış ancak konu kısa bir süre sonra kapanmıştı.

Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi sürecinde İkili arasında yaşanan gerginlikler ile ilgili olarak çok şey yazıldı ve anlatıldı ama Gül'den hiç bir zaman somut bir eylem görülmedi.

O dönemde bir Katar gazetesine verdiği demeçte Gül 'Bu partinin kurucusu benim. İlk başbakan ve cumhurbaşkanı da benim' demekle yetinmişti.

Dönelim Gül'ün son uyarılarına.

Elbette Sayın Gül tüm uyarı ve eleştirilerinde haklı.

Ancak Sayın Gül Ağustos 2014'e kadar bu ülkenin Cumhurbaşkanı idi ve geniş çevreler tarafından seviliyor ve saygı duyuluyordu.

Cumhurbaşkanı Gül'ün 10 Mayıs 2014'te Başbakan Erdoğan ile birlikte Danıştay salonunu terk etmesi büyük tartışma yaratmıştı.

Sayın Gül Cumhurbaşkanı olarak salonda kalabilirdi ve hükümetin dış politika davranışlarına daha net, açık ve sert bir şekilde tavır alabilirdi. Sonuçta o bir Cumhurbaşkanı ve Milli Güvenlik Kurulu'nun başkanıdır.

Bugün Sayın Gül'ün eleştirdiği ya da eleştirmeye çalıştığı ve değiştirilmesini tavsiye ettiği dış politikanın sonuçları ortadadır.

Mısır, Libya, Yemen, Irak, Suriye ve genel olarak Ortadoğu'da tüm kaosların nedeni AKP hükümetinin 'Arap Baharı' sonrasında izlediği politikalardır.

AKP'nin bu politikaları ve Erdoğan-Davutoğlu'nun 'halifelik-sultanlık' hevesleri olmazsaydı bugün Türkiye herkes için 'ilham kaynağı' olmaya devam ediyordu.
Türkiye artık ilham değil yıkım ve ölüm kaynağı.

AKP'nin son dört yıllık hayal ötesi tutum ve davranışları olmazsaydı bugün IŞİD, Nusra ve benzeri yüzlerce terör örgütü ya da çetesi olmazdı.

Bu çeteler olmazsaydı Suriye, Irak, Libya, Yemen, Lübnan, Mısır, Tunus ve bölgenin diğer ülkelerinde yüz binlerce insan ölmez ve bu ülkeler perişan olmazdı.

Sayın Gül tüm bunları engelleyebilirdi.

Sayın Gül Cumhurbaşkanı olarak hükümete 'Siz ne yapıyorsunuz' diye çıkışabilirdi.

Yıllarca Suudi Arabistan'da yaşayan biri olarak Sayın Gül hükümete 'çağ dışı, ilkel, bağnaz ve geri kalmış bu kral, emir ve şeyhlerle Suriye ve bölgeye demokrasi getirme oyunundan vazgeçin' diyebilirdi, demeliydi.

Sayın Gül Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kendisinin politikaya kazandırdığı Davutoğlu'na 'Bir zamanlar hepimizin ailece dostu olan Esad'tan ne istiyorsunuz' diyebilirdi.

'Esad ne bize ne de Türkiye'ye hiç bir şey yapmadı' diyebilirdi.

'Esad bu coğrafyada diğer tüm Arap liderlerinden daha çağdaş, demokrat ve Türkiye'yi seviyor'
diyebilirdi.

'Esad bize yalnızca Suriye kapılarını değil tüm Arap dünyasının kapılarını da açtı'
diyebilirdi.

'Esad'a karşı bir vefa borcumuz var' diyebilirdi.

Diyebilirdi ve gereğini de yapabilirdi.

Çünkü o AKP'nin kurucusu, ilk başbakanı ve ilk cumhurbaşkanı idi.

Ama ne yazık ki yapmadı, yapamadı ve dolaysiyle Erdoğan-Davutoğlu politikalarına ortak oldu.

Keşke öyle olmazsaydı.

Keşke AKP Başbakanı olarak 2003'teki Abdullah Gül olarak davranabilseydi.

İşte o zaman bugün şikayet ettiği hiç bir durum olmazdı.

Türkiye eskiden olduğu gibi bugün de herkes için ilham kaynağı ve dostluk modeli olarak kalırdı.

Ama artık boşuna.

AKP yönetiminde Türkiye artık IŞİD, Nusra, ÖSO ve benzeri ruh hastası terör örgütleri ile birlikte anlıyor.

Türkiye adı artık terör, mezhepçilik ve savaş sözcükleri ile anılıyor.

Türkiye'nin bu imajını değiştirmek pek kolay değil ama imkansız da değil.

Yeni hükümet kurulur kurulmaz dış politikanın tümünü değiştirir, zarar verdiği herkesten özür diler ve Sayın Gül'ün tavsiyelerini uygularsa Türkiye ve bölge için yeni bir umut yeşerebilir.

Yoksa AKP'nin neden olduğu kan ve göz yaşı Türkiye dahil herkesi boğacaktır.

Sayın Gül bu gerçeği benden ve herkesten çok daha iyi bilir.

Çünkü ben de Sayın Gül'ü tanıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar